Üroonkoloji Derneği Başkanı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen, prostat kanseri konusunda erken tanıya yönelik klinik yaklaşımların, risk grubundaki erkeklerde, Türkiye için özellikle ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunanlarda 40 yaşında ürologlar tarafından prostat muayenesi ve PSA testi yapılmasını, risk grubunda olmayan populasyonda bu kontrollerin 50 yaşında başlamasının önerildiğini belirtti.
12 ERKEKTEN BİRİNDE GÖRÜLÜYOR
Sözen, “15 Eylül Dünya Prostat Günü” dolayısıyla yaptığı açıklamada, prostat kanserinin, erkek populasyonunda en sık görülen kanser türlerinden biri olduğuna belirterek şöyle devam etti:
“Kanser günümüz dünyasında insan hayatını tehdit eden hastalıkların başında gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ-2018) paylaştığı verilere göre 2015 yılında küresel çapta 8.8 milyon kişinin ölüm nedeni kanserdi. 2012 istatistiklerine göre yılda 14 milyon yeni kanser vakası tespit edilirken, 8 milyon insan kansere bağlı nedenlerle ölmektedir. Maalesef bu rakamların 2030 yılına gelindiğinde %30 oranında artacağı belirtilmektedir. DSÖ’nün 2014’de paylaştığı rapora göre, Türkiye’de erkeklerde kansere bağlı ölümlerin sayısı 58 bin 400, kadınlarda ise 32 bin 500’dür. Türkiye İstatistik Kurumu Mayıs 2017 verilerine göre ise, Türkiye’de her 5 ölümden biri kanser nedeniyle olmaktadır. Prostat kanseri erkek populasyonunda en sık görülen kanser türlerinden biridir. 2012 istatistiklerine göre dünya genelinde 1.1 milyon prostat kanserli olgu saptanırken, prostat kanserine bağlı ölüm 307.481 kişide görülmüştür. Bu sonuçlar prostat kanserini akciğer kanserinden sonra kansere bağlı ölümlerde ikinci sıraya taşımıştır. Prostat kanseri insidans ve prevalansı bölgelere göre farklılar gösterirken en yüksek görülme oranı Kuzey Amerika’da en düşük görülme oranı ise Güney Asya’dadır. Ülkemiz açısından istatistiki veriler net olmamakla beraber, Üroonkoloji Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre erkek populasyonumuzda prostat kanseri solid organ tümörü olarak en sık karşılaşılan tümördür. Son bilgiler ülkemizde de 12 erkekten birinin prostat kanseri olduğu yönündedir.”
PROSTAT KANSERİ TANISINDA “MR DÖNEMİ”
Son yıllara kadar prostat kanseri şüphesi olan hastalara tanı koymak amacıyla ultrason eşliğinde sistematik biyopsi yapıldığına değinen Sözen, şunları söyledi:
“Bu yöntemin dezavantajı, görüntülenemeyen bir kanser randomize alınan biyopsiler ile tanınmaya çalışılıyordu. Düşük doğruluk oranlarına sahip olan bu yöntem aynı zamanda gereksiz (klinik önemi olmayan-hastaya bir zarar vermeyecek) prostat kanseri tanısı koymamıza da sebep oluyordu. Günümüzde prostat kanserinden şüphelendiğimiz hastalara rutin testlerimiz yanında Multiparametrik Prostat MR çektiriyoruz. Bu özel prostat MR’ında prostat bezinde kanser için şüpheli bir alan olup olmadığı değerlendiriliyor. Eğer varsa, kanser şüphesi saptanan bölümler işaretlenip daha sonra özel bir yazılım sayesinde ultrasona yerleştiriliyor. Biyopsi yaparken MR ve ultrason görüntülerinin birleşmiş halini görüp doğru noktadan, doğru hedeften biyopsi yapılabiliyor. Bu yöntemin adı Prostat MR Füzyon Biyopsisi. Yeni yöntemin sağladığı iki avantaj var; gereksiz tanı oranını düşürüyor, klinik önemsiz hastalık tanı oranı azalıyor ve yüzde 90’lara varan oranlarda yüksek dereceli, hayatı tehdit eden prostat kanseri teşhisi koymamıza sağlıyor.”
Sözen, prostat kanserinin tedavisinin hastalığın evresine göre değişiklikler gösterdiğini ifade ederek, organa sınırlı hastalıkta son 10 yıldaki en önemli değişiklerden biri olan ve düşük risk grubundaki hastalara yapılan-önerilen “aktif izlem” tedavi protokolüyle hastaya zarar verme riski düşük olan hastalığın tedavisinde görülecek olası komplikasyonlardan sakınmanın amaçlandığını belirtti.
Prostat kanseri tedavisinde klasik yaklaşımlar dışında izlem protokollerinin önemli bir yer tutmaya başladığını anlatan Sözen, şunları kaydetti:
“Lokalize hastalıkta dünya genelinde en çok başvurulan tedavi yöntemi cerrahidir. Radikal prostatektomi ameliyatı sadece ABD’de yılda 80 bin vakaya uygulanmaktadır. Bu cerrahi teknikle ilgili olarak son yıllardaki en önemli gelişme bu cerrahi yönteminin robot yardımıyla laparoskopik olarak yapılmasıdır. ABD’de bu yöntem lokalize hastalığın cerrahi tedavisinde yüzde 90’lar oranında uygulanmaktadır. Ülkemizde de robotik cerrahi çeşitli merkezlerde prostat kanserinin tedavisinde aktif olarak kullanılmaktadır.”
PROSTAT KANSERİNDE ÇIĞIR AÇAN GELİŞME
Prostat kanserinin, erkeklik hormonu denilen Testosteron bağımlı bir kanser olduğunu söyleyen Sözen, “Prostat kanseri testosteronla beslenen, büyüyen ve ilerleme gösteren ve onun yokluğunda gerileyen, büyümesi yavaşlayan bir kanserdir. Huggins 1941 yılında Cancer Research dergisinde metastatik hastalıkta testesteronun ortadan kaldırılması ile hastalığın gerileme gösterdiğini bulmasından itibaren, ‘Yaygın-Sistemik-Metastatik Hastalıkta’ Androjen Deprivasyon Tedavisi (Antiandrojen tedavi-kastrasyon tedavisi) standart tedavi haline gelmiştir. Metastatik Prostat Kanserinin tedavisinde bu yaklaşım son yıllara kadar bu şekilde devam ederken 2015 yılından itibaren bu evredeki hastalıkta yeni bir dönem başlamıştır. Yapılan çeşitli çalışmalarda metastatik hastalıkta androjen deprivasyon tedavisine kemoterapinin erken dönemde eklenmesi özellikle yüksek hacimli metastaik hastalıkta 17 ay gibi çok önemli bir sağkalım avantajı sağladığı gösterilmiştir. Bu sonuç, bir çalışmada bir solid organ tümörü için klasik tedaviye göre bu düzeyde gösterilmiş olan en önemli sağ kalım farkıdır. Bu evredeki hastaların tedavisinde bence bir çığır açan bu tedavi yaklaşımı, prostat kanserinin tedavisindeki en önemli gelişmelerden biridir.” diye belirtti.
FOKAL TEDAVİLER UMUT VADEDİYOR
Lokalize prostat kanserinde standart tedavi olan cerrahi tedavinin idrar kaçırma ve erektil disfonksiyon ile ilgili yan etkilerinden korunmak amacı ile “Fokal Tedavi” çalışmaları yapıldığını belirten Sözen, İlk 5 yıllık sonuçlarda %70-93 arasında onkolojik başarı bildirildiğini belirterek, “Prostat kanserinin lokal tedavisinde gelecekte, tüm organı tedavi etmek yerine görüntülemeye dayalı hedefe yönelik Fokal Tedaviler ön plana çıkmaya başlayacaktır. Görüntüleme metotlarındaki gelişmeler, 3 Boyutlu hedefe yönelik yapılan Füzyon Biyopsileri, Enerji kaynakları vasıtasıyla yapılan iyi tanımlanmış tümör alanının Fokal (odaklanmış) tedaviler Ürologların prostat kanserinin tedavisinde öncelikli çalışma alanı olacaktır.” dedi.
MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIMLA TEDAVİ EDİLMESİ GEREKEN BİR HASTALIK
Prof. Dr. Sinan Sözen, prostat kanserinin, diğer birçok kanser türü gibi multidisipliner yaklaşımla tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğuna, üroonkologlar, medikal onkologlar, radyasyon onkologları, nükleer tıp uzmanları, radyologlar, pataloglar, moleküler genetikçilerin bu takımın içinde yer aldığına işaret etti.
Kurulduğu 1999 yılından itibaren Ülkemizde prostat kanserinin toplum bazında farkındalığının arttırılmasından başlayarak, bu konuların bilimsel alanlarda tartışılmasının sağlanması ve bilimsel çalışmaların teşvik edilip desteklenmesinin Üroonkoloji Derneği’nin asli görevi olduğunu söyleyen Sözen, “Derneğimiz kuruluşundan itibaren bu alandaki görevini eksiksiz yerine getirmeye çalışmakta, iki yılda bir Üroonkoloji Kongrelerini düzenlenmektedir. Yine 2017 yılında Türkiye’de bir ilk olan ASCO (American Society of Clinical Oncology)-Üroonkoloji Derneği işbirliği ile GenitoÜriner Kanserler toplantısı düzenlenmeye başlanmıştır. Bütün bu toplantılardaki amaç, bu multidisipliner takımın aynı amaç etrafında birleşmesini sağlama ve güncel bilimi hastalarımızın yararına kullanma becerimizi arttırma çabasıdır.” dedi.