Bodrum’da bir dizi etkinliğe katılan Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, hakkında disiplin incelemesi başlatan İstanbul Tabipler Odası (İTO) yönetim kurulu üyelerine ve meslektaşlarına tepki göstererek açıklamalarda bulundu. Dizdar, kitabında tıbbı değil, sistemi eleştirdiğini ifade etti. Kanser olmayan hastalara kanser teşhisi koyulduğunu da iddia eden Dizdar, Hipokrat yemininin doktorlukla bir alakası kalmadığını açıkladı.
Yazdığı kitap ile gündeme gelen Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, İstanbul Tabipler Odası (İTO) yönetim kurulunun kendisi hakkında disiplin incelemesi başlatmasıyla ilgili olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bodrum’da bir dizi etkinliğe katılan Dizdar, kitabında kanser olmayan insanlara kanser teşhisi koyulduğunu ve paralarının alındığını iddia etmişti. Yazdığı kitap nedeniyle İstanbul Tabip Odası tarafından hakkında inceleme başlatılan Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar’a, meslektaşlarından da tepki gelmişti. Dernekten yapılan yazılı açıklamada isim verilmemekle birlikte Yavuz Dizdar’ın “Vicdan Hayat Kurtarır” adlı kitabındaki ifadelere gönderme yapılarak, hastalarının doğru tedavi alamamasına, hekim hasta ilişkisinde güvenin bozulmasına, meslektaşlarının itibarsızlaştırılmasına yönelik ifadeler eleştirilmişti.
“Ellerine hasta düşmüşse yolma mantığındalar”
Dizdar, İstanbul Tabip Odası’na ve Türk Radyasyon Onkoloji Derneği’ne yanıt vererek “Kılıç kılıftan çıktı” dedi. Konuyla ilgili olarak İHA muhabirinin sorularını yanıtlayan Dizdar, bazı özel hastanelerin ve özel kliniklerin ellerine hasta düşmüşse yolma mantığında ilerlediklerini ifade ederek şu sözlere yer verdi: “Kanseri özel tetkikler yapıp saptıyorsak ve hastanın bir şikayeti yoksa ileride kanser olup olmayacağını bilmediğimiz ama kanı olarak cam üstünde kansermiş gibi görülen tanılar oluyor. Kanser dediğiniz zaman kilo kaybı olur, iştahsızlık olur, hasta bitkinleşir. Bir şekilde hastalığın kendini göstermesi lazımdır. Elimizdeki teşhis imkanı çok hassaslaştı. MR’lar artık her yerde var, pet her yerde var. Eğer önlerinde kanser tanısına yakın bir hasta varsa bu metastaz diyorlar. Çünkü buna artık kafa yormak, bunun gidişatını kimse araştırmak istemiyor. Elimizde hasta varken biz bunu yolalım, çekelim, alalım. Aksi takdirde nasıl olsa başkası yapacağa geliyor iş. Bu yüzden iş köpürmeye başlıyor. Kendi kendini köpürten sistemden bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Kendinizi çok fazla kurcalatmayın”
Kanser olup olmadığını bilmeden tiroit alıyorlar diyerek sözlerine devam eden Dizdar, “Tanılarının önemli bir kısmı genç yaştaki vatandaşlar. Öyle genç yaşta tiroit falan olunmaz, bu tanılar ileride bir hastalık tablosuna dönüşür mü bilinmeden tiroidin alınmasıyla sonuçlanıyor. Bu durumu tiroit cerrahları da söylüyor. Bu durumun tiroidi, prostatı ve meme kanseri var. 3 ana hastalık gurubu var kanser açısından. Diğer taraftan gidiyorsunuz doktora işine geldiği gibi değerlendirmek gibi bir şey var. Hastalara genel uyarımız kendinizi çok fazla kurcalatmayın. Gerçekten şikayetiniz varsa gidin, şikayetiniz yoksa ve giderseniz orada çarpılma ihtimaliniz çok yüksektir” şeklinde konuştu.
“Hastanelerde birilerinin kesilmesi lazım”
Dizdar, hastanelerin bu şekilde kazanç elde ettiğini ifade ederek, “Siz hastaneyi kuruyorsunuz, muayene kuruyorsunuz bu yerler bir şekilde dönecek. Bunlar birbirine bağlı olarak dönecek şeyler. Sen olmasan, sen kesilmesen, birinin kesilmesi lazımdır. Çünkü şişmiş bir sistemden bahsediyoruz. GDO meselesi kongre çerçevesinde hiç tartışılmadı. Hep medyada biz tartıştık. Bunun gibi birçok konu var. Mesela tarım ilaçları kanser yapar mı diye? Bir oturum yapılmadı. Bütün kongreler tedaviye yönelik yapılan toplantılardır. Bir hastalığın nedenini anlamazsanız siz sürekli artığını görüyorsunuz bu hastalığı tedavi ederek nereye kadar gidebilirsiniz ki. Bir portakaldan 3 adam birer dilim yiyor ve zehirleniyor. Portakalı adli tıpa gönderiyorsun ve 20 çeşit ilaç çıktı. Bunun gibi bir olayın içinden çıkma şansınız yok. Bu portakalı bir anne çocuğuna sıkıp içirebilirdi. Çocuğum sağlıklı besleniyor diyebilir. Bunun sorumluluğunu vicdanen nasıl taşıyabilirsin ki… Bunu açıklayın dedim, açıklamayacağız dediler. O üründen numune alınması için bir sürü işlem gerekiyormuş dediler. Bunlar hikaye uğraşmak istemiyorlar” dedi.
“Kılıç kılıftan çıktı”
Meslektaşları tarafından eleştirilmesi konusuna da cevap veren Yavuz Dizdar “Bir kitap yayınlandı. 2 kişi karşılıklı oturduk konuştuk, ağzımdan çıkanlar deşifre edildi. Belli bir mantık içerisinde birleştirildi. Ama kimsenin ismi zikredilmedi. Birçok şey anlatıldı. Orada anlatılanlar sistem eleştirisiydi, tıp eleştirisi değildi. O kadar konunun üzerine gittiler ki, bir televizyon, gazete söyleşisini sosyal medyada öyle bir abarttılar ki, sonunda kaldırılamaz hale gelince soruşturma açarak bunu örtmeye çalıştılar. Onlara haklılık paylarını da veriyorum. Çünkü vatandaşta uyanan imaj küçük bir tıpa güven vardıysa, o da gitti ekrandaki 3 saatlik bir programda. Onu seyreden vatandaşlar artık tıpa güvenmez. Bunu bitirmenin soruşturmayı açmış olmaktı. Bizde onların söylemine uyduk bir şey söylemedik. Bir öğreniyoruz ki dernek bu konuda kınama yayınlamış. Sen kimsin ya, nasıl böyle bir şey yapabiliyorsun. Senle ilgili bir durum yok ki ortada. Daha ileriye gidecek bu durum, başladı artık durulmaz. Kılıç kılıfından çıktı bir kere” diye konuştu.
Basın mensuplarına açıklamalarını sürdüren Dizdar, “Kanser olmayan bir insana kanser teşhisi koyma tabi ki var. Mesela tiroitten örnek alıyorsunuz, şüpheli diye bir sonuç çıkıyor. Şüpheli durumunu isteyen cerrah kullanarak burada da bir şüpheli durum var yarın bir gün kansere dönüşmeyeceğini kimse söyleyemez der. Biz de buna hayır diyemeyiz. O yüzden şüpheli gibi lafları etmemeleri gerekiyor. Madem şüpheli bir daha alınsın örnek takip edeceksin. Biz bunu kansere kadar götürüp gerekenlerin hepsini yapabiliriz. Hastaların, küçük bir meme modülü ile başlayan hikayeleri kemoterapi, radyoterapi, cerrahi işlemin hepsini almalarıyla bitiyor. Sonra hastaya diyorsun ki çok şanslıymışsın erken evre. Erken evrenin ne alakası var ki. Zaten bütün tedaviyi almış oluyor bütün evrelerini tamamlamış oluyor. Bütün masraflar da yapılmış oluyor” şeklinde konuştu.
“Hipokrat yemini tarihte kaldı”
Doktorluğun Hipokrat yeminiyle bir alakası olmadığını ileri süren Dizdar, “Artık bir meslek dalı olarak görülüyor. Bu bir yaşam biçimidir aslında. Hipokrat yemini tarihte kalmıştır. Bir bakıma baktığınızda iyi niyet, temenni şeklinde Hipokrat’ın bize öğütleridir. Ama bunu şu an tutan hekim sayısında azalma var. En azından bazıları kırılmasın azalma var diyelim. Vatandaş zaten doktorların ne kadar Hipokrat yeminine sadık olduğunu değerlendirme kapasitesine sahip” ifadelerini kullandı.