“Bir şeyin değeri,
bütüne olan etkisi ile ölçülür.”
Bu köşede; bütün ya da tüm kavramları üzerinden bilgi birikimim, okumalarım ve gelecek öngörülerim üzerinden geleceğin teknoloji trendlerini (özellikle de Gartner Hype Cycle üzerinden) sizlerle paylaşıp, geleceğin Dünyasında nasıl bir yer edinebileceğimiz üzerine kafalarda soru işaretleri oluşturmayı hedefliyorum.
Yaratıcılığı tetikleyen en önemli üç faktör;
“- zaman,
– mekan ve
– imkân (para) “
olarak tanımlanırken, bu faktörlerin eksikliği Ülkemizde de açıkca gözlemleniyor. Sanırım, kısıtlı imkânlarımızı akıllıca kullanamamak büyük bir sorun.
Çözüme giden en etkili yol öncelikle problemi tanımlamaktan geçiyorsa eğer, hem Dünyanın hem de ülkemizin en büyük sorunu aklı özellikle de ortak aklı yeterince kullanamamaktan mı geçiyor acaba ?
Dünya’daki en iyi örnekleri inceleyip ülkemizin şartlarına yeterince uyrarlayamamak da bir başka neden olabilir mi ?
Bu yazıdaki ana amaç kısmi bir tespit yapmak ve sonrasında hep birlikte çözüm önerilerini paylaşmak.
“Bütünün gücü “ aslında sağlam bir vizyon üstüne kurulu çalışmaların, ufak adımların, küçük uğraşların, düşünülenin de ötesinde katma değer oluşturabiliyor olması.
Bununla ilgili birkaç örnek vermek gerekirse; bazı küçük biyoteknoloji firmalarının ( 10 ile 300 kişinin çalıştığı klinik araştırma yapan firmalar ) günümüzün en büyük sorunu haline gelen Coronavirüs salgınına karşı ister tedavi yöntemi, ister tanı kiti üretimi veya aşı protokolü geliştirsin ki Dünya’da bolca bulunmaktadır. Bu biyoteknoloji firmalarının değerleri son 6 ay içerisinde 3 ila 70 kat arasında artış performansı göstermiş durumdadır.
Burada tabi ki yatırım tavsiyesinde bulunmayacağım ama bu küçük çabaların bütüne olan etkisini matematikten yardım almadan açıklamak da bir hayli zor olurdu.
Bu şirketlerin değer artışlarının sebebi biraz spekülatif olsa da, şu anda Dünya’daki insanlığın en büyük ihtiyacına çözüm aramalarının etkisi olmadığını söylemek de pek yanlış olmayacaktır. Başarılı örnekleri YahooFinance üzerinden inceleyebilirsiniz; Vaxart, Inovio, Novavax, iBio, Biontech, Altimmune, Vir Biotechnology, Cocrystal Pharmaceutical, Heat Biologics, CytoDyn, Bellerophon Therapeutics, Sorrento Therapeutics, Dynavax Technologies, Genetic Technology, Genprex, Co-Diagnostics … vb.)
Bu firmaların çoğunu duymadığınızı tahmin edebiliyorum. Oysa ABD, Boston ve Teksas’ı bu tip biyoteknoloji firmaları için merkez haline getirmiş durumda. Bu durum start-up ekosistemi içerisinde hızlı bir şekilde gelişim gösterecek, anlamlı ve ihtiyaçları beklentinin üzerinde karşılayabilecek projelerin kurumsal ve bireysel yatırımcılar tarafından desteklenmesine olanak sağlıyor.
İnsan ister istemez neden benzer bir yapının ülkemizde yeterince ( bir İTÜ’lü olarak İTÜ çekirdekde yapılan çalışmaların hızla büyük yatırımlar aldığının farkındayım ama gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında yeterli olmadığı düşüncesindeyim ) yapılamadığı sorusunu getiriyor akıllara. Kaynakları akıllıca kullanamamak bir cevap olabilir mi? Akıl sorunu maalesef yaşadığımız çoğu problemin kök nedeni gibi.
Coronavirüs salgını ve etkisi ile dijital bir çağa hızla girdiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Artık eğitimin online olarak verildiği , bilginin NeuraLink (bir Elon Musk şirketi) projesi gibi girişimler ile bilgisayardan beyinlerimize doğrudan yüklenebileceği bir çağa yavaş yavaş adım atıyoruz. Bu durum üniversiteleri bilgi edinme yerleri olmaktan çıkarıp, var olan bilgileri kullanarak somut bir projelerin yapıldığı uygulama alanlarına dönüştürebilir mi ? Her bir öğrenci, ortak bir proje grubu ile ihtiyaca veya bir soruna çözüm olacak bir yaklaşımı, çoklu disiplinler ile birlikte bir start-up şirketine dönüştürüp yatırım almaları durumunda mezun olmaları sağlanabilir mi ? Belki de start-up ekosistemimizi gelişmiş ülke seviyelerine çıkarmanın hatta geçmenin katalizörü olabilir bu tarz bir yaklaşım.
Cevap alabilmenin ve çözüm üretebilmenin en büyük koşulu soru sorabilmekten ve sorgulayabilmekten geçiyorsa eğer, ki ben Sokrates’in yalancısıyım, bir parça “neden” ve “nasıl” sorularına yer açmalıyız hayatımızda.
“Bütünün etkisi” üzerine vurgu yapmak istememin nedeni, sağlam bir vizyon üzerine gerçekleştirilen çabaların hem verimli hem de etkili çözümlere yol açarken, aynı zamanda kıt kaynaklarımızı akıllıca kullanmamız için bizlere bir çerçeve oluşturabileceğini anlatmak. Dolayısıyla , “ Bütün ya da Tüm” , kendisini oluşturan parçalardan her zaman daha anlamlı olacaktır. ( Tamamlanmış bir puzzle’ın kendisini oluşturan parçasına göre daha anlamlı olması gibi.)
Bu yazıda kısaca akıl sorunu tespiti ve katma değer oluşturma üzerine bir girizgâh yapmak istedim. Yazının yayınlandığı mecra itibarıyla daha çok sağlık sektöründeki teknolojik gelişmeler üzerine yazmaya, küçük de olsa zihinleri açıcı farkındalıklar oluşturmaya çalışacağım. Kim bilir belki de herhangi bir okuyucu üzerinde oluşturacağı farkındalık etkisi ile yepyeni bir Dünya’ya geçmemizi sağlayacak yıkıcı yeni bir buluşa ya da yenilikçi bir çözüme imza atılmasına yol açar. İşte o zaman şairin bir zamanlar gençliğimizi yaktığı 😊 “ ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim” ifadesi gibi, burada oluşturulabilecek küçük bir farkındalığın anlamlı sonuçlar doğurma ihtimalini hep birlikte sevebiliriz belki…
Özgür Ulaş
Stratejik Teknoloji Yatırımcısı
Kaynakça
http://linkedin.com/in/ozgur-ulas-ozturk-b5224278
Sokrates’in Savunması , Platon
Yaşayabilme İhtimali Şiiri, Yılmaz Erdoğan