Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’ndeki kanser hastalarına uygunsuz tedavi yapıldığı ve nükleer deneyler sebebiyle radyasyon sızıntısı meydana geldiği belirlendi.
Yüz ve kol nakilleriyle ismini dünyaya duyuran Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Hastanesi, Tıp Fakültesi Dekanlığı’nın Radyasyon Onkolojisi Kliniği’nde yürütülen ışınla kanser tedavisi uygulamalarına ilişkin başlattığı soruşturmayla sarsıldı.
Hürriyet gazetesinden Salim Uzun’un haberinde, yüzlerce kanser hastasını ilgilendiren adli ve idari soruşturmanın sonucunda, son yılların en büyük sağlık skandalının ortaya çıktığı belirtildi.
Profesörlerden oluşan 3 kişilik komisyonun hazırladığı 65 sayfalık soruşturma raporuna göre, cihazlarla izinsiz nükleer deney yapılarak radyasyon sızıntısına neden olundu.
3.5 aylık soruşturma sonunda hazırlanan raporda, kanser hastaları için kritik önem taşıyan tedavi planlarının medikal fizikçi onayı aranmadan tıp öğrencileri tarafından yapıldığı, güvenlik önlemi alınmadan yapılan izinsiz deneylerde foton, nötron sızıntısı yaşandığı, klinikte görevli birçok personel öğrenci ve stajyerin dozimetre (radyasyon ölçer cihaz) kullanmadan görev yaptığı vurgulandı.
Soruşturma kapsamında ifade veren Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aylin Fidan Korcum Şahin, kullanılamaz nitelikteki (HEK) radyoterapi cihazlarıyla Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) izni olmadan kanser hastalarının tedavi gördüğü ortamlarda bilimsel ve endüstriyel deneyler yapıldığı, radyoaktif materyaller oluşturulduğu, HEK cihazlarla vücut ışınlaması yapıldığını söylerken,
Fizikçi İsmail Karakuş, klinikte radyasyon sızıntısı tespit edildikten sonra hiçbir alanın personel erişimine kapatılmadığını, sadece cihaz çalışırken duvardan uzak durulmasının söylendiğini belirtti.
Sağlık Teknikeri Servet Sitil, cihazların bulunduğu bazı odalarda tadilat işlemi yapıldığını, kapılarda zırhlama yapılmadan önce uzun süre nötron ışınlarına maruz kaldıklarını ayrıca duvar tadilatı sırasında lazeri tahta üzerine monte ettiklerini bu yüzden sık sık lazer konumunda kaymalar olduğunu, bunun da hastayı konumlarken kaymalara sebebiyet verdiğini ifade etti.
Fizikçi İsmail Karakuş, İn-vivo dozimetrik ölçümler yapılmadan tedavisi başlatılan çok sayıda hastanın olduğunu, bu nedenle hastalara doğru dozun verilip verilmediğiyle ilgili şüphelerin bulunduğunu söylerken, aynı konuya dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Nina Tunçel, kullanıma uygun olmayan cihazlarla ışınlama yapıldığını, ölçüm olmadan vücuda radyasyon verildiğini vurguladı. Raporun delil değerlendirmesi ve sonuç kısmında ise klinikte yürütülen uygulamalarla ilgili korkunç tespitler yer aldı. İşte, o tespitler:
Klinikteki tüm cihazlar 19 ay boyunca lisanssız çalıştırılmıştır. HEK’e ayrılan Linak 1 ve Co60 cihazlarıyla deneyler yapıldığı, ışınlanmış radyoaktif numunelerin klinik koridorlarında korunmasız olarak taşındığı tespit edilmiştir.
Ayrıca; arıza bildirimi yapılan cihazlara bakım yapılmış gibi gösterildiği, cihazlara ait log kayıtlarının silindiği, kapı ve duvar sızıntıları (Radyasyon) olduğu sırada hasta alımına devam edildiği. ‘Tıbbi amaçlı kullanılamaz’ ibaresine rağmen hurdaya ayrılan cihazlarla TBI hastalarının tedavisine devam edildiği, bazı hastaların dosyalarının değiştirilerek sahtecilik yapıldığı anlaşılmıştır.
Konuyla ilgili Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma başlattı.