Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasan Bayram, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’nın (KOAH) toplumda sık görülmesine rağmen yeteri kadar bilinmediğini, 10 KOAH hastasından sadece birisinin tanı aldığına dikkat çekti.
Prof. Dr. Hasan Bayram, 21 Kasım Dünya KOAH Günü nedeniyle yaptığı değerlendirmede, KOAH’lı hastaların günlük yaşamlarında aktif kalabilmelerinin mümkün olabileceğini vurgulamak için egzersizin ve hareketin önemine değinmek amacıyla “Her Adımda Sağlıklı Nefese” sloganıyla Türkiye genelinde 21 Kasım’da hasta eğitimleri, solunum fonksiyon testi ölçümleri, bilimsel toplantılar ve fiziksel aktiviteye dikkat çekecek çeşitli etkinlikler düzenlediklerini belirtti.
Bayram, “KOAH’ın erken tanısın, hastalığa bağlı sakatlık ve ölüm oranlarını azaltmakta, bu nedenle 40 yaş üstü, sigara içmiş veya içmekte olan, meslek icabı veya çevresel ortam gereği tozlu ortamlarda bulunan kişilerde müzmin seyirli öksürük, balgam ve nefes darlığı yakınmalarından en az birinin bulunması halinde, kişinin bir göğüs hastalıkları hekimi tarafından görülüp “nefes ölçüm testi” yaptırması gerektiğini belirtti.
“KOAH YETERİNCE TANINMIYOR”
KOAH’ın nefes yollarında mikrobik olmayan iltihaplanmaya bağlı oluşan, kronik bronşit ve hava keseciklerinin harabiyetine neden olan ilerleyici bir akciğer hastalığı olduğuna değinen Bayram, şöyle devam etti:
“KOAH, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmasına karşın, kamuoyu tarafından yeterince bilinmeyen bir hastalıktır. KOAH’ın görülme sıklığı 40 yaş üstü yetişkinlerde yüzde 15-20’dir. Türkiye’de 40 yaş üzerinde her 5 kişiden birinde KOAH vardır. Ancak doktora başvuru ve tanı konulma oranı ise daha düşüktür. Hali hazırda 10 KOAH hastasından sadece biri tanı almış durumdadır. Küresel Hastalık Yükü Çalışması verilerine göre, KOAH yılda 2,9 milyon ölüme neden olmaktadır. Günümüzde tüm dünyada üçüncü ölüm nedeni haline gelen KOAH, tüm ölümlerin de yüzde 5,5’inden sorumludur. Türkiye’de solunum sistemi hastalıkları en sık görülen üçüncü ölüm nedenidir ve bu ölümlerin yüzde 61,5’i KOAH nedeniyle olmaktadır. Toplumun KOAH konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması, hastalığın erken tanısını ve etkin tedavisini güçleştirmektedir.”
“EN BİLİNEN RİSK FAKTÖRÜ SİGARA, ANCAK BAŞKA SEBEPLER DE VAR”
KOAH gelişimi için en yaygın görülen risk faktörünün sigara dumanı olduğunu belirten Bayram, sigara içenlerin içmeyenlere göre, daha fazla solunumsal şikayete, daha fazla solunum fonksiyon kaybına ve daha yüksek KOAH ölüm oranlarına sahip olduğunu belirtti.
Pipo, puro, nargile gibi tütün ürünü kullanımı ve çevresel tütün dumanının da KOAH gelişimine katkıda bulunduğuna işaret eden Bayram, KOAH gelişiminde genetik risk faktörlerinin rolü henüz çok iyi aydınlatılmasa da sağlıkta eşitsizlik, çocukluk döneminde yeterince beslenememe, yoksulluk, özellikle biyomas (odun, tezek benzeri yakıt) dumanına maruziyet, iç ortam hava kirliliği ve tozlu-dumanlı iş yerlerinde çalışmanın en önemli çevresel risk faktörleri olduğunu belirtti.
Bayram, fiziksel aktivitede azalma ve hareketsizliğin de bir risk faktörü olarak kabul edildiğinin altını çizerek, KOAH’da en sık görülen yakınmaları nefes darlığı, öksürük ve balgam çıkarma şeklinde sıraladı. Nefes darlığı nedeniyle fizik aktivitede azalma ortaya çıktığını, eforda nefes darlığı çeken kişinin, yol yürümek istemediğini ve günlük işlerini azalttığını anlatan Bayram, giderek artan fiziksel aktivite azalmasının hastanın yaşam kalitesini bozarak hastalığın ilerlemesine neden olduğunu, sakatlık ve ölüme yol açtığını söyledi.
Bayram, KOAH tanısının, basit ve ağrısız bir test olan “nefes ölçüm testi”yle konulabildiğine işaret ederek, “KOAH’ın erken tanısı, hastalığa bağlı sakatlık ve ölüm oranlarını azaltacaktır. Bu nedenle, 40 yaş üstü, sigara içmiş ya da içmekte olan ve/veya meslek icabı ya da çevresel ortam gereği tozlu ortamlarda bulunan kişilerde müzmin seyirli öksürük, balgam ve nefes darlığı yakınmalarından en az birinin bulunması halinde kişinin bir göğüs hastalıkları hekimi tarafından görülüp ‘nefes ölçüm testi’ni yaptırması gerekir.” dedi.
“SİGARA VE HAVA KİRLİLİĞİNDEN UZAK DURULMALI”
Türk Toraks Derneği KOAH Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Elif Şen ise, KOAH’ın ilerleyici bir hastalık olmasına karşı önlenebildiğini ve tedavi edilebildiğini belirterek, KOAH tanısı konulan kişilerin hastalığa neden olan ve hastalığın kötüleşmesine, ilerlemesine yol açan sigara kullanımını bırakmaları; sigara, zararlı toz, gaz dumanından ve hava kirliliğinden uzak durmaları gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Nefes açıcı özellikte ‘inhaler’ olarak adlandırılan solunum yolu ile uygulanan ilaçlar ile hava yollarındaki daralmanın açılması, mikrobik olmayan iltihaplanmanın azaltılması ile hastaların nefes darlığının azaltılması, hastalığın alevlenme riskinin düşürülmesi sağlanmaktadır. Solunum yetmezliği olan KOAH’lı hastaların evde oksijen tedavisi ve yine gereken hastalarımızda evde solunum cihazı tedavisi gibi tedavilere ihtiyaç olabilmektedir. Solunum yolu enfeksiyonları hastalık belirtilerinin artması ile kendini gösteren, hastalığın kötüleşmesi ve seyrini etkileyen hatta ölümlere neden olan ataklardan, zatürreden korunmak için grip ve zatürre aşılarının yapılması ve nefes yoluyla alınan ilaç tedavilerinin düzgün uygulanması gerekir. Bunların yanı sıra fiziksel aktivitenin önerilmesi ve gerekirse akciğer rehabilitasyonu uygulanması hastaların günlük yaşamlarının daha kaliteli hale gelmesini sağlar. Yeterli bir fiziksel aktivite için ağır egzersizlere gerek yoktur. Haftanın çoğu günleri yapılan orta yoğunluktaki fiziksel aktivite yeterlidir. Herkesin yapabileceği bir aktivite olan yürüyüş, düzenli fiziksel aktivitenin sağladığı hemen tüm yararları sağlayabilmekte, hastalığın kötü sonuçları üzerinde olumlu etkiler yaratmaktadır.”
“HER TEDAVİ, HER HASTAYA UYGUN OLMAYABİLİR”
Son yıllarda amfizemi olan hastalarda tüm tıbbi tedavilere rağmen hastalık yakınmalarının fazla olması durumunda ayrıntılı incelemelerden sonra bronkoskopiyle yapılan sarmal tel veya valf yerleştirme tedavilerinin, akciğerlerde ortaya çıkan aşırı derecede hacim artışının azaltılması için uygulanabilen girişimsel işlemler olduğuna değinen Şen, şunları söyledi:
“Ancak KOAH’ın tanı ve tedavi uygulamalarında, bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış tedavilerin yer aldığı uluslararası rehberlerde bu tedavilerin uygun olduğu hasta grubu ve yapılmaması gereken hasta grubu için ayrıntılı ölçütler belirlenmiştir. Bu nedenle, bu tedaviler her KOAH’lı hastaya uygulanmamalıdır. Tedavinin gerekliliği değerlendirilmeli, bu tedavilerden yarar görecek hastaların belirlenmesi için ayrıntılı incelemeler yapılmalı ve sadece bu tedaviye uygun durumdakiler için bu tedaviler önerilmelidir. Bu tedavilerdeki en önemli husus hastalığı değil etkilerini geçici bir süre giderebilecek tedaviler olduğudur, yani hastalığın ortadan kalkmasını sağlayan tedavi yöntemi değildir. Bunun dışında son zamanlarda basında farklı şekillerde yer alan, etkili olduğu iddia edilen birtakım girişimsel yöntemlerin KOAH’ta etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Bu nedenle söz konusu yöntemler, hiçbir ulusal veya uluslararası bilimsel kurum veya bu kuruluş tarafından önerilmemektedir.”