CRISPR-LNPs adı verilen teknik bir genetik mesajcı RNA (mRNA) içeriyor ve bu RNA da CRISPR enzimi Cas9’u içeriyor. Bu da hedef hücrenin DNA’sını istenilen yerden kesebilen bir moleküler makas işlevi görür. ICRF (Israel Cancer Research Fund) tarafından fonlanan uluslararası çalışmanın sonuçları bu ay içerisinde Science Advances’ta yayımandı. Bu çalışma literatürde ilk kez CRISPR genom değiştirme sisteminin kanserli hücreleri hayvanlarda başarı ile tedavi edebileceğini gösterdi. Bilinmesi gerekir ki bu teknik bir kemoterapi değil. Doğal olarak bir yan etkisi de bulunmuyor.
Bu yolla tedavi edilen bir hücre ise yeniden aktifleşip kanser hücresine dönemiyor. Bu da kansersiz yaşam süresini uzatan ilaçlara karşı son derece önemli bir alternatif olma potansiyeli oluşturuyor. Cas9 ‘makasları’ hücrenin DNA’sını kesiyor ve nötralize ederek kendini eşleme yeteneğini tamamen bitiriyor. Sonsuz bölünme yeteneği olan metastatik kanserlerin bu özelliklerinden yoksun olması aslında direkt olarak tedavi olma anlamına da geliyor.
Fizibilite aşamasında bu tekniğin ne ölçüde engelleyici olabileceğini görmek için araştırmacılar en ölümcül kanser tiplerini seçti: gliablastom ve metastatik yumurtalık kanseri. Gliyablastomlar en agresif beyi kanserleridir ve teşhisten sonra ortalama 15 ay ömür biçmektedir. 5 yıl yaşama şansı ise %3’ten az. CRISPR-LNPs tekniğinin bir kez uygulanmasının yaşam beklentisini gliyablastomlu farelerde direk iki kat artırdığını ve genel yaşam oranını ise yüzde 30 oranında artıdığı kaydedildi.
Yumurtalık kanseri ise kadınlar arasındaki en başta gelen ölüm nedenlerinden biri. Birçok hastası ise bu hastalık ilerlemişken ve metastaz vücuda yayılmış iken teşhis edildiği için bilinen hastaların yalnızca üçte biri yaşatılabilmektedir. Fare modellerinde metastatik yumurtalık kanseri olanlarabir kez uygulanan CRISPR-LNPs tekniği yaşam oranını yüzde 80 artırdı.
CRISPR teknolojisi daha önceki yazılarımızdan hatırlayacağınız üzere, DNA’nın herhangi bir noktasını tanıyıp değiştirme, kesme ekleme yeteneğine sahip. Çok etkili olduğunu bildiğimiz halde, doğru hücrelere teslim etme noktasındaki aksaklıklar ve yetersizlikler nedeni ile bu tekniğin klinik uygulamaları henüz çok yaygın değil. lipid nanoparçacıklar ile bunu geliştiren araştırmacılar klinik alanda hedefe gönderildiğinde ne kadar büyük etkilerinin olabileceğini de göstermiş oldu.
Özellikle başka medikal umudu olmayan agresif kanser tipleri ve bir takım genetik nörodejenratif hastalıklar ve hatta AIDS için bu tekniğin geleceğin umudu olduğu düşünülüyor. DMD (Duchenne muscular dystrophy) gibi genetik rahatsızlıklar ve ilginç genetiği olan kan kanseri üzerinde de tekniği denemeyi düşündüklerini belirten araştırmacılar insanlar üzerinde denenmesi için henüz vakit olsa da tüm bu süreçle ilgili çok iyimser olduklarını belirtiyor.
mRNA tedaviler bundan bir dekad önce bilim-kurgu gibi görünürken şu anda çalışılmakta olan neredeyse tüm COVID-19 aşıları bu prensibe dayanıyor. Aynı teknik ile hem genelgeçer hem debireyin genetiğine göre dizayn edilmiş teknik tedaviler geliştirilmesinin mümkü olduğunu da belirtelim. Her kanser tipi için ilaç kombinasyonları çalışmak ve denemek yerine, klinik etkileri görüldüğünde insanlarda kanserle savaşın en büyük silahı olacak teknik CRISPR olarak görünüyor.
- Daniel Rosenblum, Anna Gutkin, Ranit Kedmi, Srinivas Ramishetti, Nuphar Veiga, Ashley M. Jacobi, Mollie S. Schubert, Dinorah Friedmann-Morvinski, Zvi R. Cohen, Mark A. Behlke, Judy Lieberman, Dan Peer. CRISPR-Cas9 genome editing using targeted lipid nanoparticles for cancer therapy. Science Advances, 2020; 6 (47): eabc9450 https://advances.sciencemag.org/content/6/47/eabc9450
- Tel Aviv University American Friends News Website; Revolutionary CRISPR-based genome editing system treatment destroys cancer cells, 18 Kasım 2020, AFTAU, https://aftau.org/news_item/revolutionary-crispr-based-genome-editing-system-treatment-destroys-cancer-cells/
www./bilimfili.com/crispr-gen-degistirme-teknigi-kanserli-hucreleri-yok-etmek-mumkun