W- Türk Kardiyoloji Derneği üyesi, Hipertansiyonla Mücadele Derneği Başkanı, European Society of Cardiology, European Association of Percutaneous Cardiovascular Interventions, European Association for Cardiovascular Prevention and Rehabilitation, European Atherosclerosis Society, Dünya Hipertansiyon Ligi Yönetim Kurulu eski üyeliği olan Prof. Dr. İstemihan Tengiz’den “14 Şubat Sevgililer Günü” özelinde görüşlerini aldık;
Tengiz- Gözlerde parıldamalar, midede kramplar, dizlerde titremeler, aşık olmak başka hiçbir şeye benzemeyen bir duygu. Vücuda tüm bunları yapan aşk, acaba kalbi korur mu? Sevdiğinize sımsıkı sarılmak kalp doktorunuzu sizden uzak tutabilir mi?
İnsanoğlu uzun bir süre boyunca kalbi, duyguların kaynağı olarak tanımlamıştır. Muhtemelen bu algı eski Mısırlılar ve Yunanlılarla başlamıştı. Örneğin Aristoteles, biyomekanik bir pompa olduğunu düşünerek, tüm düşünce ve hislerin kaynağının kalpte olduğunu söylemişti. New York’lu kardiyolog ve yazar Dr. Sandeep Jauhar tanımladığı gibi “Metaforik Kalp”. Dr. Jauhar, metaforik kalbi, ruhun tohumu ve aşk ya da cesaret gibi duyguların bulunduğu yer olarak tanımlar. Gerçekten de bir kardiyolog olarak 25 yılda şahsımın da gözlemledikleri, aşkın biyolojik kalbimizi doğrudan etkilediğidir. Şu ifadeyi rahatlıkla söyleyebilirim: Sağlıklı, sevgi dolu ilişkileri olan insanların kalp sağlığı daha iyidir.
Aşk, size kendinizi daha iyi hissettirir ve iyileştirici güçleri vardır. Araştırmalar, evli insanların evli olmayanlara göre hayatta kalma ve iyileşme olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Sosyal bağları zayıf olan yetişkinler, bağları güçlü olanlara göre iki kat daha fazla ölüm riskine sahiptir. Birçok farklı çalışmada, özellikle erkeklerde bu bulgular gösterilmiştir. Sosyal izolasyon, her iki cinsiyette de çeşitli nedenlerden ölüm için önemli bir risk faktörüdür (1,2).
Nasıl oluyor da bu sevgi bağı bizi koruyor? Bunu, aşkın yaratmış olduğu hormonal ve otonom sinir sistemi değişiklikleri ile açıklamak mümkündür. Kalbimize bağladığımız duygu akışı aslında beynin derinliklerinde dopamin sekresyonu ile başlar. Beyin, çiftlerin güçlü bağlar kurmasına yardımcı olduğu için genellikle aşk hormonu olarak adlandırılan Oksitosin salgılayarak sevgiyi mühürler. Sevdiğiniz biriyle sıcak bir kucaklaşma Oksitosin salınımına yol açar (3). Sonuç olarak aşk ve sevgi, dopamin, oksitosin, vazopressin, serotonin, kortizol, testosteron, adrenalin ve norepinefrin gibi birçok hormon seviyesinde değişikliklere neden olur. Bedenimizde aşk sonucu artan hormonlar, otonom sinir sistemi ve dolayısıyla kalp için harika bir ortam yaratır. Olumlu yöndeki hormonal değişiklikler kalbin daha hızlı ve daha güçlü atmasını sağlar. Bu kısa ömürlü ani artışlar, aerobik egzersizlerin yaptığı etkiye benzer şekilde kardiyak performansa katkıda bulunabilir. Sıcak sevgi hissi, parasempatik sinir sistemimizi hızlandırarak rahatlamamıza yardımcı olur. Bu stresi azaltır ve depresyon ve kaygı duygularını iyileştirir. Sevgi dolu duygular, savaş ya da kaç tepkilerimizden sorumlu olan sempatik sinir sistemimizi de baskılar. Sevdiğiniz biriyle el ele tutuşmanın vücut üzerinde sakinleştirici bir etkisi gösterilmiştir (4). Bu bulgu, günlük hayatın stres ve endişeleri içinde “yardım eli” terimine de yeni bir anlam da kazandırmaktadır. Sosyal destek ve sevgi ortamı, bağışıklık sistemi üzerine de olumlu etkiler gösterir (5). Sevgi dolu bir ilişkinin, kalp hastalığı riskini azaltan sağlıklı davranışları teşvik etmesi de muhtemeldir. Örneğin, sevdiğiniz kişi, ilaçlarınızı düzenli almanızı, egzersiz yapmanızı sağlayabilir veya sigara içmenizi sonlandırabilir.
Bununla birlikte, hayatınızda önemli bir romantizm yoksa, umutsuzluğa kapılmayın. Bilim, her türlü şeye karşı sevgi hissettiğinizde, sevgi kimyasallarının salındığından oldukça emindir. Arkadaşlarınız, aileniz ve hatta evcil hayvanlarınızla bile yakın, sevgi dolu ilişkilere sahip olmak, aşkın getireceği faydaları size sunacaktır.
Ülkemizin değerli düşünürlerinden Rahmetli Özkan Aras’ ın sözleri ile yazımı sonlandırıyorum: “Tanrı Sevgidir, Sevgi ise Herşey”. Sevgi ile kalmanızı dilerim.
Kaynaklar
- Devinder Singh Dhindsa, Jay Khambhati, William M Schultz, Ayman Samman Tahhan, Arshed A Quyyumi. Marital status and outcomes in patients with cardiovascular disease. Review. Trends Cardiovasc Med. 2020;30(4):215-220.
- Chun Wai Wong , Chun Shing Kwok , Aditya Narain , Martha Gulati, Anastasia S Mihalidou, Pensee Wu, Mirvat Alasnag, Phyo Kyaw Myint, Mamas A Mamas. Marital status and risk of cardiovascular diseases: a systematic review and meta-analysis. Heart. 2018;104(23):1937-1948.
- Sara B. Algoe, Laura E. Kurtz, and Karen Grewen. Oxytocin and Social Bonds: The Role of Oxytocin in Perceptions of Romantic Partners’ Bonding Behavior. Psychol Sci. 2017; 28(12): 1763-1772.
- Kiecolt-Glaser J.K., Newton T.L. Marriage and health: his and hers. Psychological Bulletin. 2001;127:472-503.
- Jolly Masih, Frank Belschak, J. M. I. Willem Verbeke. Mood configurations and their relationship to immune system responses: Exploring the relationship between moods, immune system responses, thyroid hormones, and social support. PLoS One. 2019; 14(5): e0216232.