TÜRKİYE’DE HER 3 KİŞİDEN BİRİ
HİPERTANSİYON HASTASI
Hipertansiyon hastalığı tüm dünyada ve ülkemizde görülen çok önemli bir halk sağlığı sorundur. Hipertansiyon; kalp hastalıkları, böbrek hastalığı, erken ölüm ve inme hatta bunama gibi durumlarla ilişkili olup tüm dünya için hem sağlık anlamında hem de ekonomik anlamda ciddi bir problemdir. En son yapılan çalışmalar; Türkiye’de hipertansiyonun her 3 kişiden birinde olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte hipertansiyon önlenebilen ve tedavi edilebilen bir hastalıktır. Kalp hastalığı nedenli ölümlerin %45’inden, inme nedenli ölümlerin %51’inden hipertansiyon sorumludur. Hipertansiyon bu kadar sık görülmesine rağmen ülkemizde hipertansiyon hastası olan her 10 kişiden yaklaşık 5’i hipertansiyon hastası olduğunun maalesef farkında değildir. Bu sebeple farkındalık yaratmak amacıyla her yıl 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü olarak kutlanmaktadır.
Kan basıncı veya tansiyon kalbin kan pompalarken damar içinde oluşturduğu basınca verilen isimdir. Basıncın arzu edilen değerlerin üzerinde olmasına ‘Hipertansiyon’ adı verilir. Bugün kabul edilen normal kan basıncı değeri istirahat halindeki normal bir yetişkinde 120/80 mmHg’dır (milimetre civa).Normal şartlarda, sürekli olarak kan basıncı 120/80 mmHg (milimetre civa) üzerinde olan kişiler hipertansiyon hastalığı için aday bireyler olarak değerlendirilmektedir. Ardışık yapılan tansiyon ölçümlerinden sonra tansiyonun genellikle 140/90 mmHg üzerinde seyretmesi sonucu ‘Hipertansiyon’ tanısı konabilmektedir. Hipertansiyon hastalığı; enseden başlayan baş ağrısı, baş dönmesi, bayılma, burun kanaması, kulak çınlaması, halsizlik, yorgunluk, yürüme ve merdiven çıkmakta aşırı zorlanma, nefes darlığı, çarpıntı gibi belirtiler verebilirken bazı hastalarda hiçbir belirti vermeyebilir. Fark edilemeyen hipertansiyon uzun vadede felce veya beyin kanamalarına yol açabilmektedir. Hipertansiyon ayrıca koroner arter hastalığına da büyük katkıda bulunur ki, bu hastalık endüstrileşmiş toplumlarda ölümlerin en önemli ve en sık nedenlerinden biridir. Bu sebeple ‘sessiz katil’ olarak nitelendirilen ‘Hipertansiyon hastalığı’ azımsanmayacak denli önemlidir dolayısıyla hipertansiyon hastalığına dair herhangi bir bulgu olmasa da en azından yılda bir defa tansiyon ölçümü yapılmalıdır.
Aşırı tuz tüketimi, yaş, cinsiyet, genetik, tiroid hastalıları ve böbrek hastalıkları, bazı ilaçlar, stres, alkol, sigara, şişmanlık, yetersiz fiziksel aktivite, hormonal bazı hastalıklar gibi çeşitli faktörler etkili olsa da çoğu hipertansiyon hastasında gerçek neden tam olarak bilinememektedir. Hipertansiyon tedavisinde öncelikli olarak yaşam tarzı değişiklikleri önerilmektedir. Yaşam tarzı değişikliği olarak öncelikli olarak tuz tüketiminin azaltılması önerilmektedir.
Günümüzde bireylerin günlük ortalama tuz tüketimi bazı toplumlarda değişmek üzere yaklaşık olarak; 9-12 gramdır. Hipertansiyon hastalığı olan bireylerin 6 gram ve altında tuz tüketmesi gerekmektedir.
Herhangi bir hastalığı olmayan sağlıklı bireylerin günlük ortalama tuz tüketimi 6-12 gram (bir çimdik) olmalıdır böylece kalp rahatsızlıklarının oluşma riski de azalmaktadır. Aşırı tuzlu gıdalar olan konserve yiyeceklerden ve hazır gıdalardan vazgeçilmelidir. Yemeğe lezzet katması için kullanılan tuzu yemeğin daha tadına bakmadan eklemekten vazgeçmelidir. Sofrada tuz bulundurulmamalıdır. Hareketsiz bireylerde hipertansiyon görülme sıklığının arttığı gösterilmiştir. Dolayısıyla her gün 30-45 dakika arası haftada ortalama 150 dakikalık tempolu yürüyüş veya günlük 20-30 dakika yüzme sporu hipertansiyon hastalığı olanlarda oldukça faydalı olacaktır ancak daha öncesinde geçirilmiş kalp krizi olanlar, kronik akciğer hastalığı olanlarda fizik egzersiz süresi ve şekli konusunda mutlaka hekime danışılmalıdır. Sigara ve alkolün tansiyonu yükselttiği de çalışmalarla kanıtlanmıştır. Dolayısıyla hipertansiyon hastalığı olan bireylerin sigara ve alkolden uzak durmasında fayda vardır.
Çay, kahve gibi içeceklerin sıvı kaybını arttırdığı ve içerdiği maddeler nedeniyle fazla tüketildiğinde tansiyonu yükselttiği gösterilmiştir, bu sebeple gün içinde tüketilen çay ve kahve miktarı da azaltılmalıdır. Beslenmenin özellikle hipertansiyonda önemi büyüktür. Potasyumdan zengin besinlerinde (muz vs.) tansiyon düşürücü etkisinin olduğu gösterilmiştir. Kalsiyum ve magnezyum alımının tansiyonu düşürmeye yönelik herhangi bir etkisinin olmadığı gösterilmiştir. Tansiyon yükseldiğinde limon veya sarımsak yenmesinin tansiyonu düşürdüğüyle ilgili net bir kanıt bulunamamıştır hatta hipertansiyona eşlik eden diyabet (şeker) hastalığı olanlarda limon meyve şekeri içerdiği için kan şekerini de yükseltmektedir.
Hekim tarafından aksi yönde önerilmediği sürece (kalp yetmezliği olan hastalar hariç) hipertansiyon hastalarının bol su tüketmesi elektrolit dengesinin sağlanması açısından önemlidir.
Çağın hastalığı olan ’aşırı kilolu olma’nın tansiyonu yükseltici etkisi gösterildiği için yaş ve boya göre ideal ağırlıkta olmanın da tansiyonu dengeleme açısından önemi büyüktür.
En önemlisi de hipertansiyon hastaları hekim tarafından önerilen ilaçları düzenli ve belirtilen dozlarda kullanmalıdır. Birçok hipertansiyon hastası verilen ilaç tedavisini tansiyonu normal değerler arasında seyrettiği anda maalesef bırakmaktadır. Gebeliğe bağlı hipertansiyon gibi özel durumlar hariç hipertansiyon hastalığı ömür boyu ilaç kullanmayı ve düzenli olarak tansiyon ölçümleriyle takip etmeyi gerektiren bir hastalıktır bu sebeple hipertansiyon hastaları hem ilaçlarını hekim kontrolünde kullanmayı ihmal etmemeli hem de aralıklı olarak hekim kontrolünde tansiyon ölçümleri yapmalıdır.
Uzm. Dr. S. Handan Karahan Saper
İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Bilim Komisyonu Üyesi