Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Raşit Uysal ile…
W- Kalıcı organik kirleticiler (KOK) nedir?
HRU-Doğada bulunmayan, insan yapımı olan ve yapısında çoğunlukla klor içeren karbon temelli (organik) bileşiklerden oluşan bir kimyasal maddeler grubuna kalıcı organik kirleticiler deniyor.
W- Kalıcı organik kirleticilere ilişkin Stockholm sözleşmesi hakkında ne söylersiniz?
HRU- Kalıcı organik kirleticilerle ilgili olarak; kimyasalların üretimini, kullanımını, salınımını ve depolanmasını ve ortadan kaldırmayı amaçlayan uluslararası Stockholm sözleşmesi;
KOK’lerden sadece birkaçının, o da alternatiflerinin bulunmadığı bazı istisnai durumlarla, kullanımlarına izin verilmesini, istenmeden yan ürün olarak açığa çıkan KOK üretimini ortadan kaldırmayı, KOK içeren atıkların çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesini sağlamayı, KOK olduğu tespit edilen yeni kimyasallarla ilgili önlemleri almayı hedefliyor.
Türkiye 12 Ocak 2010 tarihinden itibaren bu sözleşmeye taraf olmuştur (Anonymous 2009)
W- Kalıcı organik kirleticilerin genel özellikleri nelerdir?
HRU- Bir kere bunlar insan ve çevre için son derece tehlikeli toksik kalıntılardır. İnsan kaynaklıdırlar, kalıcıdırlar, uzun mesafelere taşınabilirler, biyolojik olarak birikebilirler, hidrofobik-lipolifiktirler,
W- Kalıcı organik kirleticilerin insan sağlığı üzerine etkileri nelerdir?
HRU- Bunları teker teker inceleyecek olursak;
Örneğin “Aldrin ve dieldrinler”; insanlar için son derece zehirlidirler ve öncelikle böcek öldürücü olarak kullanılıyorlar. Genellikle mesleki olarak veya besinler yoluyla insanlara bulaşıyorlar.
“Klordan”; sebze-meyve-tahıllardaki zararlılara karşı kullanılıyor. Bulaşık toprağa elleyerek elle ya da topraktan buharlaşarak solunum yoluyla bulaşıyor. İnsanlarda sinir sistemi, sindirim sistemi ve akciğerleri etkiliyor.
Bir diğer KOK olan “dioksinler” suda çözünmeyen, yağlara meyilli ve son derece dirençli bileşikler. Yanan etler, bulaşık süt ürünleri ve balık tüketimiyle insanlara geçiyorlar. Büyük oranda bulaştığında “klor akne” adı verilen cilt hastalığına neden oluyorlar.
Sıradaki KOK “furanlar” Suda çözünmeyen, yağlara meyilli ve son derece dirençli olan bu tehlikeli bileşikler et, balık, süt ürünleri gibi bulaşık gıdaların tüketilmesiyle ya da bunlarla bulaşmış olan havanın solunması, suyun içilmesi ve toprakla temas yoluyla insanlara geçiyor.
Pamuk ve tahil gibi tarım ürünlerinde kullanılan bir tür böcek öldürücü olan “eldrin” tehlikeli atık depolama alanlarının yanında yaşayanlarda havadan-sudan bulaşıyor ve sinir sistemi hasarlarından ölüme kadar değişen zararlı etkileri bulunuyor.
“Hekzaklorobenzen (HCB)” ise tohumlarda mantarlara karşı son zamanlarda kullanılan bir tarım ilacı etken maddesi. Balık, et ve süt ürünleri gibi HCB ile bulaşık ürünlerden geçtiği gibi bulaşık su ve havadan da bulaşıyor.
“Heptaklor” asıl olark toprak böceklerine ve karıncalara karşı kulllanılan bir pestisit. Bu kimyasalla bulaşık gıdaların yenmesiyle insanlara geçiyor.
Klorlanmış hidrokarbonlu bilşikler olan “Poliklorinbifenil”bulaşık et-süt ürünleri ile balıklardan bulaşıyor. Karaciğerde büyümeye ve deride bazı etkilere neden oluyor.
“Toksafen” suda iyi çözünmeyen, havada, toprakta ve göllerin diplerindeki sedimentlerde yüzey sularından daha fazla bulunuyor. Bulaşık midye ve balıklar kanalıyla insanlara geçiyor. Karaciğer, sinir sistemi ve böbrek hasarlarına neden oluyorlar.
W- Kalıcı organik kirleticilerin yok edilme kriterleri nelerdir?
HRU– İmha verimlilik oranları yüksek olmalı, işlemden kaynaklanan kontrolsüz salınımları olmamalı, imha sürecinde oluşan atıklar toksik olmamalı, normal oda sıcaklığı ve basınç altında çalışan daha az enerji gerektiren sistemler tercih edilmeli.
Atık yok etmede kullanılan madde veya katalizörler de toksik olmayan, raf ömürleri uzun, saklamaları kolay ve ucuz olmalı.
W- Korunmak için neler yapabiliriz?
HRU- Kalıcı organik kirletici kimyasallara maruz kalmamak açısından çevre dostu üretim yapan firmaların ürünler tercih edilmeli, gereksiz yere plastik ürün (özellikle torba, poşet, pet şişe vs.) kullanmaktan kaçınmalı, mümkün olduğunca organik atıklarla ekonomik değeri olan atıklar birbirinden ayrı biriktirilmeli.
Bu sayede hem kendimizi, hem çocuklarımızı, hem de çevremizi bir nebze de olsa kalıcı organik kirletici kimyasalların etkilerinden korumuş oluruz.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi
E mail;[email protected]