Yapay zekâ ile ilgili gelişmeler son yılların en popüler konuları. İnsan gibi düşünen makinelerin gelişimi ile ilgili her türlü habere çok heyecanlanıyoruz. Minik minik çiplerin birbirleriyle iletişiminin marifetleri bizi çok ilgilendiriyor da, kafatasımız içinde taşıdığımız, hayatiyetimizi sağlayan beynimizle o kadar ilgilenmiyoruz. Birine hakaret etmek istediğimizde “beyinsiz” dediğimiz bu muhteşem organla ilgili neler biliyoruz? Beynimizin büyüklüğü ile akıllı olmak arasında bir paralellik var mı? Ya da daha “zeki olmak” mümkün mü? Bütün bu soruları NP İstanbul Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı’ya yönlendirdik. İşte bir nöroloji uzmanının gözünden beynimizin sırları…
Ziyneti Kocabıyık – Beynimizin büyüklüğü ile akıllı olmak arasında bir paralellik var mı? Ya da daha “zeki olmak” mümkün mü? Bütün bu soruları NP İstanbul Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı’ya yönlendirdik. İşte bir nöroloji uzmanının gözünden beynimizin sırları…
Kadının beyni daha küçük fakat…
İnsan beyni ortalama 1.250-1.300 gram. Kadının beyni erkeklerden 100-200 gram daha küçük. Ancak bu durumun kadının zekâ seviyesiyle ilgili bir dezavantaj oluşturmadığını vurgulayan Prof. Dr. Sultan Tarlacı “Kadının boyu ve kilosuna paralel olarak beyin ağırlığı da ortalama olarak erkekten daha düşük. Ancak esas olan bedeni yöneten beynin, bedenin birimi başına kaç birim olduğudur. Yani kiloya ya da grama karşılık, kaç gram beyin düştüğü önemlidir. Biz buna ‘beyinleşme katsayısı’ diyoruz. Erkeklerin beden kitleleri kadınlara göre yüzde 20 daha yüksektir. Dolayısıyla bu fark dikkate alındığında, kadının beyni daha hafif ama kadınların ‘kadınların beyinleşme katsayısı’ erkeklere göre daha yüksek” dedi.
Şişmanlık avantaj değil
Kadın ve erkekteki beyin ağırlığı farkı vücut kütlesinden kaynaklanıyor. Ancak şişmanladıkça beynimiz büyümüyor. Çünkü şişmanlık yağ kütlesi ile ilgili bir durum. Öyle olsa bedenimizi büyütürüz ki, beynimiz de büyüsün. Ama hayvanlarda beden kütlesi arttıkça beyin kütlesi de artıyor. Mesela filde 6 kilo, balinalarda 15 kilo beyin var. Ancak fil bizim yaptıklarımızı yapamıyor.
Sarılmak beyni geliştiriyor
Çocuğun üç yaşına kadar gördüğü şefkât de beynin gelişimini olumlu yönde etkileyen durumlardan biri. Çocukluk dönemindeki sarılma ve müşfik yaklaşımın beyni uyardığını söyleyen Prof. Dr. Sultan Tarlacı “Çocuğun doğduğu andan itibaren annesi, babası ile birlikte huzurlu bir ortamda bulunması, zekâ seviyesine katkı yapıyor. ‘Umursanmaz çocuk’ tipleri vardır. Aile bir şekilde doğuruyor ama hiç ilgi göstermiyor ya da sevgi şefkat verilmiyor. Bununla ilgili yapılmış çalışmalarda bu çocukların beyin büyüklüklerinin, normal çocuklarla karşılaştırıldıklarında yüzde 20 daha küçük olduğu görülmüş. Bu çocukların sadece beyinleri küçük olmuyor; bu çocuklarda zeka seviyesi düşüklüğü, davranış problemleri, topluma uyumlu olmayan kişilikler anti-sosyal kişilik bozukluğu dediğimiz psikopatlıklar da görülüyor” diyor.
Tıbbi reşitlik yaşı yirmi bir
Üç yaşından 21 yaşına kadar beynin içyapısı değişiyor. En geç olgunlaşan kısım ise frontal bölge dediğimiz kafamızın alın bölgesinde kalan kısmı. Bu bölge, kendimizi başkasının yerine koymayı, ahlakî ve toplumsal değerlere, sosyal normlara uymayı, yaptığımız bir eylemin bir sonucunu düşünüp ona göre risk alma veya vazgeçmeyi sağlıyor. Bu bölge özgür irademizle hareket etmeyi kontrol eden bölge. Bu yüzden hukuken 18 yaş reşitlik yaşı olsa da tıbbi olarak kişinin beyin gelişimi 21 yaşında tamamlanıyor.
Beyni büyük olan daha akıllı olmuyor
Beyin ağırlığı zekâ arasında paralellik yok. Yani beyni daha büyük olan daha akıllı olmuyor. Zekâ ile beyin ağırlığı arasındaki ilişki sadece yüzde 20 oranında. Beyin ağırlığı çok düşük olan çok başarılı kişiler de var. Mesela öldükten sonra otopsi yapılan Nobel Ödüllü Fransız yazar Anatole France’ın beyin ağırlığı 850 gram çıkmış. Einstein’in beyni ise 1.350 gram. Yani standart bir insan beyni ile aynı ağırlıkta. Beyin büyüklüğü beden kütlesi büyüdükçe artıyor ama beyin kabuğu yüzey alanı artmıyor. Mesela filler 10 ton ve beyinleri de 6 kilo. Ancak filler en akıllı canlılar değil. Fare minicik neredeyse 300 gram ağırlığında. Beyni 30 gram civarında ama fare filden daha aptal değil.
Beynimizin yüz ölçümü derimize eşit
Yetişkin bir insanın beyninde ortalama 86 milyar sinir hücresi var. Her bir sinir hücresi yaklaşık 10 bin ile 20 bin bağlantı ile birbirine bağlanıyor. Bu bağlantılar beynin çalışmasını sağlıyor. Biz bu bağlantılar sayesinde düşünüyor, hatırlıyor, muhakeme ediyor ve konuşabiliyoruz. Kıvrımlardan oluşan beynimizin kabuğunu soyup çıkardığımızda dış yüzeyi yaklaşık 1,8 metrekarelik bir alanı kaplıyor. Bu da vücudumuzun dış yüzey alanına eşit. Boy ve kilo oranına göre hesaplanan dış yüzey alanı sadece insanlarda beynin kabuk alanı ile eşit ölçüde.
Bana atalarını söyle…
Zekânın yüzde 50’si genetik. Boyumuz ve diğer genetik özelliklerimiz gibi IQ’muzun da yarısını anne ve babamızdan alıyoruz. Genetik olarak soyda yüksek IQ’lu birisi varsa, bu genler kuşaklar boyunca taşınır. Ama annenin de, babanın da çok zeki olması çocuğun da çok zeki olacağı anlamına gelmiyor. Ancak IQ geliştirilebilir bir şey. Geri kalan yüzde 50’yi çevreyle alakalı etkilerle iyileştirebilirsiniz.
İyi bir çevre zekâyı geliştiriyor
Bilim adamları, sanatçı, kâşif, lider kişilikleri toplumdaki diğer insanlardan ayıran beyin özellikleri ne? Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sıra dışı olmayı belirleyen durumun, beyindeki sinir hücrelerinin birbirleriyle bağlantısının iyi kurulması olduğunu söylüyor. Bebek dünyaya geldiği zaman yetişkin bir insanın beyin hücrelerinin iki katı kadar hücreye sahip olduğunu anlatan Prof. Dr. Tarlacı “Yeni doğmuş bir bebeğin beynini yaban otlarıyla kaplı bir arka bahçeye benzetebiliriz. Orayı bakımla bir çiçek bahçesi yapabilmek için o yaban otlarının budanması gerekir. Sinir hücreleri arasındaki belli yerlerdeki bağlantılar genetik olarak, soydan gelen özelliklerle kodlanmış ancak çocuğun anne karnında iyi beslenmesi, annenin strese maruz kalmaması, doğumdar sonra da iyi beslenmesi, şefkat görmesi, iyi bir eğitim alması, bu otların temizlenmesinde etkili oluyor. 1-3 yaş arasında bu yaban otları birer birer temizleniyor ve geriye faydalı otlar kalıyor. Ya da tam tersine faydalı otlar gidiyor işe yaramaz yabani otlar kalıyor. Çocuk annesiz mi, babasız mı büyüdü? Fakir bir ailede doğdu vitaminsiz mi beslendi? Sürekli olarak travmatize mi oldu? Bütün bunlar genetik özelliklerinin üzerine çocuğun IQ’sunun daha yüksek ya da daha düşük olmasına sebep oluyor” dedi.
Omega-3 ye zekâsı artsın
İyi ve kaliteli bir beslenme ile zekâ gelişimi arasında yakın bir ilişki var. Özellikle, başta balık olmak üzere, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve cevizde bolca bulunan Omega-3 yağ asitlerinin beyin gelişimine olumlu katkısı olduğu bilimsel çalışmalarla gösterilmiş. Hamilelik döneminde annenin tükettiği bu besinler, kordon kanından bebeğe geçiyor ve bebeğin IQ’suna müspet etki yapıyor. Omega-3, beynin yeniden yapılanması, hafıza bellek ve doğum sonrasında beynin olgunlaşması için elzem bir vitamin. Emzirme döneminde de annenin sütünden bebeğe geçiyor. Özellikle ilk üç yaş döneminde yeterli Omega-3 tüketmek çok önemli.
Annenin stresi bebeği etkiliyor
Hayatın içinde bizi en çok etkileyen faktörlerden biri olan stres, insanın beyin kapasitesinin oluşumunda da son derece etkili. Nörolojik çalışmalar, anne adayının çok depresifse, mutsuz, yoğun stres altında olmasının doğum sonrasında bebeğin IQ’sunu olumsuz yönde değiştirebildiğine dair ilmî çalışmalar var. Stres sırasında salgılanan kortizon hormonu, beyin hücrelerinin birbirine dokunduğu 10-20 bin bağlantının oluşumunu menfi yönde etkiliyor. Bağlantıların eksik oluşması, çocuğun hafızasını, hızlı düşünmesini, problem çözme kabiliyetini etkiliyor. Kısacası stres bir şekilde hücrelerin dallanmasını zorlaştırıyor ve beyin kapasitesinin gelişmesine zarar veriyor.
On yılda 3 puan
Genetik etkinin dışında kalan çevresel faktörler yüzünden toplumların IQ’su her on senede bir 3 puan arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Sultan Tarlacı “Mesela Türkiye’nin ortalama IQ’su şu anda 110’sa 10 sene sonra da 113 olacak” dedi. Teknoloji ve sosyal medyanın beyin gelişimini olumsuz etkilediği yönündeki görüşlere katılmadığını belirten Prof. Dr. Tarlacı “Beynimiz, dijital ekranlar, internet, sosyal medya gibi araçlar yüzünden birim zamanda geçmişe göre çok daha fazla bilgiye maruz kalıyor. Günümüz insanının problem çözme yetenekleri geçmişe göre çok daha fazla gelişiyor” dedi.