Ana Sayfa Manşet Genetik uygulamalarda “Tıp Etiği” tedirginliği; evrimi yönetme!

Genetik uygulamalarda “Tıp Etiği” tedirginliği; evrimi yönetme!

Türkiye Biyoetik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Prof. Dr. Neyyire Yasemin Yalım

TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Neyyire Yasemin YALIM ve Uzm. Emine TOPÇU ile Tıp Etiği konusunda söyleşi yapacağız.

W- Müsaadenizle aşağıdaki bir dizi soru öncesinde kısa bir bilgilendirme yapmak isterim: Tıptaki genetik (örneğin kök hücre) araştırmalarının bugün ulaştığı noktada, teknolojinin daha fazla uygulanabilir olması ve genlere tıbbi olarak müdahale edilebilmesi bu konuya ilişkin kaygıları, etik sorgulamayı da birlikte getirmiştir. Genetik araştırmalarında etik sorunlar konusu bugün üzerinde en çok konuşulan pratik etik konularının başında gelmektedir. “Çeşitli biyomedikal teknolojiler ve/veya sosyal mekanizmalar aracılığıyla bireylerin veya toplulukların kalıtımsal karakteristik özelliklerinde değişiklikler yapmayı” tarif eden (Oğuz, Tepe, Örnek-Büken, Kırımsoy-Kucur 2005, s. 110) genetik müdahaleye hakkımız var mıdır?

N.Y.- Bu konu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı doktora öğrencilerinden Moleküler Biyoloji ve Genetik konusunda uzman Emine TOPÇU’nun çalışma alanını doğrudan ilgilendirdiği için, en doğru yanıtları almak açısından sözü ona bırakmak istiyorum.

E.T.- 1970’lerin başından bu yana Rekombinant DNA teknolojisi sayesinde genetik manipülasyonlar yapılmaktadır. Rekombinant DNA teknolojisini, aslında doğada canlılar arasında görülen çeşitliliğin önemli nedenlerinden birini oluşturan mekanizmanın belirli bir amaç için, in vitro şartlarda genetik materyalde planlı değişiklikler yapılabilmesi, yani istenilen genlerin bir konakta çoğaltılması ve istenilen canlıya aktarılarak istenilen ürünü vermesi için gen ifadesinin sağlanması olarak tanımlayabiliriz. Bu teknolojiyle, prokaryotik ve ökaryotik gruplara ait türlerin kendi aralarında olduğu kadar, farklı gruplar arasında da gen aktarımları yapmak ve çeşitlilikler meydana getirmek mümkündür.

Genetik müdahaleyi etik açıdan tartışmaya başlamamız gereken dönem 1940’lı yıllar olmalıydı. 1940’lardan 1970’lere kadar elde edilen moleküler biyoloji ve genetik konularına dair bilgi birikimi; restriksiyon enzimlerinin keşfi, DNA’nın çoğaltılmasını sağlayan polimeraz zincir tepkimesi (PCR), DNA görüntülenmesi ve dizi analizi ile gen teknolojisi ile biyoteknoloji ve genetik mühendisliği gelişmiştir. 1973’ten sonra genetik manipülasyon mümkündür; ancak etik açıdan tartışılıp değerlendirilmeden “başka neler yapabiliriz, neleri değiştirebiliriz” diye sorulan ve farklı pek çok çalışmalara yoğunlaşan bir dönem başlamıştır. Elde edilen her bilginin- henüz bütünü yansıtmayan, kısıtlı- etik açıdan değerlendirilmeden hızlıca kullanılması, bilimdeki tek sınırın yine sadece bilim olacağı görüşü, virüslerde, bakterilerde, hayvanlarda yapılan çalışmaların insanlığı etkileyeceğinin gözden kaçırılması veya görmezlikten gelinmesi sonuçların öngörülememesine neden olmuştur. Kaçınılmaz olarak da günümüzde genetik ile ilgili her konu, her araştırma, her uygulama tehlikeli olarak görülebilmekte ve şüphe uyandırmaktadır. Genetik müdahale konusu, etiğin ne denli önemli olduğunu gösteren, her bilginin ve teknolojinin etik açıdan vaktinde değerlendirilmesi gerektiğini, hem bilim insanlarının bilim politikalarını belirleyenlerin hem de yasa koyucuların etik konusunu dikkate alması gerektiğini gösteren önemli bir örnektir.

W- Genetik müdahaleler ne gibi etik sorunlar doğurmaktadır?

E.T.- Genetik uygulamalarda gelinen nokta; insanın organizmaları değiştirebilmesi, hayvanları ve hatta ileride insanı klonlanması, evrimi yönetmesidir. Genetik müdahalelerle çevrenin ve insanın kalıcı bir şekilde değiştirilebilmesi söz konusudur. Bu da sosyal, kültürel, ekonomik ve etik sorunların ortaya çıkacağının göstergesidir.  Bu sorunlar, doğanın ve doğal dengenin bozulması, gen havuzunun değişmesi, genetik bilginin biyolojik silah olarak kullanılabilmesi, genetik ayrımcılık olasılığı şeklinde örneklendirilebilir.

Bazı bakteri türlerinin bitkilere zarar veren böceklerle mücadelede kullanılması ile kimyasal madde kullanımının azalarak çevre kirliliğinin önlenmesi mümkün olabilmektedir. Ancak zararlı bir böceğe karşı direnç kazanmış bitkinin polenleri ile bu genleri başka bitkilere de taşınabilir ve o böceklerin yabani bitkilerle beslenmesini engelleyip yok olmasına ve başka türlerin de artıp azalmasına dolayısıyla da ekosistem değişmesine neden olabilir.

Şu an var olan doğa koşullarına daha dayanıklı, besin değeri daha yüksek genetiği değiştirilmiş organizmaların üretilmesi ile insan nüfusunun artmasından ve besin kaynaklarının kısıtlı olmasından kaynaklanabilecek besin kıtlığının önlenmesi mümkündür. Fakat bugün varolan doğa koşullarına göre değiştirilen organizmalar yeni koşullar oluştuğunda uyum gösteremeyebilir. Genetiği değiştirilmiş organizmaların üretilmesine ağırlık verilmesi sonucunda genetik çeşitlilik azalmış olur ve bu yeni koşullarda besin kaynağı olabilecek organizmalar çoktan yok olmuş olabilirler.

Genetik mekanizmaların hepsinin bilinmemesi, her bir genin diğer genlerle ilişkilerinin tam anlamıyla aydınlatılmamış olması genetik manipülasyonların tehlikeli sonuçlara neden olması ile sonuçlanabilir. Örneğin bir genetik hasarın onarılması hedeflenip gen terapisi uygulandığında daha evvel ortaya çıkmamış ya da sık görülmeyen hastalıkların görülme oranının artması sonucuyla karşı karşıya kalabiliriz, çünkü o genetik hasarın başka bir hastalık konusunda direnç sağladığı bilgisi henüz elde edilmemiş olabilir.

Genetik hastalıkların önlenmesi için yapılan çalışmaların sağlık amacı dışında kullanılması ya da tüm toplumlara eşit olarak yansımaması gibi nedenlerle hem hastalıklar konusunda hem de her tür genetik farklılıkta ayrımcılık, hoşgörüsüzlük ortaya çıkabilir. İnsanın kendini algılayışı, farklılıklara ve ötekine olan bakış açısı olumsuz şekilde değişebilir. İnsanlık onuru zedelenebilir, insan amaç olmaktan çıkıp araç haline dönüşebilir.

W- Gen tedavisi, çeşitli genetik hastalıkların önceden saptanmasını amaçlayan insan genomu haritasının çıkarılması hangi durumlarda meşrudur?

E.T.- Genetik uygulamalar insanlık için tehlikeli olabileceği gibi müthiş olanakları da içinde barındırmaktadır. Genetik bilgi, doğru ve net olarak tanımlanmış sağlık tanımının sınırları içinde kullanıldığında, insanın yaşam kalitesini ve kaliteli yaşam süresini artırmak söz konusudur örneğin. Bu ancak insan onurunun korunmasıyla, insanı asla araç olarak değil, her zaman amaç olarak görerek ve tüm olanakların her topluma her insana ulaşmasını sağlayarak eşitsizlik ve ayrımcılığın önlenmesi durumunda mümkün ve meşrudur.

W- Gen haritası çıkarıldığında tek tip insan yetiştirmeyi, istenilen fiziki ve kişisel özelliklere sahip insan yetiştirmeyi amaçlayan kötü niyetli girişimler nasıl önlenebilir?

E.T.- Kötü niyetli girişimleri önlemenin en kritik noktası genetik uygulamaların bugün öngörebildiğimiz, bugünden öngöremediğimiz sonuçları olabileceğini bilmemiz ve bunu önemsememizdir. Her genetik uygulama için ekolojik, psikolojik, sosyal, kültürel, ekonomik ve etik açıdan değerlendirmeler yapılmalıdır. İnsan ve insan dışındaki canlıların farklı genetik uygulamalarda kullanılmasının sınırlarını “yapılabilir olmak” belirlememelidir. Yapılabilir olanın genetik çeşitlilik açısından, canlılar, çevre, insanlık ve toplum açısından değerlendirilerek sınırları belirlenmelidir. Bu doğrultuda yasal düzenlemeler yapılarak sıkı bir şekilde denetlenmelidir.

Genetik bilginin neyi hedefleyerek araştırıldığı, elde edilen bilgilerin kiminle paylaşılabileceği ve hangi amaçlarla kullanılacağı başlangıçta belirlenmelidir. Hekimlerin tavsiyesiyle ve sağlık amacı ile yapılan genetik taramalar dışında, etnik köken belirlemek için, ileride çıkabilecek genetik hastalıklara yatkınlığın olup olmadığını anlamak için yapılan testler bulunmaktadır. Sağlıkla ilgisi olmayan, hekim istemine dayanmayan, ne amaçla kullanılacağı net olarak belirtilmeyen, biyolojik materyalin nasıl saklanacağı, başka kişi ve kurumlarca paylaşılıp paylaşılmayacağı belirsiz olan, internet üzerinden talepte bulunulabilecek genetik testler de bulunmaktadır.

Biyolojik materyalin hangi amaçla alındığı ve kimin tarafından kullanılacağı belli olmalıdır. Başka amaçlarla ve farklı başka testlerde kullanılıp kullanılmayacağının açıklanarak kişilerden aydınlatılmış onamın alınması gereklidir. Sonuçlar genetik uzmanlarınca değerlendirilmeli ve genetik danışmanlık verilerek açıklanmalıdır. Biyolojik örneklerin ve DNA izolatlarının saklanma koşullarının ve sürelerinin belli olması, hem örneklerin hem de elde edilen verilerin başka kişi ve kurumlarla paylaşılmaması gerekir. Bunlar sağlandığında kötü niyetli girişimleri önlemek büyük ölçüde mümkün olacaktır.

Ayrıca sağlık açısından önemi olmayan fenotipik farklılıkların taranmaması, testlerden elde edilen bilgilerin hiçbir şekilde işverenler ve sigorta kurumlarına iletilmemesi gerekir; aksi takdirde kişilerin ayrımcılığa uğraması, işsiz kalması, tedaviye ulaşma konusunda sorunlarla karşılaşması söz konusu olabilir.

Kesin olmayan ve ihtimallerle ifade edilen hastalık yatkınlığı bilgisi, ileri yaşlarda ortaya çıkacak hastalıkların bilgisi hem test yapılan kişileri hem de ailelerini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu bilgiler sonucu doğan endişelerin ticari amaçla kullanılması, kişilerin faydasız ve pahalı uygulamalara yöneltilmesi veya başka sorunlara yol açabilecek şekilde yanlış yönlendirilmeleri mümkündür. Bu nedenle taranan ve elde edilen verilerin paylaşılmasında genetik danışmanlık; doğabilecek her tür etik sorunu belirlemek ve irdelemek, önlemek için de etik danışmanlık şarttır.

W- Müsaadenizle sualime yine bir açıklama notu ile başlamak isterim: “Tıbbi etik çevrelerde de tartışmalar bu paralelde devam etmektedir. ‘Bilimde uyulması gereken tek kural, yapılabilir olanın yapılmasıdır’ diyerek, ahlaki kaygıların bilimsel araştırmalar önünde engel oluşturmayacağını savunanlar olduğu gibi, insan kopyalamanın insan yaşamına ve insanın değerine haksız bir müdahale olduğunu söyleyerek, klonlama girişimlerinin ardındaki niyetin araştırılması gerektiği üzerinde duranlar da vardır. İkinci görüşü savunanlar ‘niye bir Einstein daha üretmeyelim?’ sorusundan yola çıkarak ‘Üstün insan üretimine başlarsak, sonuçta kendimizi ırkçılığın koyu karanlığında bulabiliriz’ demektedirler” (Büken 1997, s.106). Bu tartışmalar ışığında genetik müdahalelerde neyi nereye kadar yapmaya izin vardır?

devam edecek…