KANSER HÜCRESİ NASIL BESLENİR?
Bir tıbbi onkolog olarak konuyu sizlere değişik bir açıdan anlatmaya çalışacağım. Bugün insanlığın en büyük iki sorunu büyüyen bir nüfusu beslemek ve büyümeyi sürdürmektir. Bu sorunlar kanser hücresi için de geçerlidir.
Prof. Dr. Sezer Sağlam
Sözcü Gazetesi haberinde; Kanser hücreleri çok kompleks, dinamik davranış gösteren, kontrolsüz büyümeyi kendine görev edinmiş, çok olumsuz beslenme kaynaklarında bile hayatta kalmayı başaran, oksijensizliğe ekstra dayanıklı, kendiliğinden ölüme dirençli hücrelerdir.
Kanser hücresi, çoğalmak için diğer hücreler gibi çok yüksek miktarda enerji kaynağına çeşitli besinlere ayrıca azot ve karbona ihtiyacı vardır. Bunları da sürekli temin etmesi gerekir.
Tüm yediğimiz karbonhidratların vücutta parçalandıktan sonraki son ürünü glikozdur ve memelilerin ana enerji kaynağıdır. Glikoz hücrelerin enerji üretiminde tümörlü ve sağlıklı hücreler için de ortak kaynaktır. Kanda glikoz dışında ikinci önemli enerji veren metabolit ise proteinlerin yapı taşlarından glutamindir. Diğer yandan yediğimiz karbonhidratlar ihtiyacımızdan fazla ise vücudumuz da yağa dönüştürülür. Bunu da önemle bir kenara yazalım.
OTTO WARBURG HİPOTEZİ
VÜCUDUN ENERJİ BİRİMİ: ATP
ATP, hücre içinde yer alan enerji (para miktarı) birimidir. Ne kadar ATP’niz varsa o kadar enerjiniz, paranız, sermayeniz var ve büyümeye giden yolunuz açık demektir. Bir molekül glikoz (şeker) vücutta oksijen ile (aerobik) yakıldığında hücre içinde 32 birim ATP üretir.
Bir molekül glikoz oksijensiz bir ortamda (anaerobik) yakıldığında 2 birim ATP üretir. Sonuçta oksijenle yakmak daha fazla ATP kazandırır. Tümör hücresi ise işi yokuşa sürer; 32 birim ATP elde etmek için 16 kat daha fazla glikoza ihtiyaç duyar.
Kanser hücresi, glikozu özellikle anaerobik (oksijensiz) yakarak ilginç bir şekilde daha az ATP kazanır ve laktat (asit) üretir. Konunun kilitlendiği nokta burasıdır.
Soru 1. Kanser hücresi neden glikozu bu kadar verimsiz kullanmakta veya yakmaktadır? Bu verimsizlikle yeni hücre çoğalması için gerekli enerjiyi toplayamaz. Soru 2.Glikozdan ürettiği bol miktarda laktata neden ihtiyaç duymaktadır?
Kanser hücresi, laktat sayesinde oluşan asiti hücre dışına pompalar (Lebelo 2019). Hücre dışına çıkan bu asit çevre bağ dokularını parçalar ve metastaz ve büyüme için alan yaratır. Kanser hücresi, hücre dışını asit tutarken, ters bir şeklide hücre içini de bazik tutar ve buna özen gösterir. Asitli çevresel alan kemoterapiye ve radyoterapiye direnç kazanılmasını sağlayarak kanser hücresini dış etmenlerden korur. Ayrıca bu asit ortam immün sistemin çalışmasını da engeller ve o alanı immun-süpresif kılar.
EMBRİYO VE KANSER BİRBİRİNE BENZİYOR MU?
Kanser hücresi ile anne karnındaki embriyo birbirine metabolizma açısından çok benzerlikler vardır. Doğuma kadar sürekli çoğalan embriyo hücreleri de glikozu kanser hücresi gibi oksijensiz ortamda yıkarak enerji elde eder. Hatta mitokondrileri bile aynı yüksek kapasitede çalışır.
ŞEKER YANILGISI NEREDEN GELİYOR?
Onkolojide sık kullanılan PET-CT adlı nükleer tıp görüntülemesi radyoaktif maddeye bağlı glikoz ile yapıldığından glikozu tam bir günah keçisi haline getirmiş ve PET-CT’de parlayan tüm tümörlü alanlar halkımıza şekerin kötülüklerini aktarmak için ”işte şeker tutuyor” denmiştir.
Halbuki PET-CT, tüm tümörleri göstermez ayrıca yüksek glikoz ihtiyacı olan sağlıklı büyüyen dokularda PET-CT tutar. Yüksek glikoz girişi bunun aynı oranda içeride kullanıldığı anlamına gelmez. En iyi örnek ise PET-CT’deki tümörlerdeki dağılımın farklı parlamasıdır. Çok miktarda glikoz reseptörü olan tümörlerde bile her zaman PET-CT görüntüsü iyi olmadığı ve heterojen görüntü verdiği ispatlanmıştır.
TÜMÖR GLİKOZU NASIL ALIR ?
Tümör hücrelerinde glikozu daha iyi içeri çekebilmek için hücre zarında bu işi kolaylaştıran GLUT adı verilen protein kapılarının sayısını arttırarak yapar. Özellikle GLUT-4, insüline bağımlı çalıştığı için kanser hücrelerinde özellikle çok az görüldüğü saptanmıştır. Yanlış okumadınız, daha az görülmüştür. İnsülinsiz çalışmayı seviyor. İnsülinli kemoterapi sevenlere hatırlatmak gerekir. Çünkü kanser hücresi onu bağlayan her şeyden uzak durmaya özen gösterir. Kaynağını hep çeşitlendirir. Eğer çeşitlendiremez ise bu onun sonu olur.
KANSER HÜCRESİ HER ŞEYDEN FAYDALANIYOR
Laktatı bugüne kadar sadece kanser hücresi kullanıyor sanılıyordu. Fakat 2017 yılında radyoaktif işaretlenmiş laktat takip edildiğinde beyin hariç vücuttaki tüm dokuların laktatı enerji kaynağı olarak kullandığı ortaya çıkmıştır.
Sheng Hui ayrıca pankreas kanserinin ana yakıt maddesi olarak glutamini tercih ettiğini göstermiştir.
Asparagine adlı aminoasit ise meme kanseri tarafından laktat üretmek için kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Sonuçta kanser hücresinin her şeyden faydalandığı, ortaya çıkmış oldu.
Bu yeni çalışma ile bütün hipotezlerin tekrar gözden geçirilmek zorunda kalındı.
KANSER HÜCRESİ DUKAN DİYETİ Mİ YAPIYOR?
Dukan diyeti sahibi Dr. Pieere Dukan’ın bugüne kadar bir tane bile PubMed’te yayınlanmış bilimsel araştırma makalesi oktur. Dukan diyeti ile karbonhidratın tamamen kesilmesinin kanseri önleyebileceğini iddia eden bilimsel dayanağı olmayan trol yayınlar bile çıkarılmıştır. Dukan diyeti, karbonhidratı günlük alımda sıfıra indirerek, vücudun enerjisini yağ ve proteinlerin elde edip zayıflatmayı hedefler. Buna ketojenik yoluyla zayıflama adı verilir. Ketogenezin son ürünleri asetoasetat, beta hidroksi-bütirat hücre zarından rahat çok rahatlıkla geçerek kanser hücresi tarafından gayet afiyetle, iştahla tüketilmektedir. Aslında son bilimsel yayınlar kanser hücresinin Dukan diyeti yaparak kalori sağladığı tezini kuvvetlendirmektedir.
YAĞ ASİTLERİNİN KRİTİK ROLÜ ARTIYOR
İhtiyaç fazlası yediğimiz tüm karbonhidratların vücudumuzda yağa dönüştüğünü unutmamak gerekir. Bir molekül yağdan 108 ATP elde edilmesi ve kanser hücresinin kendisi için gerekli olan enerjiyi yağdan alması mantıklı bir hipotezdir. Kanser hücresinin yağ kullanıp kullanmadığına ait bilimsel yayınlar çok yeni çalışılmaktadır. İlginçtir ki yayınların miktarı glikoz ile ilgili yayınların yüzde 1’in den azdır. Yeni iki çalışma laktat ile elde edilen asitin aslında kanser hücrelerinde yağların yakılması için bir aracı olduğunu sonucuna ulaşıldı.
Yağ asidi ve glikozun son biokimyasal enerji basamağı olan asetil-CoA’yı tümör hücrelerinin özellikle oksijensiz ortamda doğrudan üretebildikleri ortaya çıkmıştır. Bunlar muhteşem bilimsel sonuçlardır.
Yağların yıkılması ile oluşan keton cismi olan asetoasetat ise karaciğer dışındaki hücreler ve kanser içinde mükemmel yakıt kaynağıdır. Karın zarına sadece asetoasetat verilerek deri kanseri melanom hücrelerinin büyüdüğü gösterilmiştir.
Sonuçta, karbonhidratların son parçalanma ürünü olan glikozun, kanser hücresinde inanılmaz bir verimsizlikte parçalanması gerçek bir bilimsel bilgidir. Bu şekilde elde edilen enerjinin kanseri büyütmeye yetmesi ise imkansızdır. İhtiyaç fazlası yediğimiz tüm karbonhidratların vücudumuzda yağa dönüştüğünü bir kez daha hatırlamak faydalı olacaktır.
Önümüzdeki yıllarda yağ asitleri ve kanser ilişkisi çok daha net ortaya çıkacaktır.