W- İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası’nın Genel Sekreteri Savaş Malkoç’un Türk ilaç endüstrisi özelindeki özel değerlendirmeleri;
İlaç endüstrisindeki inovasyon ve Ar-Ge çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de bu konuda yeterli yatırım yapılıyor mu?
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Genel Sekreteri Savaş Malkoç– Ülkemizde çok köklü bir geçmişe sahip, küresel rekabette en üst sıralara oynayan güçlü bir ilaç endüstrisi var. Bu gücü korumak ve daha ileriye taşımak adına ilaç endüstrimiz dünyadaki örneklerinde olduğu gibi Ar-Ge’ye en fazla kaynak ayıran sektör konumunda olmak zorunda.
İlaçta Ar-Ge denince ilk akla gelen yeni bir molekül keşfi. Ancak faaliyet alanımızı bununla sınırlamak doğru değil. Ürüne katma değer sağlayan her yenilik, Ar-Ge faaliyetinin bir parçası olarak yer buluyor. Bu kapsamda ilaç Ar-Ge’si; var olan moleküller için yeni kullanım alanları bulunması, ilaçların yan etkilerinin azaltılması, hasta uyuncunun artırılması ve kullanımının kolaylaştırılması, üretim teknolojileri gibi çok geniş bir alanı kapsıyor.
Türk ilaç endüstrimiz 2000’li yılların başında Ar-Ge’yi stratejik önceliği kabul ederek, bu çalışmalara ağırlık verdi. Bu noktada, gururla ifade etmeliyiz ki, 2008 yılında sadece 1 olan Ar-Ge merkezi sayımızı bugün 43’e yükseltmiş durumdayız ve bu merkezlerde toplam 2.320 yüksek nitelikli personel istihdam ediyoruz. Ar-Ge harcamamız, 2010 yılındaki 92,1 milyon TL iken 22 kat artarak 2.081,5 milyon TL’ye ulaştı.
W- İlaç sektöründe sürdürülebilirlik konusunda görüşünüzü alabilir miyiz?
-Sektörün varlığını sürdürebilmesi ve de gelişmesi?
-Sektörün insan hayatına verdiği önem ve çevreye olan saygısı?
-Üyelerinizin karbon ayak izi vd… alanlarda attığı adımlar..
S.M.- Endüstrimizin sürdürülebilirliği için her şeyden önemlisi, sürekli değişen ve dönüşen teknolojik gelişmelere ve yeniliklere uyum sağlayacak yüksek miktarlı yatırımları yapabilmesidir. Dolayısıyla bunu finanse edecek mali güce sahip olması, bu yatırımları destekleyecek özkaynakları oluşturması şarttır. Daha önce de ifade ettiğim üzere mevcut ilaç fiyatlandırma ve geri ödeme politikaları ile bunun gerçekleşmesi mümkün değildir. Daha da ötesi devletimizin verdiği teşviklerle yapılacak yatırımlar dahi, mevcut ilaç fiyat ve geri ödeme politikaları nedeniyle maalesef atıl kalmaya mahkumdur.
Yeşil kimya ve sürdürülebilirlik yaklaşımlarına değinecek olursak; Türk ilaç endüstrisi olarak endüstrimizin gelişimi, toplum sağlığı ve ülkemizin ekonomik kalkınmasına yönelik yürüttüğümüz gayretli faaliyetlerin yanı sıra en büyük gururlarımızdan birisi de firmalarımızın sosyal açıdan sorumlu ve çevresel sürdürülebilirliği destekleyen çalışmalarıdır. Bu kapsamda firmalarımız faaliyetlerinde ulusal mevzuata ve uluslararası standartlara uygun şekilde hareket etmeyi bir zorunluluk olarak görmektedir. Mevzuatın ötesine de geçerek çevre dostu uygulamalar gerçekleştirilmektedir.
Bu çerçevede firmalarımız hem merkez ofislerine hem üretim tesislerine önemli miktarlarda çevresel yatırım yapmaktadır. Kendi yenilenebilir enerjisini üreten ilaç tesisi sayımız her yıl artmakta; su verimliliği, atık ve emisyonların yönetilmesi, geri dönüştürülebilir ambalaj malzemelerinin kullanımına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
W- İlaç sektöründe etik sorunlar sizce ne kadar önemli ve İEİS etik ilkelere ne kadar önem veriyor?
S.M.- İEİS olarak ilaç geliştirme, üretme, ithal etme ve tanıtım faaliyetlerinde tüm mevzuat gerekliliklerinin yerine getirilmesini ve en yüksek etik standartların işlemesini toplum sağlığı ve endüstrimizin şeffaflığı açısından kritik önemde görüyoruz. Doğrudan insan sağlığıyla ilgili olan endüstrimiz, son derece regüle bir pazarda ve çok sıkı denetimlerle faaliyetlerini sürdürüyor.
Elbette rekabetin yüksek olduğu ilaç endüstrimizde de, diğer sanayi kollarında olduğu gibi pazarlama ve satış faaliyetleri önemli rol oynuyor. Tıp bilimi ve teknolojisi hızla gelişiyor. Bu dönüşüm hem mevcut hem de kullanıma yeni giren ürünler konusundaki güncel bilgilerin sağlık profesyonellerine düzenli olarak aktarımını zorunlu kılıyor. Buradaki kritik konu ilaçların pazarlanmasında endüstrinin yüksek etik standartlarının korunması ve kamu yararı değerlerine uyulmasıdır. Ülkemizde, ilaç tanıtım faaliyetlerinde uyulması gereken kurallar Beşerî Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik ile düzenlenmektedir.
İEİS olarak, Sağlık Bakanlığımızın tanıtımla ilgili düzenlemelerine ek olarak, aynı konuda kendi düzenlemelerimizle de sektörümüze yön vermeyi görevlerimiz arasında kabul ediyoruz. Bu kapsamda üyelerimiz arasında bir özdenetim mekanizması görevi gören “İEİS İlaç Tanıtım İlkeleri ve Sağlık Mensuplarıyla İlişkiler Hakkında Yönetmelik”, 1990 yılından bu yana uygulanıyor. Üye firmalarımızın uymakla yükümlü oldukları ilkelere aykırı uygulamaları saptandığında, Tanıtım İlkeleri Denetleme Kurulumuzun değerlendirmesi ve Disiplin Kurulumuzun kararına göre üyelikten çıkarmaya kadar varan yaptırımlar gündeme geliyor. Zaten ilaç firmalarımız da sıkı iç denetim mekanizmalarıyla oluşabilecek yanlış uygulamaları hızla bertaraf ediyor.
W- Biyoteknolojik ve biyobenzer ilaçlardaki durumumuz nedir? Bu alanda daha iyi olabilmemiz için kamudan beklentileriniz var mı?
S.M.- Bugün dünya ilaç endüstrisinde biyoteknoloji devrimi yaşanıyor. Bu ilaçlar sayesinde artık pek çok hastalığın tedavisi mümkün hale geldi. Biyoteknolojik ilaçların hem dünyada hem ülkemizde ilaç pazarından aldığı pay günden güne artıyor. Nitekim, söz konusu ürünlerin 1,6 trilyon dolarlık dünya ilaç pazarı içindeki payı %30 seviyesine yaklaşmış durumda, bu oranın önümüzdeki dönemde %35 seviyesine yükselmesi bekleniyor. Ülkemiz ilaç pazarında da benzer şekilde biyoteknolojik ve biyobenzer ilaçların payı her geçen yıl hızla artıyor.
Ancak, ne yazık ki ülke pazarındaki biyoteknolojik ve biyobenzer ilaçların neredeyse tamamı ithal yoluyla temin ediliyor. İlaç dış ticaretinde görülen dış ticaret açığının ana nedeni de bu ürünlerdeki dışa bağımlılığımızdır. Bu nedenle ilaç sektörünün geleceğini temsil eden bu ilaçların yerli ve milli endüstri yoluyla üretim ve ihracatının yapılır hale gelmesi stratejik önceliklerimiz arasında yer alıyor.
Bu doğrultuda ilaç endüstrimiz uzun yıllardır tüm sermayesini bu alana yatırıyor. Yoğun şekilde teknoloji transferi, know-how ve insan kaynağı yatırımı yapıyor. Dünyanın önde gelen biyoteknoloji firmaları ile stratejik ortaklıklar kuruyor. Devletten aldığımız desteklerin de yardımıyla 1,1 milyar dolar tutarındaki yatırımla kurduğumuz 13 biyoteknolojik ilaç tesisimiz mevcut.
W- Bu alanda daha iyi olabilmemiz için kamudan beklentileriniz var mıdır?
S.M.- Hem küresel rekabette güç kaybetmememiz hem de dışa bağımlı kalmamamız için bu alanda son derece aktif ve yoğun çalışmamız gerektiğinin bilincindeyiz. Ancak ne yazık ki endüstri olarak bu alanda yürüttüğümüz gayretli çalışmalar ve yüksek miktarlı yatırımlara rağmen kayda değer bir ilerleme gerçekleştiremiyoruz.
Bu alanda ilerlememiz için buna uygun, pozitif ayrımcılık yapan, fiyat ve geri ödeme politikalarının uygulanmasına ihtiyaç duyuyoruz.
Biyobenzer ürünlerimizin istenen hızda piyasaya sunulması için vergisel teşviklerin yanında ürün bazlı nakdi finansal desteklerin sağlanmasını ve yatırımlarda düşük faizli kredi desteği gibi ek teşvikler getirilmesini de son derece kritik önemde görüyoruz.
Bir başka önemli beklentimiz, kimyasal ilaç ihalelerinde olduğu gibi, yerli ilaçların alımında uygulanan %15 fiyat avantajının SGK tarafından yerli biyobenzer ilaçlara da tatbik edilmesidir. Bunun yapılabilmesi için de %51 olan yerlilik oranının ilaç endüstrisi için daha aşağılara çekilmesi gerekmektedir.
Gözden kaçırılmaması gereken gerçek şu ki, biyobenzer ilaçların özellikle hücreden başlayacak şekilde ülkemizde üretiminin desteklenmesi kamu maliyesi üstündeki yükün hafiflemesine ve dışa bağımlılığın azalmasına büyük katkı sağlayacaktır.
W- “Yerelleşme”nin ülkemize katkısı nasıl şekillenmiştir ve devamı nasıl olmalıdır?
S.M.- Yatırım odaklı, üretim ve ihracat gücü yüksek ilaç endüstrimizde az önce de ifade ettiğim gibi, özellikle dışa bağımlı olduğumuz ve kamu bütçesine yükü her geçen yıl artan biyoteknolojik ilaçların yerli üretiminin desteklenmesine yönelik kamu politikalarını içerecek bir yerlileşme hamlesinin başlatılmasının kritik öneme sahip olduğuna inanıyoruz.
Bu anlamda önce Hamle Programında ardından da Sayın Cumhurbaşkanımızın lansmanını yaptığı HİT-30 Projesinde biyoteknolojik ilaçların stratejik sektörler arasında olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz.
Ülkemizde ilaçta yerli üretim süreçlerinin desteklenmesi, firmalarımızın Ar-Ge kapasitelerinin genişlemesine, sektörümüzde nitelikli istihdamın artmasına, yeni yatırımların ve tesislerin oluşmasına ve bu sayede üretim teknolojilerinin gelişmesine, ilaçta dış ticaret açığının azaltılmasına ve ülkemizde katma değer üreten bir ilaç ekosistemi oluşturulmasına olumlu katkı sağlayacaktır. Sonuç olarak yerli ve millî ilaç üretimine destek ne kadar çok olursa Türkiye’nin ilaç üretimi ve ihracatı o kadar güçlü olur.
Bu doğrultuda ilaçta yerelleşme sürecinin bir an önce devreye alınmasını endüstrimizin gelişimi açısından elzem değerlendiriyoruz. Söz konusu politika, tek merkezden koordine edilerek bütünsel bir bakış açısıyla şekillendirilmeli. Bunun yanında, öncelikle ilaç için kamu bütçesinden ayrılan kaynağın %0,78 düzeyinden dünyadaki örneklerine uygun olarak %1,1 seviyesine çıkartılmasının yerelleşme süreçlerinin olmazsa olmaz ön koşulu olduğuna inanıyoruz.
Ayrıca söz konusu yerelleşme politikası; ilaç fiyatlandırmasından geri ödeme politikalarına, ruhsatlandırma süreçlerinden yatırım teşvik politikalarına, Ar-Ge desteklerinden uygun koşullu krediye kadar birçok unsuru kapsamalı ve bu alanlarda sektörümüzün uzun yıllardır yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler getirmelidir. Yerelleşme süreçlerinin başarıyı yakalayabilmesi için baskılanan ilaç fiyatlarını olması gereken düzeye yükseltecek rasyonel fiyatlandırma politikalarının tasarlanması ve bu yolla ilaç endüstrimizin finansal açıdan güçlendirilmesinin de elzem olduğunu düşünüyoruz.
W- Türkiye’de ilaç sektörünün geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Rekabet gücümüze dair değerlendirmenizi alabilir miyiz?
S.M.- İlaç endüstrisi tüm dünyada hızlı bir değişim ve gelişim sürecinden geçiyor. Biyoteknolojik ilaçlar, gen teknolojileri, kişiye özgü tedaviler, yapay zekâ ve büyük verinin kullanımı gibi konular geleceğin ilaç endüstrisini şekillendirmeye başladı.
Rekabet gücümüzü artırmak için bu gelişmelerin gerisinde kalamayız. Buradaki öncelikli konu Ar-Ge faaliyetlerine daha fazla kaynak ayırmamız. Ancak endüstrimizin üzerindeki mevcut fiyat baskısıyla maalesef özkaynak oluşturamıyor, bu alana yatırımda çok uluslu firmaları yakalayamıyoruz.
Ayrıca, ihracat potansiyelimizin artırılması ve yeni pazarlara açılmak için gerekli stratejik adımların atılmasını da çok önemli buluyoruz.
Sektörümüz bilgi birikimi, üretim kapasitesi ve kalifiye iş gücü ile uluslararası rekabette üst sıralarda yer alacak güce sahip. Umut ediyoruz ki, yakın zamanda endüstrimizin fiyat ve geri ödeme alanında yaşadığı sorunlar kalıcı şekilde çözüme kavuşturulur ve bu sayede sektörümüz ilaç endüstrisinin geleceğini belirleyen trendlere yönelik yatırım ve çalışmalarına hız verebilir.
W- Sektörde çalışmayı düşünen gençlere yönelik mesajınız nedir?
S.M.- Yüksek katma değer ve ileri teknolojiye dayanan yapısı, toplum sağlığı ve ülke ekonomisine katkısı açısından stratejik konumu tartışılmaz, değişimin ve gelişimin sürekli olduğu bir sektörden bahsediyoruz. Dolayısıyla gençler için çok büyük fırsatlar barındırıyor.
Endüstrimize baktığımızda, 800’e yakın kuruluş, uluslararası standartlarda ve hatta gelişmiş ülkelerdeki birçok benzerinden daha ileri düzeyde 99 ilaç, 10 radyofarmasötik, 4 özel tıbbi amaçlı gıda ile 13 hammadde üretim tesisi, 49 bin 800 çalışanıyla, 15 binden fazla ürün sunan yaklaşık 185 ülkeye ihracat gerçekleştiren, dolayısıyla nitelikli insan gücüne ihtiyacı daim olan bir sektör görüyoruz.
Endüstrimizde Ar-Ge’den ruhsatlandırmaya, farmakovijilanstan pazarlama ve iş geliştirmeye, üretimden kalite güvence ve kalite kontrole, klinik araştırmadan lojistiğe pek çok birimde kalifiye insan gücü önem taşıyor. Bu yapısıyla farklı disiplinlerden gelen tüm gençlerimiz için uygun iş imkanı sunuyoruz.
Gençlere önerim, ilaç sektöründe kariyer yapmayı düşünüyorlarsa, öğrenmeye ve yeniliklere açık olmalarıdır. Bilimsel gelişmeleri yakından takip etmek, sektörün teknolojik altyapısını anlamak ve uluslararası trendlere uyum sağlamak, bu alanda başarılı olmanın anahtarıdır. Ayrıca, üniversite-sanayi iş birlikleri, staj imkanları ve mentorluk programları gibi fırsatları değerlendirmek, sektöre sağlam bir adım atmalarını sağlayacaktır.
W- Kıymetli Savaş Bey değerli görüşlerinizi paylaştığınız için şükranlarımızı sunar, ülkemiz için stratejik öneme sahip alanda başarılar dileriz.