Ana Sayfa Tıp&Sağlık Riske Girme İsteğinizin Genetik Bir Temeli Var ve Bu Temel, Sizi Düşündüğünüzden...

Riske Girme İsteğinizin Genetik Bir Temeli Var ve Bu Temel, Sizi Düşündüğünüzden Daha Fazla Etkiliyor Olabilir

Söz konusu genler, kilo ve zihinsel hastalık ile bağlantılı.

Büyük risklere girenler, sıklıkla karşı konulmaz bir dürtünün kendilerini çektiğini belirtirler.

Serbest dalışta dünya rekorunu elinde tutan William Trubridge, vücudunu sürekli olarak suyun yüzlerce metre altına daldırıyor ve bu durumu sadece “karşı koyamıyorum, su beni çağırıyor” diye açıklıyor.

 OZAN ZALOĞLU

 

Okyanus tabanına doğru paldır küldür dalmak zorunda hissetmiyor olsak bile, bu his çoğumuza tanıdık gelecektir.

Fakat riske girme isteği hepimizde aynı değil; en azından aynı boyutta değil. Peki bu durum neden böyle?

Araştırmacılar uzun zamandır, bu konuyla ilişkili genetik etmenler bulunabileceğinden şüpheleniyorlardı ancak bu durum şimdiye kadar doğrulanmamıştı. Araştırmacılar, Communications Biologybülteninde yayınlanan yeni çalışmalarında, özel olarak riske girmekle ilişkilendirilen 26 tane genetik değişkeni ortaya çıkardılar.

Bulgular önem arz ediyor çünkü, “tehlikeyi göze almak” terimi, serbest dalış yapmaktan veya kask takmadan dağ bisikleti sürmekten hoşlanan atletik bir bireyin görüntülerini akla getirse de, gerçekler bu kadar göz kamaştırıcı değil. Riske girme eylemi, kendisini sıklıkla günlük kararlarda gösterir ve bu kararlar, sağlığın zamanla bozulmasıyla sonuçlanabilir.

Örneğin riske girmeye yatkın bireylerin sigara içmeleri ve sigarayı ilk kez genç iken denemiş olmaları daha muhtemeldir. Bu kişilerin ayrıca düzenli olarak alkol içmeleri ve bağımlı olmaları daha olasıdır. Bilim insanları, riske girmenin biyolojik mekanizmalarına ve bunların sağlık açısından sonuçlarına ışık tutmak amacıyla, bu davranışın genetik olarak belirleyici etmenlerini incelemek istemişler.

Peki, kendinizi riske giren biri olarak tanımlar mısınız? Bu soru, genetik verilerin depolandığı İngiltere Biobank çalışmasına kaydolan, İngiltere çapındaki 500.000 sağlıklı yetişkine soruldu. İnsanların aşağı yukarı dörtte biri evet cevabını verdi. Bu bireyler, hayır cevabını verenler ile karşılaştırıldıklarında, ortalamada daha fazla alkol tüketiyorlardı ve sigarayı denemiş olmaları ve uyuşturucu bağımlısı olduklarını söylemeleri daha muhtemeldi; bu bilgiler, sağlık bakımından riske girme davranışıyla ilişkili önemli sonuçların bulunabileceğini doğruluyor.

Şaşırtıcı bulgular

Bu kişilerin genomsal verilerine bakarak tahlil yapan araştırmacılar, insan genomunun bazı bölgelerinde, riske girmeye karşı (kişilerin kendi söylediği) bir eğilimle ilişkili olan 26 değişken bulunduğunu ortaya çıkardılar. Bu bölgelerde yer alan genler, merkezî sinir sisteminde ve bağışıklık sisteminde bolca ifade ediliyordu.

Beynin riske girme davranışında kilit bir rol oynaması, pek şaşırtıcı değil. Bilim insanlarının yaptığı analizde, dört belirli beyin bölgesi öne çıkıyordu; bunlar pre-frontal korteks, hipokampüs, anterior singülat korteks ve hipotalamus idi. Hepsi de daha önce riske girmekle ilgili kişilik özellikleriyle bağlantılandırılmıştı. Örneğin hipokampüs bölgesi, alışılmamış bir şeyden çekinme eğilimi olan davranışsal çekingenliği düzenliyor.

Bağışıklık sistemi ile olan iştirak, başlangıçta daha şaşırtıcıydı. Ancak bağışıklık sisteminin, depresyon gibi ruh halleriyle ve davranışsal sorunlarla alakasının olduğunu gösteren bulgular giderek artıyor. Ayrıca, bağışıklık işlevi ile kişiliğin birbiriyle bağlantılıolduğunu öne süren araştırmalar da mevcut.

Araştırmacılar daha sonra, riske girme genetiğinin, sağlıkla ilişkili olan diğer özelliklerin genetiğini nasıl etkilediğini araştırmışlar. Riske girme davranışının, çocukluktaki obezlik ve bel-kalça oranı gibi çeşitli vücut yapısı özellikleriyle genetik bir temeli paylaştığını bulmuşlar. Riske girme davranışı ve yaşam şekli seçimleri arasında da genetik bağlantılar bulunuyormuş; erken yaşta çocuk sahibi olmak (kadınlar için) ve sigara içmeyi denemiş olmak gibi. Ek olarak, sizi riske girmeye eğilimli hale getiren genetik değişkenlerin, ayrıca bipolar bozukluk ve şizofreni gibi psikiyatrik hastalıklar geçirmenizi de daha muhtemel hale getirdiklerini bulmuşlar.

Duygusal yemek yeme ve VKE

Bunun yanısıra, riske girmeyi kapsayan 26 lokustan dört tanesi, vücut kütle endeksi (VKE) ile ilişkiliydi. VKE, bir kişinin fazla kilolu mu yoksa obez mi olduğunu belirlemek için yaygın olarak kullanılan bir ölçeğe…………

tamamı için kaynağa bakınız