Geçenlerde Yalçın Bayer köşesinde bir okurundan gelen yazıyı yayınladı. Yazının başlığı ilginç: “Süper ilaç ve üstün gıdalar”.
Ptrof Dr Temel YILMAZ
Okur, yazısında üstün gıdalar adını verdiği kuşburnundan zencefile, sarımsaktan zerdeçala birçok bitki ve yoğurt, tereyağı, şalgam, zeytin gibi gıdaların insanları daha sağlıklı tuttuğu, bunların vücutta aslında süper ilaç olduğunu yazmış.
Yazıda kaynak olarak faydalandığı doktorların uzunca bir listesi var. Bu doktorlar medyada sık rastladığımız popüler, alternatif tıbbı savunan isimler.
Okur yazısında doğal gıdaların sağlığa yararlı olduğunu, işlem görmüş koruyucu katkı maddeleri olan ambalajlı gıdaların sağlığa zararlı olduğunu yazıyor, bu doğru. Bu noktada modern tıp da farklı görüşte değil.
Ancak bir gıdanın sağlığa yararlı olması ayrı bir konu, onun ilaç niyetine kullanılması ayrı bir konu. Bu iki konuyu birbiriyle karıştırmamak lazım.
ALTERNATİF TIBBIN ALANI
Ülkemizde son yıllarda bir alternatif tıp modası yayılıyor. Bir süredir Sağlık Bakanlığı da büyük destek veriyor. Bunun doğal sonucu olarak alternatif tıp merkezlerinin sayısında da büyük artış oldu. Ancak halen ülkemizde alternatif tıbbın tanımı ve uygulama alanlarının modern tıpla kesiştiği ve ayrıldığı noktalar henüz net değil, bu alanda bir karmaşa var.
İnsan sağlığında iki kavramı birbiriyle karıştırmamak lazım. Birincisi, sağlıklı insanların hastalanmasını önlemek, ikincisi hasta insanların sağlıklarına geri kavuşmalarını sağlamak.
Birinci kavram koruyucu tıbbın, ikinci kavram tedavi edici tıbbın alanına giriyor. İşte alternatif tıpla modern tıbbın çalışma alanları bu noktada ayrılıyor.
Okurun mektubunda yazdığı üstün gıdalar insanların sağlıklı kalması ve hastalanmaması için çok önemli ve yararlı. Ama bu gıdaların süper ilaç kavramına alınması doğru değil.
Tüberkülozlu bir hastayı sarımsak yedirerek, zerdeçal vererek iyileştiremezsiniz. Bu noktadan itibaren herhangi bir hastalık ortaya çıktığında devreye modern tıp girer.
Hastalıklarda tanıyı koymak, tetkikleri değerlendirerek evrelemek ve tedavi etmek modern tıbbın alanındadır.
Ben alternatif tıbbın koruyucu hekimliğin alanında kaldığı sürece önemli bir rolü olduğuna inanıyorum. Çeşitli şifalı bitkilerle beslenmenin, akapunturun, müziğin insan sağlığının korunması, immün sistemin gelişmesi açısından önemli bir rolü olduğu kesin. Ancak bu bitkilerin rant amacıyla hastalıkları iyileştiren ilaçlar olarak kullanılmasına karşıyım.
OTOMASYON BİTKİSEL KARIŞIMLAR ALTERNATİF TIBBA ZARAR VERİYOR
Son yıllarda alternatif tıp adı altında bitkisel karışımların ilaç olarak piyasaya sürüldüğü büyük bir sanayi oluştu.
Öyle ki, okurun yazısında referans verdiği doktorlardan bazıları ofisinde hastalara ilaçlarını bıraktırıp yerine bazı bitkisel karışımları ilaç olarak parayla satmakta.
Diyabet ilaçlarını bırakıp yerine doktorun verdiği bitkisel ilaç karışımlarını içmeye başlayan bir hastayı 500’lerde kan şekeri ile komanın eşiğinden zor geri çevirdik. Bu karışımlar alternatif tıbba inancı zayıflatıyor.
Piyasadaki bitkisel karışımların hemen tamamı fabrikada otomasyon üretimle yapılıyor. İsteyen bu fabrikalarda üretilen istediği ürüne üzerine kendi markasını yazdırıp satıyor. Sağlık Bakanlığı’nın bir denetimi yok.
Bundan yüzlerce yıl önce, eski çağlarda modern ilaçların olmadığı dönemlerde hastalar otlarla tedavi edilmeye çalışılırdı.
Lokman hekimin hastalara şifa sağlamak için da dağ taş gezerek çeşitli otları toplayıp ilaç yaptığı hikayelerini hepimiz biliriz. Lokman Hekim hem alternatif hem de modern tıbbın ustalarından.
Bugün bitkisel karışım satan doktorlar ya da şirketler kendilerini her ne kadar modern zamanların Lokman hekimi olarak lanse ediyorsa da bunun bu konu ile uzaktan yakından ilgisi yok.
Lokman hekim hastalıklara göre şifalı otlar toplardı. Ciddi bir araştırmacıydı.
Oysa günümüzde otlara göre hastalıklar icat ediliyor. Bir bitkisel karışım piyasaya çıkmadan önce, bir medya bombardımanı yapılıyor, “Her derde deva ilaç geliyor, immun sistemi güçlendirir, diyabeti, romatizmayı, sindirim sistemini, akciğeri, karaciğeri düzeltir” diye yazılar yazılıyor, televizyon programları düzenleniyor, toplum hazırlanıyor. Sonra bitkisel karışım piyasaya çıkıyor ve yok satıyor. Alaeo vera da, keten tohumunda da, tarçında da aynı senaryo yapıldı.
Bu tür denetimsiz, kontrolsüz bitkisel karışım sanayi ürünleri hem hastalara hem de gerçek alternatif tıbba zarar veriyor.
MODERN TIP NE YAPAR?
Günümüzde kullandığımız en önemli ilaçlar bitkisel kökenli. En önemli ağrı kesici ilaç asetil salisilik asit olarak söğüt ağacının kabuğundan, en etkili diyabet ilacı metformin Fransız leylağından, ilk antibiotiklerden penicillin peynirin küfünden elde edilirmiş.
Ama ağrısı olan hastaya söğüt ağacının kabuğunu yedirerek ya da insülin direnci olan hastayı Fransız leylağı bitkisi yedirerek tedavi etmek mümkün değil.
Bitkininin ilaç haline gelmesi, tedavide kullanılması için önce bitkinin etken maddesinin bulunması gerekli. Sonra doz ayarı yapmak lazım. Yan etkileri araştırılmalı. Diğer organlara zararlı etkisinin olup olmadığına bakılmalı. Aksi takdirde bunlar incelenmeden hastaya zarar verebilir. Bu süreç yani bir bitkinin ilaç haline getirilmesi an az 10-14 yıllık araştırma gerekiyor.
Modern tıbbın yaptığı da aslında alternatif tıpta kullanılan otları, bitkileri alıp etken maddesini ayırıp etkili dozu bulup insanlara vermek. Çünkü otların belli bir miktarı hastalıkları iyileştirirken fazlası öldürücü olabilir.
Modern tıp ve alternatif tıp aslında birbirinin tamamlayıcısı. Eğer bir tıbbi hastalık ortaya çıkmışsa bu sadece modern tıbbın alanı içindedir.
2002 yılında TTB de yayınlanan ilgili yazı:
Hekim, Alternatif Tedavi ve Modern Tıp
Prof Dr Erdem YEŞİLADA