Türkiye İlaç Sanayinin Geleceği MÜSİAD’da Ele Alındı
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Sağlık Sektör Kurulu tarafından MÜSİAD Genel Merkezi’nde düzenlenen “Türkiye İlaç Sanayi Stratejisi” toplantısında sektörün sorunları ele alındı
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Sağlık Sektör Kurulu tarafından MÜSİAD Genel Merkezi’nde düzenlenen “Türkiye İlaç Sanayi Stratejisi” toplantısında sektörün sorunları ele alındı.
MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan’ın katılımıyla yapılan toplantıda, MÜSİAD Sağlık Sektör Kurulu Başkanı Levent Can, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Erdal Cevher, İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Öztürk Oran, Biyoteknoloji Sanayicileri Derneği (BİYOSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Ercan Varlıbaş ve Centurion İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Erfa konuşmacı olarak yer aldı.
Programın açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Abdurrahman Kaan, ilaç sektörünün dünyada en hızlı gelişen sektörlerden biri olarak dev bir endüstriyel yapıya sahip olduğunu belirtti. Kaan, “Dünya çapında gelişen bir dev olarak tanımladığımız sektörün, hız kesmeden geliştiğinin göstergelerinden biri, sektöre ait güncel rakamlar oluyor. Dünya ilaç pazarı, 2017 yılı rakamlarına göre 1,10 trilyon dolar düzeyine ulaşmış durumda” diye konuştu.
Türkiye ilaç pazarının 2010 yılında 13 milyar lira büyüklüğündeyken, 2017 yılında 24,26 milyar lira hacme ulaştığını aktaran Kaan, Türk ilaç pazarının dünyada 17’nci sıraya yerleştiğini söyledi.
“Yerli üreticilerin üretim koşullarının kolaylaştırılması öncelenmeli”
Sektörün ilaç ihtiyacının artışı göz önünde bulundurulduğunda, Türk ilaç sanayisinin yerli üretimde bulunduğu noktayı kabul etmenin mümkün olmadığını dile getiren Kaan, şunları kaydetti:
“Sektörde bir ithal ilaç hakimiyeti yaşanıyor. Türkiye olarak artık bunu kırmamız lazım.Bu konuda siyasi iradenin güçlü olduğunu görmek, memnuniyet verici. Dolayısıyla politika yapıcılar, özel sektör, üniversiteler ve STK’lar olarak bir araya gelerek yerli ilaç üretimini, bir an önce, sektörü ithal mecburiyetinden kurtaracak düzeye taşımamız gerekiyor. Teşvik mekanizmaları kurularak, yerli üreticilerin desteklenmesi ve üretim koşullarının kolaylaştırılması öncelenmeli. İlaç satışlarına baktığımızda, ilk sırada onkoloji ilaçlarının geldiğini görüyoruz. Satışlarında her yıl artışın yaşandığı onkoloji ilaçlarının, 2022 yılına gelindiğinde dünya pazar payının yüzde 17,5’e ulaşması öngörülüyor. Bu çok ciddi bir oran.”
Panelde konuşan İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Öztürk Oran , dünyanın en büyük 10 ilaç firmasının Türkiye’de üretim yaptığını hatırlatarak, bunun Türk ilaç sanayisinin geleceği adına sevindirici bir durum olduğunu kaydetti.
“Bugün Hindistan ile Çin’le mücadele edemiyorsunuz”
Gençlerin ilaç sektörüne daha fazla yönelmesi gerektiğini anlatan Oran, ilaç sanayisinin orta ve uzun vadede karlı ve sürdürülebilir yapısına dikkati çekti.
Oran Türkiye’de ilaç fiyatlarına ilişkin şunları kaydetti:
“Ar-Ge çalışmalarımızı artırmamız lazım. Maalesef bizim bugün bu ülkede bir molekülümüz yok. Övünebileceğimiz bir ilacımız yok. Bizim sektörlerden her konuda öne çıkan işler var ama buraya gelince nedense biz bir molekül üretemiyoruz. Acaba ilaç ham maddesi ürettiğimizde de karlı mıyız, zararlı mıyız, satabileceğimiz ülke var mı? O da tartışılır. Neden? Çünkü bugün Hindistan ile Çin’le mücadele edemiyorsunuz.
Şu anda Çin 450 tane orta ölçekte ilaç ham maddesi üreten firmasını kapattı. O yüzden de ilaç fiyatları ham madde açısından Türkiye’de artış gösterdi. Biz bu dertlerimizi anlata anlata yüzde 26,4 zammı böyle aldık. Burada herkes elini taşın altına koyarak yaklaştı konuya.” İlaç israfının ülkenin kaynaklarını yok etmek anlamına geldiğini anlatan Oran, tasarrufun önemine dikkati çekti.
Türkiye biyoteknoloji alanında dünyada 47. Sırada
Biyoteknoloji Sanayicileri Derneği (BİYOSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ercan Varlıbaş, Türk ekonomisinin dünyayla rekabet edebilecek üretim kurgularına yöneldiğini ifade ederek, ekonomiyi kalkındırmak için katma değeri yüksek ihracatın hayati önemde olduğunu söyledi.
Türkiye’nin ihracat kilogram fiyat ortalamasının 1,28 doların biraz üzerinde olduğunu anlatan Varlıbaş, “Gelişmiş ülkelerde ihracat ortalama kilogram fiyatı 5 doların üzerinde. Ancak ülke olarak bizim şöyle bir ürünümüz de var bugün; kilogramı 675 bin dolara ihraç ediliyor. Bu ürün VSY Biotechnology’nin tasarladığı, geliştirdiği ve ürettiği bir ürün.” dedi.
Türkiye’nin biyoteknoloji alanında dünyada 47. sırada olduğunu aktaran Varlıbaş, Singapur’un başarı hikayesinin Türkiye’ye çok şey anlattığını söyledi.
Varlıbaş, şöyle konuştu:
“Singapur 15 sene önce ‘Biz ilerlemeliyiz’ dedi ve şu anda biyoteknoloji alanında dünyada 2. sırada. Biz 47. sıradayız. Biz bundan güzel şeyler çıkartabiliriz.Herhangi bir ülke, herhangi bir endüstride yüzde 20 standart Ar-Ge yaparsanız o sektörün, endüstrinin gelişimi 5 sene içinde yüzde 62 artar. Yani biz biraz çalışırsak bu açığı kapatırız. Bilgi yoğunluğu arttıkça maliyetler düşüyor, katma değer artıyor.”
“Önümüzdeki 10 sene içinde biyoteknoloji konusunda hak ettiğimiz yere geleceğiz”
BİYOSAD olarak İstanbul Tuzla’da yüksek teknolojili bir organize sanayi bölgesi oluşturulmasını hedeflediklerini belirten Varlıbaş, burada ilaç, tarım ve hayvancılık gibi sektörlerde 160 fabrikanın bulunmasını hedeflediklerini kaydetti.
Varlıbaş şu bilgileri verdi:
“Tuzla’da kurmayı planladığımız 3 milyon metrekarelik üretim alanında ithal ikamesi yapılacak. Kurulduktan sonra ilk 5 sene içinde 1 milyar dolarlık ithal ikamesi düşünülüyor. Yirmi bin çalışan olacak. Bunun 2 bini lisans düzeyinde eğitimli olacak. Eğitimli insan kaynağını da böylelikle artırmayı planlıyoruz. Bu Singapur’daki modelin üstünde olacak versiyonu. Yatırım miktarı 10 milyar TL olacak, daha üstü de olabilir. Beş yılda ihracatımız 1,2 milyar dolar olacak. Orası yabancıların da içinde olduğu bir yapı olacak, Singapur’da olduğu gibi. Önümüzdeki 10 sene içinde biyoteknoloji konusunda hak ettiğimiz yere geleceğiz ve sonraki 5 senede de daha ileri noktalara gideceğiz.”
“İlacı bir sanayi politika aracı olarak görmemiz gerekli”
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz de, ilaç sanayisinin mali politika aracı olarak görülmemesi gerektiğini ifade ederek, “Artık bu kısır döngüden kurtulmamız ve ilacı bir sanayi politika aracı olarak görmemiz gerekli.” dedi.
İlaçta yerelleşme çalışmalarının Türkiye ilaç sanayisi için hayırlara vesile olduğunu anlatan Gürsöz, “Üretimde yerelleşme çalışmalarının neticesinde kapasite kullanım oranları arttı, verimlilik arttı. İlaç sanayisinde sırada yerlileşme, millileşme ve globalleşme aşamaları var.” dedi.
Yakın gelecekte bir aşı platformunun kurulmasının planlandığını anlatan Gürsöz,istendiğinden bunun içinde her kesimden desteğe ve nitelikli insan gücüne ihtiyacın olduğunu söyledi. Bu sayede ithalattan kurtulup ilaç ihracatı olan bir ülke olacağını da ekledi.
“Türkiye’de konvansiyonel ilaçlar yaklaşık 5,5 milyar dolarlık ciro yakalamış durumda”
Centurion İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Erfa, biyoteknolojik ilaç geliştirme süreçleri hakkında bilgiler verdi.
Biyoteknolojik ilaçların hızla konvansiyonel ilaçların yerini almaya başladığını anlatan Erfa, şöyle konuştu:
“Konvansiyonel ilaçta 2017 yılında dünya ilaç pazarının yüzde 75’ini oluşturuyor. Değer olarak ise 280 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşmış durumda. Türkiye’de konvansiyonel ilaçlar yaklaşık 5,5 milyar dolarlık ciro yakalamış durumda 2018 Eylül rakamlarına göre. Biyoteknolojik ilaçlarsa dünyada 220 milyar dolarlık bir değere ulaşmış durumda. Pazarın yüzde 25’ine gelmiş durumda. Bu 10 yıl önce yüzde 10’lar seviyesindeydi. Ne kadar hızlı yol aldığını buradan görebiliriz. Türkiye ilaç pazarındaki değeri de yaklaşık 1,1 milyar dolar seviyesinde. Tabii ki bunun geliştirilmesi için Ar-Ge, inovasyon ve yatırım gerekli…”
İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Erdal Cevher de, yerli ilaca ulaşmak için sadece kamunun gayretinin yeterli olmadığını, Ar-Ge süreçleri için tüm paydaşların bir araya gelerek yenilikçi bir ekosistem oluşturması gerektiğini söyledi.
Ancak inovasyonu öncelik olarak belirleyen bir ekosistemin Türk ilaç sanayisini gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarabileceğini anlatan Cevher, “İnovasyonla ilgili gerekliliklerin yerine getirilmesi lazım.” dedi.