Ana Sayfa Manşet Psikiyatr Prof. Dr. Semerci: Kimyasal hadım da cezaları aşırı artırmak da kesin...

Psikiyatr Prof. Dr. Semerci: Kimyasal hadım da cezaları aşırı artırmak da kesin çözüm değil

Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Prof. Dr. Bengi Semerci, çocuklara yönelik cinsel istismara karşı uygulanacak yeni yaptırımları yorumladı. Bilgisayar ve sosyal medya bağımlılığını hakkında da konuşan Semerci, “Çocuklar 3 yaşına kadar elektronik eşya görmemeli. 15’ine kadar cep telefonu ve sosyal medya yasak olmalı.” dedi

Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Prof. Dr. Bengi Semerci ile cinsel istismar, ergen cinselliği ve çocuklarda bilgisayar bağımlılığı üzerine konuştuk.

Röportaj: Kübra Par
Fotoğraflar: Ece Oğultürk

Çocuklara yönelik cinsel istismara karşı yeni yaptırımlar yolda… Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, yeni yasa taslağıyla ilgili çalışmaları bitirdiklerini ve bu hafta Meclis’e getireceklerini açıkladı. Peki yeni yasal yaptırımlar nasıl olmalı? Kimyasal hadım çözüm mü? Kanunların ötesinde, aileler çocuklarını istismardan koruyabilmek için neler yapmalı? Aklımızdaki soruları sormak için konunun Türkiye’deki en önemli uzmanlarından Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Prof. Dr. Bengi Semerci’nin kapısını çaldım. Yalnızca cinsel istismar değil, son dönemde ailelerin en çok dert yandığı bilgisayar ve sosyal medya bağımlılığını da konuştuk. Prof. Dr. Semerci’ye kulak verecek olursanız, bu hafta sonu çocuklarınıza karşı küçük bir harp başlatmanız gerekebilir!

Cinsel istismara karşı cezaları düzenleyecek yeni yasa tasarısının bu hafta Meclis’e gelmesi bekleniyor. Nasıl bir yasa olacağı merakla bekleniyor. İdeali nedir, nasıl bir yasal düzenleme yapılmalı?

Türkiye’de haber olan, basının ilgisini çeken bir istismar olduğu zaman herkes ayağa kalkıyor ve “Cezalar artırılsın” diyor ama dünyada hiçbir suç cezalar artırıldığında bitmemiş. Dolayısıyla da önemli olan koyduğunuz yasaları doğru uygulayabilmektir. Şu anda zaten 2005 yılında değişen kanuna göre birçok ülkeden daha fazla cezası var.

Şu anki yasanın problemleri ne?

Ceza artırma amacıyla yine son bir değişiklik yapıldı ama ‘sarkıntılık’ kategorisi eklendi. Sarkıntılık adı altına hâkim istediği şeyi sokabilir. Onun cezası şikâyete bağlı olarak değişti. Halbuki çocukta şikâyete bağlı bir süreç olmaz. Kanunda hiçbir şekilde yer almamasına rağmen, “Rızası olduğu için” ifadesini kararlarda görüyoruz. Çocuk olduğu zaman rıza diye bir şey de söz konusu olamaz. İyi hal indirimi gibi ceza indirimlerinin ve yine hâkimin inisiyatifinde olan şeylerin, söz konusu çocuk olduğu zaman uygulanmaması gerekiyor.

Çocuk derken de 18 yaşın altını kastediyoruz. 15-17 yaş arası çocuklar tacize uğradığında bunlarda ceza indirimi uygulamak, “Gönüllülük esası vardı” demek kesinlikle bir çözüm değil, değil mi?

18 yaşın altı çocuktur. Kanunumuz 15 yaşı sınır alıyor ve 15-17 yaş arasında kalan çocuklarda bir sürü başka şey rol oynuyor. 18 yaş çocuk yaşı, dolayısıyla bunun ona göre düzenlenmesi gerekiyor. Tabii ki yaşıtlar arasındaki ilişkide, bazen cinsel istismarın faili de 18 yaşın altında olabiliyor. Onu da bir erişkin gibi yargılamak ya da “Ne yapalım? Çocuktur, olmuş” demek de doğru değil. Bazı tedbirli kararların alınması, yaptırımların uygulanması gerekiyor ama amacın o çocuğun tedavi edilmesine yönelik olması önemli. Son değişiklikten önce, cinsel istismar sonucu ruh sağlığı ağır bir biçimde bozulursa ceza artırılıyordu. Bunun tespiti için mağdur uzman hekime muayeneye gönderiliyordu ve gidince tedavi başlıyordu. Ama bu madde kaldırıldı ve bir anlamda çocukların tedavisi önlendi. Mağdur çocuğun uzman hekime gönderilmesi açıkca kanuna konulmalı. İster fail olsun, ister kurban olsun, çocuk olduğu zaman defalarca ifade vermemesi gerekiyor. Çocuğun ifadesini almak bir uzman işidir. “Çocuk İzleme Merkezleri’nde (ÇİM) bir uzman olacak, savcı ve görevliler de o ifadeyi ayna arkasından izleyecek. Çocuk bir kapıdan girecek, diğer kapıdan çıktığı zaman muayenesi, tıbbi raporu her şeyi bitmiş olacak” denildi. Ama her şehirde ÇİM yok, dolayısıyla da bu çok iyi işlemiyor. Bunun iyi işler hale getirilmesi gerekiyor. Bir de kanunda “Hâkim bir kez dinleyebilir” maddesi var. Bu mahkeme salonunda, tacizcisiyle ve bir sürü insanın önünde olmamalı. Hâkim dinlemek istiyorsa da özel bir yerde, uzman eşliğinde olmalı. Biz hiçbir zaman çocuklara direkt soru sormayız. “Hadi anlat bakalım, sana ne yaptılar?” gibi bir soru sormak, çocuğun korkmasına ve daha çok travmatize olmasına da neden olabilir.

Geleneksel olarak bazı kültürlerde 16 yaşında evlilik çok normal. Ne yapalım? Bu toplumsal bir gerçekliktir” diyorlar. Buna karşı ne yapılmalı?

Bir şeyi savunurken, yasal olmayan başka bir şeyle onu savunamazsınız. Burada önemli olan çocuğun yararıdır. Kültürlerde normal karşılanıyor diye, hem evlenen çocukta hem de onun dünyaya getireceği çocuklarda ortaya çıkacak sakıncaları göz ardı edemeyiz. Kültür yanlış ise o da değişebilir. 16 yaşındaki bir çocuğun yeri okul olmalı. 16 yaşındaki çocuk “Ben uyuşturucu kullanacağım” dediği zaman, “Ne yapalım? Öyle istiyor” diyor muyuz? 16 yaşında ehliyet almak istediği zaman izin veriyor muyuz? Bütün bunlara “Hayır” derken, âşık olup evlenmesine “Evet” mi diyeceğiz? Resmi evlilik yaşının mutlaka 18’e çıkması lazım. Erken yaşta evlilikler cinsel istismardır.

CEZALAR AŞIRI ARTINCA, HÂKİMİN SERBEST BIRAKMA ORANI DA ARTIYOR’

Peki, ideal yasa nasıl olmalı?

Bir kere cezaları daha da artırmak, “Ömür boyu hapis olsun, hiç çıkmasınlar” gibi şeyler, hatta halktan gelen seslere de bakarak idam getirmek akıllıca değil. Cezalar orantısız arttığı zaman, bu sefer hâkimlerin serbest bırakma oranları da artıyor. Çünkü bu vebali kendilerince almak istemiyorlar. Suç ile orantılı her konuda olduğu gibi doğru cezalar uygulanmalı. Tabii ki bu kişiler çıktıktan sonra çocuklarla ilgili işlerde çalışmamalı ama bir taraftan da çalışabilecekleri işler de olması gerekiyor ki kontrol edilip aynı süreci yaşamasınlar. Birçok uzmanlık alanının ortak çalışıp birlikte karar vermesi gereken bir süreç. Tabii ki yasa yazımı hukukçuların işi ama sonuçta o yasanın oluşturulması sadece basit yasal hükümlerle gerçekleşecek bir şey değil.

Yeni yasa hazırlanırken siyasetçilerden size gelip danışan oldu mu?

Psikiyatrlara danışan olduğunu sanmıyorum. Meclis’e anlatmaya çalışıyoruz ama taslak üzerinde çalışan grubun içine çeşitli alanların uzmanları girmiyor.

Kimyasal hadım çözüm mü?

Kimyasal hadımdan kasıt, cinsel isteği baskılayacak bazı ilaçlar verilmesidir. Bazı ülkelerde uygulanıyor ama bu istismar yapan her kişiye uygulanan bir şey değil. Çünkü istismar yapan her kişi de pedofili değil. Pedofili bir hastalık ve tanımı ayrı. Dolayısıyla bunun yasalara iyi oturtulması lazım. Herkese uygulanması etik değil. Kastrasyon ancak bir hekimin karar verebileceği bir şeydir ve birçok farklı şey gözetilerek uygulanır. Cinsel isteği bastırıyor ama bir sürü de kanser yapıcı, kalp hastalığına yol açıcı ciddi yan etkileri var. Hekim olarak siz birini kontrol etmeden “Ne yapalım? Çocuk istismarcısı. Verelim, ne olursa olsun” diyemezsiniz. Bu ilaçlar, birçok şeyi göz önüne alarak uygun vakalara verilebilir. Böyle bir yasa çıkar ve herkese uygulanacağı söylenirse, ben hekim olarak böyle bir şeyi herkese uygulamam. Birçok hekim arkadaşımın da sadece hâkim söyledi diye hekimlik yeminini unutarak bunu uygulayacağını sanmıyorum. Ayrıca ilacı almadığı zaman onu kontrol etmeniz, denetimli serbestlik denilen yere gidip ilacın alınıp alınmadığına bakmanız gerekiyor.

Dünyada nasıl uygulanıyor?

Bazı ülkeler, “3 kez çocuk istismarında bulunmuş kişiye isteği olsun olmasın uygulanır” diyor. Bazıları “İlkinden sonra kişi kabul ediyorsa uygulanır” diyor. Ama hepsi risklerin farkında, o yüzden denetimli olarak uygulanıyor. Tek başına çözüm değil. Hepsinin bir bütünlük içinde ele alınması gerekiyor. Çocuklara yapılan istismarın engellenmesi için ailelerin de eğitilmeleri gerekiyor. Bu sadece bir ceza değil, geniş bir kavram. Cinsel istismara uğradıktan sonra çocukların ruhsal olarak takiplerinin devam etmesi, onlara nasıl yaklaşılacağının öğretilmesi bir bütün olarak göz önüne alınmalı.

Akranlar arasındaki ilişkilerde ceza daha hafif olmalı mı?

Cezasızlık, akranlar arasında sadece zor kullanılmayan ama yanlış gitmiş ilişkilerde olur. Ama akranlardan bir tanesi diğerini zorlayarak, cebir kullanarak yapmışsa ona göre tedbir almak lazım. 18 yaş altı akran ilişkisinde bir şekilde baskıyla olmuş olsa bile, o zaman suçlu da yine çocuk. Biz suçlu çocuğu da korumak zorundayız. 14 yaşında cinsel suç işlemiş bir çocuğu 10 yıl hapsedersek, onu sadece hapishaneden daha iyi bir suçlu olarak çıkarmaktan başka bir şey yapmayız. Çünkü eğitimi engellenecektir. Önemli olan onu rehabilite edebilmek.

CEZALAR MAĞDURUN YAŞINA GÖRE DEĞİŞMESİN’

Çok küçük yaştaki çocuklara yönelik cinsel istismarın cezasıyla, daha büyük yaştaki çocukların istismarına verilen ceza arasında bir fark olmalı mı?

Yok, çocuğun yaşı prensip olarak önemli değil. Önemli olan saldırının niteliği ve ağırlığı. Zaten dünya rakamlarında 0-6 yaş cinsel istismarı çok daha az. Ergenlik öncesi ya da ergenlik dönemi istismarı bütün dünyada daha fazla ama 0-6 yaş daha tepki gösterdiğimiz bir şey. Halkın tepkisine baktığınız zaman bile, “O bebek, kendini koruyamaz” denildiğini görüyoruz. Bu, satır arasında, “15 yaşındaki kendini koruyabilir” demek. Hayır, o da koruyamaz. Çocuk çocuktur, değişmez. Ceza verirken de mutlaka çocuk olduğunu göz önüne almamız gerekiyor. Hele ki ev içi istismarda çocuğun korunmasını devlet sağlamak zorunda.

Geçen yıl tartışılan ama geçmeyen yasa taslağındaki sorun neydi?

Muallâkta kalan çok ifade vardı. ‘Ani ve kesik istismar’ diye bir şey koymuşlardı. Bu kavramı ben 30 yıllık bir uzman olarak açıklayamıyorum. Hâkim oraya istediği şeyi koyabilir. Erkek egemen bir düşünce tarzları var. “Bir kere ellemiş, bunun için de dünya kadar ceza verilmez” deniyor. ‘Bir kere elleme’ bazen bazı kişiler için o kadar ağır bir ruhsal travma yaratabilir ki onun bütün ömrünü mahvedebilir. O öyle bir kere elleme deyip geçilebilecek bir şey değil. Bu sadece hukukçuların yapabileceği bir şey değil. Gelişim dönemlerinin, çocuğun özelliklerinin çok iyi bilinmesi gerekiyor. Dolayısıyla birçok uzmanlık alanının ortak çalışıp birlikte karar vermesi gereken önemli bir konu. Tabii ki yasa yazımı hukukçuların işi ama sonuçta o yasanın oluşturulması sadece basit yasal hükümlerle oluşabilecek bir şey değil.

ERKEN YAŞTA EVLİLİKLER CİNSEL İSTİSMARDIR’

Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel istismar ne kadar yaygın?

Maalesef kesin bir istatistiğimiz yok, çünkü çoğunluk gizleniyor. Elimizdeki istatistikler daha çok adli makamlara veya kliniklere başvuranlara göre çıkarılan istatistikler. Dolayısıyla toplumsal olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Biliyorsunuz son zamanlarda hep arttığı söyleniyor ama o artışla ilgili de rakamımız yok. Daha görünür olması insanların daha çok şikâyette bulunması, medyanın daha çok gündeme getirmesi, insanların daha duyarlı olması yüzünden mi? Bir taraftan nüfus artıyor, o nedenle mi bu artış var, yoksa gerçekten bir cinsel istismar artışı mı var, onu bilmiyoruz. Ama çocuklara cinsel istismar var ve azımsanmayacak bir sayıda.

Sizin tahmininiz ne? Sizce son dönemde Türkiye’deki sosyolojik bazı değişimlerin etkisiyle bu sayı artmış olabilir mi, yoksa hep vardı ve görünürlüğü mü arttı?

Hep vardı, görünürlüğü arttı ama tabii sayı da arttı. Bir de cinsel istismar kavramının içine neleri soktuğunuz önemli. Halk arasında konuşulurken cinsel istismar sadece tecavüz ile bir tutuluyor. Halbuki çocuğun cinsel istismarı çok geniş kapsamlı; çocuğa her türlü dokunma, cinsel amaçlı her türlü yaklaşım, hatta çocuğa dokunmadan onu pornografide kullanmak, ona pornografi seyrettirmek ya da çocuğu karşınıza oturtup kendinizi tatmin etmek, bunların hepsi çocuğun cinsel istismarına giriyor. Dolayısıyla, tümünü kabul edilen cinsel istismar kapsamına aldığınız zaman, medya organlarının ve sanal ortamların da yaygınlaşması bunların görünürlüğünü daha çok artırdı. İkinci olarak, topluma ve kültüre göre değişen tanımlar var. Erken yaşta evlilikler cinsel istismardır. Ama siz kültürel olarak erken yaştaki evliliği doğal kabul ettiğinizde, onu cinsel istismarın içinden çıkarmış oluyorsunuz. Ama 13, 14, 15, 16 yaşlarındaki çocukların evlendirilmesi cinsel istismardır.

Peki, dünyada ne kadar yaygın? Dünyaya kıyasla Türkiye’deki durum daha mı vahim?

Birçok ülkede bu bir yara. İstismar boyutu kültüre göre değişiyor. Bir kere Birleşmiş Milletler’e ve bizim de yasalarımıza göre 18 yaşın altı çocuktur. Bazı ülkelerde ‘ergin olmak’ diye bir kavram var, bu erişkin olmakla bir tutuluyor. 15 yaş artık ergin sayılıyor. Dolayısıyla ergin saydıkları zaman da sanki bazı şeyler daha kabul edilebilir hale geliyormuş gibi bir algı var. Ama 18 yaşın altının çocuk olduğunu hiç kimse unutmamalı. Gençlere verilen cinsel özgürlük de ülkelere göre değişiyor. İngiltere’de çok düşük, o yüzden 13 yaşındaki çocuklar çok rahat cinsel ilişki kurabiliyorlar. Ama bu da bir istismar. Onun da sonucunda ergen gebelikleri ortaya çıkabiliyor. Onlarda bu konuda sorun yaşıyorlar.

SOSYO-EKONOMİK DÜZEYİ YÜKSEK AİLELERİN ÇOCUKLARI FLÖRT ŞİDDETİNE MARUZ KALIYOR’

Cinsel istismar konusunda sınıfsal, toplumsal farklar var mı?

Sosyo-kültürel ya da ekonomik açıdan çok fark görülmüyor. Belki oluş şekli fark ediyor. Türkiye geniş bir ülke. Bölgeler arasında da kültürel olarak farklılıklar var. Erken yaşta evlendirme ya da erken yaştaki çocukların büyük insanlarla evlendirilmelerinin doğal karşılandığı kültürlerde daha legal bir kisve altında yapılıyor. Sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyi daha yüksek ailelerin çocuklarının flört etmeleri daha kolay ama müthiş de bir flört şiddeti var ve bunun sonrasında da istismar olabiliyor.

Flört şiddeti nedir?

Hem psikolojik baskı hem bir şekil zorlama. Flört şiddeti sadece cinsel istismar değil; haklarını kısıtlama, giyimine karışma, kimlerle konuşacağını kısıtlama da bunun içine giriyor. Çocuklar bunları hep, “Beni sevdiği için kıskanıyor, kıyafetime karışıyor, çünkü beni çok seviyor” diye öğreniyor. Hayır, seven biri size bir kısıtlama getirmez. Belli bir düzeye gelene kadar da özellikle kız çocuklarının bunu anlaması çok zor oluyor.

Belli kesimlerde aileler çocuklarının ergenlik çağında flört etmelerine daha hoşgörüyle yaklaşıyor. Ama bu yeni problemler mi doğuruyor?

Kesinlikle. Eskiden madde bağımlılığı, erken yaşta cinsel ilişki, suça karışma gibi şeyler hep daha düşük sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerde düşünülürdü. Ama şimdi üst sınıf ailelerde de oluyor. Bu, aile ile çocuk arasındaki ilişkiyle de bağlantılı. Dolayısıyla çocuğa maddi açıdan her şeyi verip onunla zaman harcamayan, çocuğunu kontrol etmeyen aileler de yine aynı oranda anti-sosyal kişilik bozukluğuna yol açacak şekilde yetiştirmeye neden oluyor.

18 YAŞ ÖNCESİ CİNSELLİK ÇOCUK İÇİN DOĞRU DEĞİL, ADINA ÖZGÜRLÜK YA DA EVLİLİK DEMEK SONUCU DEĞİŞTİRMİYOR’

Genç yaştaki ilişkiler de istismara girer” dediniz. Bu hakikaten böyle midir, yoksa hayatın doğasında ‘ergen cinselliği’ diye bir şey kabul edilmeli mi?

Erken yaşta cinsellik zaten gelişim açısından doğru bir şey değil.

Bir yaş sınırı var mıdır?

Aslında ilk cinsel deneyim yaşı diye bir şey yok. Kişinin özgür iradesiyle karar vererek; doğru zaman, doğru eş, doğru mekân olacak şekilde seçmesi gerekiyor. Çünkü ilk cinsel ilişki, insanın geri kalan yaşamındaki cinsel hayatını da etkileyen bir durum. Dolayısıyla kaçamak, korku içinde yapmak, meraktan yapmak gibi şeyler sonraki cinsel hayatı da ruhsal durumu da bozabilir. Erken yaştaki cinsel ilişkiler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve ergen gebelikleri açısından da risk. Dolayısıyla özgürlük ya da adına evlilik demek sonucu değiştiremiyor.

Peki, ebeveynler bu konuda nasıl bir tavır almalı? Ergen cinselliğinin doğru yaşı var mıdır, yoksa orada da 18 yaş mı temel alınmalıdır?

Tabii ki yasal olarak biz bir yaş koymak zorundayız. O da dünyanın ve bizim de kabul ettiği 18 yaştır. Ama gelişim herkeste aynı değil. 15 yaşındaki her genç kız ya da erkek aynı süreçte ilerlemeyebiliyor. Dolayısıyla bu kişiye de özgü bir şey. Ama her koşulda, cinsel ilişkiye ne kadar erken girilirse o çocuğun gelişimi açısından doğabilecek sakıncalar var. Ailelere düşen çocukları korkutmak, kızmak, yasaklamaktan çok; uygun yaşta, uygun cinsel eğitimleri vermeleri ve ‘hayır’ demeyi öğretmeleridir. Akranlar arası cinsel ilişkilerde de aynı şey geçerli. 16-17 yaşında iki tane genç arasında bir baskı, bir cebir, bir zorlama olmayabilir. Özellikle kız çocuklarına, “Seni seviyorum, sevdiğim için de bunu yapmamız lazım” dendiğinde bu aslında duygusal istismara giriyor. Eğer çocuk iyi cinsel eğitim almamışsa, hayır demeyi öğrenmemişse, bu ilişkiye razı olmuş gibi gelebilir ama sonrasında da bir sürü travması ortaya çıkabilir. Dolayısıyla temelde yapılması gereken, çocuklara cinsel eğitimi doğru yaşlarda doğru şekilde vermek.

Çocuklara ve gençlere yönelik cinsel eğitimde ne durumdayız?

Önce anne-babaları eğitmek gerekiyor. Çünkü anne babalar, hem bunu ayıp saydıkları hem de ne söyleyeceklerini bilemedikleri için çocuklarıyla genelde cinsellik hakkında konuşmuyorlar. Bu konu sanki bir tabuymuş gibi oluyor. Çocuk da doğal olarak bunu çeşitli yollardan öğreniyor. Eski dönemlerde en iyi kaynak arkadaşlar ya da sizden birkaç yaş büyüklerdi. Şimdi internet var. İnternetten doğru bilgi edinmek, o yaştaki çocuk için hiçbir zaman mümkün olmayabiliyor. Aksine çok yanlış, korkutucu ya da tamamen çocuğu farklı ve doğru olmayan bir yola sevk edici bilgiler de alınabiliyor. Cinsel eğitim almamak kadar, yaşından önce gereğinden fazla almak da bir sorun. O dengeyi iyi sağlamak lazım.

Hangi yaştan itibaren, nasıl bir cinsel eğitim verilmeli?

Aslında biz fark etmeden, doğdukları andan itibaren çocuklara cinsel eğitim veriyoruz. Çünkü onların cinsiyetleriyle ilgili atıfta bulunuyoruz. Daha sonra da çocuk büyümeye başladıkça, cinsel organına eli gittiğinde, “Oynama ayıp, öyle oturma” gibi şeylerle ya da başkalarıyla ilgili konuşurken, etek boyunu eleştirirken ya da televizyonda bir öpüşme sahnesinde, “Ayıp bakma” derken, farkında olmadan onlara cinsel eğitimi yanlış şekilde veriyoruz.

Bunlar neden yanlış?

Çünkü çocuk, cinselliği utanılacak, ayıp bir şey olarak öğreniyor. İkincisi de cinselliğin sadece yasak kısımlarını öğrenmiyor. Çünkü cinsellik denince insanların aklına sadece cinsel ilişki geliyor. Halbuki cinsellik, cinsel ilişkinin dışında, duygusal yönü olan; dokunma, sevgi, sosyal koşulları da kapsayan bir kavram. Çocuğa sadece mekanik şeyler değil, cinselliğin duygusal yanını da öğretmek gerekir. Bunların hepsi eksik kalıyor. O zaman çocuk aklına takılan şeyler için, “Bunları konuşmamam lazım” diye düşünüyor. Ya içinde tutup kendince birtakım yanlış çözümler buluyor ya da yanlış bilgiler ediniyor. Anne baba da hiçbir zaman bu konuları konuşmadığı için çocuğun o konuda neyi doğru neyi yanlış bildiğini bilmiyorlar. Yanlış bir şey yapıldığı zaman da kızma, bağırma ve yasaklama yoluna gidiyorlar, bu da kapıyı iyice kapatıyor.

Peki, ne yapmak lazım? Çünkü anne baba açısından da zor.

Aslında zor değil. Çocuklara, gerekli durumlarda ve günü geldiğinde, konu açıldığında, kız-erkek farkından başlayarak; 3-6 yaşında çocukların çok merak ettikleri kızlar ile erkekler niye farklı, tuvalete niye farklı oturuyorlar gibi şeylerle, her bahaneyle, ufak tefek bilgiler vermeye başlayabilirler. 3 yaştan sonra da biz aslında fark etmeden ahlaki ve toplumsal kuralları öğretiyoruz. Başkalarının yanında çıplak olunmayacağı, kapı kapalıysa çalarak girilebileceği, banyodayken tuvaletteyken içeri girilmeyeceği gibi bilgileri veriyoruz. Bunlar çocuğa sadece cinselliği öğreten şeyler değil, bir taraftan da kendi bedenini korumayı öğreten şeyler. Yaşı büyüdükçe de gece boşalması, menstrüasyon kanaması, kadın erkek ilişkileri, daha büyük çocuklara da korunma yolları gibi şeyler öğretilmeli.

Peki, kaç yaşta tam anlamıyla bir cinsellik eğitimi verilmeli?

Menstrüasyonu başlamadan önce bir çocuğun mutlaka adet kanamalarının nasıl olduğunu bilmesi gerekir. Çocuklar zaten yaşlarına, gelişim dönemlerine göre bunları sorarlar. Daha fazlasını anlatmaya kalktığınızda da başka bir şeyle ilgilenmeye başlayıp, size aslında, “Dur tamam, benim istediğim bu kadar” mesajını verirler. “Bebek nasıl olur?” diye sorduğunda ona doğru yanıtı vermek lazım. Artık hiçbir çocuğun, “Leylekler getirdi” dendiğinde inanması mümkün değil. Çünkü her çocuğun önünde tableti var. Ama tabletten ya da telefondan ‘cinsellik’ yazıp girdiği zaman pornografi sitesine girme riski de var. Yaşı, gelişim dönemi uygun olmadan ağır bir cinsel ilişkiyi görmesi de çocuğu yanlış bir yere yönlendirebilir. Hatta pornografi sitelerinde hayvanlarla ve çocuklarla bir sürü şeyler var ve onlar kendi kendilerine patır patır açılıyorlar. Bunları görmesi de çocuğu ruhsal olarak yaralayabilir. Onun için doğru şey; doğru zamanda, doğru bilginin verilmesidir. Eğer bir çocuk yaşından daha ileride öğrenmesi gereken bir şey sorarsa da ona, “Evet, bunu merak ettiğini biliyorum ama henüz bunu öğrenmek için küçüksün. Daha büyüdüğün zaman ben sana aktarırım” demek mümkün. İlla her soruya da “Çocuk sordu, ben bunu söylemek zorundayım” demiyoruz. Burada önemli olan çocuğun soru sorma yolunu kapatmamak.

ERKEK ÇOCUKLARI İSTİSMARA UĞRADIĞINDA AİLELER GİZLİYOR’

Kız çocuklarının cinsel istismarıyla erkek çocukların cinsel istismarı arasında rakamsal olarak bir fark var mı?

Kız çocuklarında yüzde 52 gibi bir oran varsa, erkek çocuklarında da yüzde 48 gibi bir oran söz konusu. Ama erkek çocuklarıyla ilgili adli makamlara başvuru daha az. Çünkü aileler, ‘Homoseksüel’ diyecekler, cinsel kimliğiyle ilgili tartışmalara yol açacak diye erkek çocuklarının cinsel istismarının duyulmasından daha çok endişeleniyorlar. Kız çocuğununki namus meselesi olarak görülüyor ama diğerininki erkekliğine yapılan bir şeymiş gibi algılanıyor.

Bu konuda eğitimli kesimde fark var mı, yoksa onlar da mı gizlemeyi tercih ediyorlar?

Yok. Eğitimli kesim, adli makamlara müracaat etmeyeceklerse, iki cinsiyette de gizlemeye çalışıyor. O işi başka türlü halletmeye çalışıyorlar. Eğitimsiz kesimde de bazı yörelerde, özellikle kız çocuklarını hemen kendilerinden daha yaşlı birileriyle evlendirerek üstünü örtüyorlar.

İSTİSMARIN EN ÖNEMLİ BULGUSU ÇOCUĞUN YAŞINA UYGUN OLMAYAN CİNSEL UĞRAŞLARDA BULUNMASIDIR’

Çocuğu cinsel istismara uğradığını fark eden anne babalar ne yapmalı?

Bir kere şikâyette bulunmaları lazım, çünkü cinsel istismar oldu bitti diye bir şey yok. Cinsel istismara uğrayan çocukların büyük bir kısmında ruhsal travmalar oluyor ve bu, çocuk için büyük bir travmadır. Dolayısıyla, ister kız ister erkek çocuk olsun, tedavi görmesi gerekir.Yasal sürece başlayan çocuklar raporlar dışında takip ve tedaviye devam edemiyorlar. Aileleri götürmüyor ya da olanak bulamıyor. Bazı aileler ise “Hadi biz çocuğumuzu tedavi de ettiririz ama yasal bir şey istemiyoruz” diyorlar. Böylelikle de fark etmeden, istismarı yapan o kişiyi serbest bırakmış oluyorlar. O kişinin başka çocuklara da aynı istismarı yapması için ona yol açmış oluyorlar. İstismarı yapan, “Demek ki bir şey olmuyormuş” diyor ve bu devam eden bir sürece dönüyor. Yasal süreci başlatmayan aile sadece kendi çocuğunu değil, başka çocukları da riske atmış oluyor. Ayrıca kendi çocuklarına karşı artık olmayacağının da garantisi yok.

Peki, nasıl fark edilir? Çocuklardaki hangi belirtiler böyle bir şeyden şüphelenmemize neden olur?

Cinsel istismara uğrayan çocuklar yaşlarına göre, gelişim dönemlerine göre farklı tepkiler veriyorlar. Çok küçük çocuklarda anlaşılmayabilir. 2-3 yaş çocuğunun cinsel istismarı anlaması da mümkün olmayabilir. Çünkü 2-3 yaş çocuğu, hele de ev içinde bir cinsel istismar söz konusuysa, bunu bir sevgi olarak algılayabilir. “Benim babam, abim, dedem böyle seviyor” diye düşünebilir. Ama her yaşta temel bulgulardan bir tanesi, çocuğun yaşı ve gelişim dönemine uygun olmayan cinsel uğraşlarda bulunmasıdır. Sık mastürbasyon yapma, ulu orta soyunma, başkalarına yaşına uygunsuz cinsel içerikli şeyler söylemeye çalışma, daha ergen olanlarda kontrolsüz cinsel ilişkiye girme, okul çağı ve ergenlik döneminde derslerde arkadaş ilişkilerinde bozulma, gece uykularının yeme düzeninin bozulması, özellikle karşı cinse karşı anlaşılmayan korku dolu tepkilerde bulunuyor olması gibi bulgularda bir soru işareti doğmalı ve etrafa bir bakılmalı.

Peki, istismara karşı kendilerini koruyabilmeleri için çocuklara ne öğretilmeli?

Bir kere küçük yaştan itibaren kendi bedenlerini öğrenmeleri lazım. Bedenlerinin önemli olduğunu, kendilerine ait olduğunu ve yine küçük çocuklar da dâhil kendi bedenlerine birisinin dokunmasından hoşlanmıyorlarsa bunu durdurmalarını öğretmemiz lazım. İnsan bunu hisseder. Özel bölgelerine dokunulmayacağını öğretmek gerekir. El sıkışmak çok sık yaptığımız bir şey. Ama bazı insanlarla el sıkışırken irrite oluyoruz. Ne olduğunu bilmiyoruz ama o bizi rahatsız ediyor ve bir daha o insanla el sıkışmak istemiyoruz. Çocuk da kendisine yapılan o dokunmanın onu rahatsız ettiğini bilir. Onu öğretmek lazım. Eğer onu rahatsız ediyorsa, önce kendisinin durdurması gerektiğini, kendisi durduramıyorsa bir büyükten yardım istemesi gerektiğini öğretmeliyiz. Çevresinde bir büyük yoksa o zaman bağırarak yardım isteyebilir. Ama “Sen bana dokunamazsın” demeyi çocukların öğrenmesi lazım. Bu da ip üstünde yürümek gibidir, çünkü dokunmak aynı zamanda çocuğun ihtiyacı da olan bir şey. Onun için çocukları çok da abartarak korkutmamak gerekiyor. ‘İyi dokunma-kötü dokunma’ ayrımının verilmesi gerekiyor, çünkü anne babanın dokunması da çok önemli. Bunu çocuğu korkutmadan ama kendisini de koruyacak bir şekilde öğretmek gerekiyor.

Bazıları kendi suçu olduğunu düşünerek bazıları da “Beni sevdiği için yapıyor” diye düşünerek söylemeyebiliyorlar. Bu gizlilik meselesinin önüne nasıl geçilebilir?

“Beni seviyorlar” diye yapmayan grup, elinde karşılaştırması olmadığı için daha çok 0-6 yaş gruptur. Bir kısım çocuk bunun yanlış olduğunu da anlar ama ne olduğunu adlandıramaz. Aynı zamanda çocuklar kendilerinin suçlanacağından korkup söylemezler. Çok da haksız değiller. Birçok ailede, “Sus bakalım, öyle şey mi olur. O senin bilmem neyin, öyle bir şey yapmaz. Sen ne yaptın da böyle bir şey oldu?” diye cevap verilir. Dolayısıyla çocuk da öyle düşünür. Size cinsel istismarda bulunan kişi aile içinden biriyse, çocuk istismarcısından hem korkabilir hem de onu sevebilir ve ailenin düzeninin bozulacağından, sevdiği kişiyi kaybedeceğinden korktuğu için de söylemiyor olabilir.

ANNE ENSESTİ FARK EDERSE YARDIM ALMALI’

Ensest Türkiye’de ne kadar yaygın? Geçtiğimiz dönemde çok yaygın olduğuna dair haberler çıktı, buna tepki gösterildi. Gerçek rakam ne olabilir?

Çıkan rakam ensestten çok cinsel istismarla ilgiliydi. Eğer erken yaştaki evlilikleri de bu rakamın içine katarsanız o zaman rakam daha da büyümüş oluyor. Ama ensest daha da çok saklanan bir şey, çünkü aile dinamiklerini bozan bir şey. Genellikle geç yaşta ortaya çıkıyor. İnsanlar büyüdükten sonra bunu söyleyebiliyorlar. Şu anda bizim elimizdeki başvurularla yüzde 1-2’lerde gibi görünüyor. Yüzde kaç olduğundan çok, bu ülkede bir çocuğun bile istismara, enseste uğraması önemlidir. 5 olunca daha önemli, 1 olunca daha önemsiz değil. Bu bir enfeksiyon değil. Bu bir süreç ve bu süreçte, çocukların ve büyüklerin cinsel eğitimiyle başlayan daha kökensel bir değişim yapılması gerekiyor. Bu bireysel bir sorun değil, halk sağlığı sorunu. Herkesin önce bunu anlaması gerekiyor.

Anneler ensesti nasıl fark edebilirler ve fark ederlerse ne yapmalılar?

Tabii ev içinde çocuğun birlikte olduğu erişkinlerden oluyor. Baba, abi, dayı, amca, dede, bunlar sık görülen ensest olayları. Bu tür ailelerde annelerin genellikle yetersiz olması; ya gerçekten mental olarak olayı algılayamamaları ya da istismara uğrayan çocuğun baba tarafından, bir şekilde annenin yerine konulması gibi durumlar da görülüyor. Bazen anneler bunuistismar yapan kişiye yakıştıramadıkları ya da nasıl ele alacaklarını bilemedikleri için gördükleri bulguları göz ardı edebiliyor. Bunu bilerek isteyerek yapan da, bilinç dışı yapan da var.

Bir araştırmada, kıskandıklarını ve kız çocuklarına düşman olduklarını da okumuştum. Bu tür vakalar da yaşanabiliyor mu?

Bunların hepsi olası ama vakaya göre de değişebilir. Bunu genellememek lazım. Böyle şeyleri genellediğimiz zaman çok çabuk, “Aa o öyle mi” deniyor. Her olguda incelemek lazım. Tabii bazen ergenlik dönemindeki ensestlerde, baba artık çocuğa eşi gibi, evin hanımı oymuş gibi davranmaya başladığında bu tür problemler olabilir. Genellikle bir çocuğa istismar olduğu zaman, o biraz büyüyünce diğer çocuğa istismar devam edebiliyor. Anne bunu fark ederse, tabii ki yapması gereken ilk şey yardım almak olmalı. Bir kere çocuğu babadan ayırmak ve yasal olarak da bunun sonuçlarını izlemekle başlamalı. Son yıllarda artan bir şekilde, özellikle kötü boşanma davalarında bazı annelerin bunu suistimal ettiğini de görüyoruz. Babanın velayet hakkını engellemek için de böyle iddialarda bulunabiliyor. Bu tabii ki gerçekten cinsel istismara uğrayan çocuklar için çok zararlı olan bir şey.Onların zarar gördükleri olaylaran şüphe edilmesini arttırıyor. Çocuk istismardan bahsediyorsa, temel kural çocuğa inanılmasıdır. Bu çok önemli bir şey. Hiçbir çocuk, eğer kendisine ait bir önemli bir hastalığı yoksa, “Ben cinsel istismara uğradım” demez. İkinci olarak da, çocuk dendiği zaman rıza asla söz konusu değildir. Eğer bir çocuktan bahsediyorsak, “Rızası vardır” denmesi en büyük hata. Çünkü çocuk edilgendir.

ÇOCUKLARINIZIN GİZLİ GÜNLÜKLERİNİ İZİNSİZ OKUMAYIN’

Gençlerin mahremiyetinin başladığı, anne babalarının çocukları artık biraz daha rahat bırakmaları gerektiği bir yaş var mıdır?

Mahremiyetin de sınırları var. Tabii ki15 yaşındaki bir çocuğun odasına ikide bir girip arama yapmak, yatakların altına bakmak, gizli günlüklerini okumak doğru değil. Ama sosyal alanda, ne paylaşılır ne paylaşılmaz diye bir kere önce öğretmeniz ve örnek olmanız gerekiyor. Bunlardan emin değilseniz, çocuğunuzun hata yapabileceğini düşünüyorsanız, arada sırada girip bakmanız lazım.

Anne babalar gizlice girip bakmalı mı?

Hayır, çocuğa söyleyerek. Yani çocuk denetlendiğini bilmeli. Zaten siz doğruları öğrettiyseniz, çocuk da bunun denetimde olduğunu biliyorsa yanlış bir şey gördüğünde gelip size söyleyecektir. Yoksa anne babaların teknoloji konusunda çocuklarla baş etmeleri mümkün değil. Onu kontrol edebilmek ve o ilişkiyi sağlamak gerekiyor. En önemlisi de örnek olmak gerekiyor. Siz çocukla geçirdiğiniz zamanın yarısını elinizde telefon, devamlı bir şey paylaşarak ya da mesajlaşarak geçiriyorsanız, çocuğa da bunu yapmamasını söylerseniz bu hiç inandırıcı olmaz.

Peki, anne babalar 15 yaşında çocuklarına sosyal medya hesabı açmaları için izin verdikten sonra onları biraz rahat mı bırakmaları gerekiyor, yoksa yine denetlemeliler mi?

Yine de denetleme hakları olması lazım. Her dakika girip ne yaptıklarına bakmak doğru değil ama “Doğru kullanıyor mu, kimlerle neler paylaşıyor?” diye arada girebileceklerini çocuk bilmeli.

Günlüklerini okumayın” dediniz.

Çocuk izin vermediyse okumamalı.

Peki, bu bütün yaşlar için geçerli mi?

Evet.

Ama “Çocuğumun başına bir şey geliyorsa ben bunu oradan öğrenebilirim” refleksinde de olmamaları mı lazım?

Anne babalar çocuklara, “Yanlış yapabilirsin, hata yapabilirsin, başın derde de girebilir, ilk bana gelmen lazım. Ben sana kızabilirim ama yanında olurum” demelidirler. Eğer bunu öğretiyorsanız çocuk zaten ilk size gelecektir. Eğer siz çocuğunuzla ilgili bir şeyi onun gizlice eşyalarını karıştırarak ya da onun günlüğünü okuyarak anlamaya çalışıyorsanız zaten aksayan başka bir şey var demektir. Aileler bazen bana, “Gizlice günlüğünü okuduk, size de okutalım şöyle yazmış” diyorlar. “Hayır, ben izin almadan okumam” diyorum. Bazen ısrar eden anne babalar oluyor. Çok ısrarcı bir anne, “Mutlaka okumanız lazım” diye elinde fotokopilerle geldi. “Bunu okuyacaksınız, çünkü haklı olduğunuzu gösteriyor” dedi. Açtım, çocuk şöyle yazmış: “Sevgili anneciğim, bugün sana ilginç gelecek bir şey bulamadım”. Çocuklar fark eder. Siz ona, “Ben senin arkandan iş çeviriyorum, sen de benim arkamdan iş çevirebilirsin” diyorsunuz. Hep doğru mesajı vermeniz gerekiyor.

3 YAŞA KADAR TV, 15 YAŞA KADAR SOSYAL MEDYA VE CEP TELEFONU YASAK, İNTERNET GÜNDE EN FAZLA 1 SAAT!

Çocuklarda internet bağımlılığı var. Küçük yaştan itibaren hepsinin elinde telefon, tablet… Yeni kuşak ve internet bağımlılığı konusunda nasıl bir yol izlenmeli?

Hiçbir çocuk tableti, telefonu bilerek doğmuyor. Anne-babalar bilgisayar, tablet ve televizyonu çocuk bakıcısı sanıyorlar. Kendilerini de “Çocuğun zekâ gelişimini etkiliyor” diye kandırıyorlar. Hayır, çocuğun zekâ gelişimini bire bir oynanan oyunlar etkiler. Zaten belli bir yaşa kadar çocukların bunları görmesi bile yanlış.

Kaç yaşına kadar görmemeliler?

3 yaşa kadar televizyon dahil hiçbir elektronik alete çocuğun ihtiyacı yok. Çünkü bu dönem, çocukların beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönem ve çocuklar televizyondan ya da tabletlerden öğrenmezler; elleyerek, dokunarak, çekmeceleri açıp kapatarak öğrenirler. 15 yaşa kadar bu aletlerin hepsi ortak alanda durmalı. Çocuğun neler yaptığını görmelisiniz. Zaten yasal olarak 18 yaşına gelene kadar sosyal medyada hesap açmaları yasak, 15 yaştan önce aile de izin vermemeli.

15 yaş altındakilerin sosyal medya hesabı olmaması gerekiyor” dediniz ama bugün sorsak o kadar çok çocuğun sosyal medya hesabı var ki; aileler ne yapmalı?

Denetleyecekler. Bir kere hesaplar kapalı olmalı. Herkes oraya ulaşamamalı. İkincisi de anne-baba çocuğun ne paylaştığını, kimlerle paylaştığını görmeli. Dolayısıyla anne-babanın da teknolojiye hâkim olması gerekiyor. Ayrıca 15 yaşın altındaki çocukların cep telefonuna da ihtiyaçları yok. Ama olduğunu varsayalım. Anne-babaların, bir kere kesinlikle şifrelerini bilmeleri ve ne paylaştıklarını, ne konuştuklarını her gün kontrol etmeleri lazım. Bu aletlerle sokak çocuğun odasına giriyor. Okulda sınıf arkadaşıyla çekilmiş bir fotoğrafını koyan bir çocuğun “Ben buna fotomontaj yaparım, bunu çıplak gösteririm. Benimle buluşman gerekiyor” diye tehdit edildiği vakaları biliyorum.

Oyun bağımlılığı da çok arttı. Bir çocuğun bilgisayar başında geçirmesi gereken ideal süre nedir?

Dediğim gibi, 3 yaşa kadar hiç gösterilmemeli. Sonra 3-6 yaş arasında yine tablete gerek yok ama bazı oyunları birlikte oynamak, televizyonu birlikte izlemek gerekir. Okul çağında ise günde en fazla 1 saat.

Peki çocuk kanalları?

Çocuk filmi ya da çizgi filmi denilen şeylerin içinde bazen ne olacağını kestirmeniz mümkün değil. Çocuk izlemeden önce sizin onu bilmeniz ya da en azından yanına oturmanız lazım ki orada yanlış bir şey olduğunda ona söyleyebilirsiniz.