“Afrika gibi gelişmemiş toplumların yaşadığı yerlerde ise insanlar yıllar süren ihmalin sonucunda popüler algının tersine, açlıktan değil kanser gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar tarafından yaşamını yitiriyor.”
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcısı
Hastalığın son yıllarda daha yaygın hale gelmesiyle birlikte artan farkındalık hastalığın önlenmesi noktasında kritik öneme sahip.
Ne yazık ki bu yaygın kanser türlerine yönelik bu çabaların daha çok gelişmiş dünyada sürdürülmesi araştırma faaliyetlerinde büyük bir kör nokta bırakıyor.
Afrika gibi gelişmemiş toplumların yaşadığı yerlerde ise insanlar yıllar süren ihmalin sonucunda popüler algının tersine, açlıktan değil kanser gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar tarafından yaşamını yitiriyor.
Dikkatler Batı Afrika’da baş gösteren ve bugüne kadar 11 bin kişinin ölümüne sebep olan Ebola salgınına yoğunlaşsa da kanser türleri bu ülkelerde yılda 700 bin insanın hayatını kaybetmesine yol açıyor.
Sahraaltı Afrika’da kanser için yeterli fon sağlanması konusundaki çabaların oldukça yetersiz olması mevcut durumun daha da kötüye gitmesine neden oluyor.
Uluslararası insani yardım sistemi ciddi mali baskı altındadır ve Avrupa Birliği (AB) gibi bloklar şu anda dış ülkelere bakma lüksüne sahip olmaktan ziyade yoğunlukla iç meselelerle meşgul olmaktadır.
Ancak gittikçe genişleyen bu finansman açığının, hastalıktan en çok etkilenen ülkeler için dayanışma duygusuyla harekete geçen yeni aktif insani gruplaşmalar tarafından kapatılması için elbetteki umut var. Bunlardan biri, 57 üyesi bulunan ve “İslam dünyası için BM” gibi hareket eden İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’dır.
Bölgeye özgü kanserlerin önlenmesi ve tedavisi konusunda İslam dünyasında oluşan hassasiyet geçtiğimiz hafta OIC’e üye Afrikalı kadınların Burkina Faso’da buluşması ile somut olarak açığa çıktı.
Kadınların bu çabayı göstermesi doğal çünkü bu hastalığın Afrika’da kadınları ve kızları orantısız bir şekilde öldürdüğü bir gerçektir. Kıtada hastalığın en yaygın türleri rahim ve meme kanseridir.
İslam ülkelerini yardım konusunda öne çıkaran bir diğer unsur da Batılı devletlerin 80’li yıllardaki Band Aid yardım konserlerinin unutulmuş olması ve aradan uzun zaman geçmesi. Etiyopya’nın 33 sene önce çektiği sıkıntılar çok daha farklıydı ve o dönem verilen o konserler çok önemliydi. Ancak ülke bugün de yine benzer ciddi sorunlarla karşı karşıya.
Batılı ülkelerin açlık çeken devletlere olan yabancı ve soğuk duruşu, vücudunda kemikleri sayılan siyahi çocukların görüntüleri medyada yer bulunca bir anda değişti. Bu sayede birçok Batılı ülke bağış yapmak için kampanya başlattı veya bu yardım seferberliğine destek verdi.
O dönem sıkça rastlanılan açlıktan kaçan çocukların korkunç görüntüleri, çoğu kanser hastalarınınkiyle kıyaslanamaz çünkü çoğu hastalığın belirgin belirtileri karelere yansımayabilir.
Dikkatler Batı Afrika’da baş gösteren ve bugüne kadar 11 bin kişinin ölümüne sebep olan Ebola salgınına yoğunlaşsa da kanser türleri yılda 700 bin insanın hayatını kaybetmesine yol açıyor.
Durumla ilgili algımızı değiştiren politik ve medyadan edindiğimiz görüşleri bir yana bırakarak fonlarda görülen dengesizlikleri tersine çevirebiliriz.
Afrika’ya daha fazla AB yardımı ile gönderilecek diğer yardımlar genel olarak sağlık hizmetlerinde ve özellikle kanser gibi bulaşıcı olmayan hastalıklara yönlendirilerek bu dengesizlikler aşılabilir.
Ancak tüm bağışçı devletlerin bütçeleri kısıtlı olsa da bağışlarını daha da etkin olması sağlanabilir.
Hem insani hem de pragmatik temeller üzerinde çalışan 21. yüzyıl yardım politikalarının oluşturulması tamamen mümkündür.
Ülkelerin verdiği yardımlar aslında bir anlamda kendi çıkarlarına hizmet etmesi mümkün. Bu yardımlarla kurulan sağlık hizmetleri merkezlerinin “sağlık turizmi” olarak adlandırılan ve insanların daha iyi sağlık imkanları nedeniyle gelişmiş ülkelere yönelmesine yol açan göçmenlik yükünü azaltığı da söylenebilir.
tamamı için kaynağa bakınız