“Başta Marmara Denizi Olmak Üzere Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu” 19 Nisan 2022 tarihi itibariyle Kamuoyu’nun bilgisine sunulmuş ve 27 Nisan 2022 tarihi itibariyle TBMM Genel Kurulu’nca kabul edilmiş bulunmaktadır.
Ülkemizin yaşadığı Müsilaj sorununun neticeleri başta su ürünleri üretimi ve tüketimi olmak üzere, ekonomik ve sosyal yaşamda da etkilerini göstermektedir.
120’nin üzerindeki uzmanlık alanında faaliyet gösteren Adli Bilimciler Derneği olarak müsilaj fenomenini oluşturan etmenler ve neticelerine Adli Bilim yöntemleri ile yaklaşmanın zamanının geldiğine inanmaktayız.
TBMM Araştırma Komisyonu raporu incelendiğinde müsilaj sorununun sebeplerinin araştırılması ve gereken önlemlerin belirlenmesi hususunda ortaya konulan çabalar her türlü takdire şayandır. Ancak rapor analiz edildiğinde “suç mahalli”ne yeterli dikkatin ayrılmadığını görmekteyiz.
Raporda bilimsel olarak müsilajın sebepleri üzerinde ayrıntıları ile durulmakta ve eylem planları önerilmektedir. Ancak gereken önlemlerin alınması hususunda adli boyutun ihmal edildiği görülmektedir. Raporda “hapis” kelimesi hiçbir şekilde geçmemektedir. “Ceza” kelimesi ise sadece birkaç yerde para cezası anlamında yer almaktadır. “Suç” kelimesi de kendi bağlamında hiç kullanılmamıştır. Yaptırım kelimeleri ise idari ceza bağlamında ve daha çok geleceğe dönük temenni olarak sınırlı sayıda yer almıştır. “Müeyyide” kelimesi hiç geçmemiştir.
Hali hazır durumu ile bir “suç mahalli” durumuna gelen Marmara Denizi’mizin kurtarılması ortada bir suç mahallinin var olduğunun kabul edilmesi ile mümkündür.
Denizlerimizde yaşanan son Musilaj felaketinden sonra bir çok bilim çevresi olaya müdahil olmuş ve pek çok saygın ekolojik yorumlar getirilmiştir.
Öncelikle olay yerinde bulunan müsilaj nedir ? Suç aleti mi yoksa failin parmak izi midir?
Henüz erken sayılabilecek bir tarihte düzenlenen Marmara Denizi 2010 Sempozyumu’nda, Aktan ve Arkadaşlarının “Marmara Denizi’nde Musilaj Oluşumu” isimli bildirilerinde Musilaj: “Son yıllarda insan etkisi altında kalan kıyısal alanlarda dikkati çeken planktonik ve bentik algal artışlardan kaynaklanan organik materyalin yoğun birikimi sonucu gelişen çevresel sorunlardan birisidir” olarak anılmıştır.
Yani müsilaj, mealen, plankton ve algler gibi tek hücreli deniz canlılarının fizikokimyasal ya da biyolojik etkilerle aşırı çoğalması , buna mikroorganizmaların ilave olmasıyla meydana gelen sümüksü, yoğun ve yapışkan bir yapıdır. Organik atıkların deniz içinde yeterince seyrelmemesi ya da bunun ve sekteye uğraması sonucu oluşmaktadır.
Müsilajın en çok rastlanıldığı “bentik bölge”, nehir, okyanus, göl veya gölet gibi herhangi bir deniz veya tatlı su kütlesinin dibinde bulunan , tortu yüzeyini içeren ekolojik bölgedir. Bu alan denizde sahilden başlayıp okyanusun en derin yerlerine kadar tüm deniz dibini içermektedir.
Dünyada 1800 yılından beri gözlenen deniz salyası oluşumu, 1990’lı yıllardan itibaren özellikle Akdeniz kıyılarında insan baskısının görüldüğü kıyısal alanlarda daha fazla görülmeye başlanmıştır
Marmara Denizi 2010 Sempozyumu’nda gerek Aktan gerekse Altuğ ve arkadaşları Müsilaj sebebi olarak Organik materyallerin artması ve Sıcaklığın bu canlıların üremesi için uygun seviyeye ulaşmasını göstermektedirler. Bu ön koşullara akıntı-rüzgar gibi su hareketlerinin azlığının da eklenmesi olayın görünür hale gelmesine yol açmaktadır.
Arıtma Tesislerinin çalışmaması, Gemilerdeki Balast tankları ve sintine sularının boşaltılması, aşırı kimyasal gübreleme, batık gemiler, Meksika körfezi örneğinde gördüğümüz Petrol sızıntısı hep çeşitli etmenlerdir.
Müsilaja sebep olan bu etmenlere sebep olan faktörlerin adli bilimsel olarak araştırılıp sorumlularının saptanması gerekmektedir. Bu konu pek çok bilim disiplinin bir arada çalışmasını gerektiren bir durumdur.
Başta Adli Biyoloji, Deniz Bilimleri, Tıp, Toksikoloji, KBRN, Jeopolitik, Hukuk, İstihbarat, Ekonomi, Adli Kimya ve yazamadığımız daha pek çok disiplin…
Ancak Marmara Denizi’nde günümüzde yaşanan müsilaj sorununun hem zaman olarak uzunluğu, hem de kapsadığı alan olarak genişliği ve yoğunluğunu göz önünde bulundurulursa, mevcut sorunun doğal döngünün dışındaki problemler nedeniyle oluşup oluşmadığı ve bir daha oluşma ihtimali gibi sorulara da açıklık getirilmelidir.
Bilimsel çalışmalar, İstanbul atık sularının çok büyük oranının yalnızca ön arıtmadan geçirilerek yani biyolojik arıtma yapılmadan Marmara Denizi’ne derin deniz deşarjının yapıldığı görülmektedir. Marmara’nın dip akıntısı ile Karadeniz’e aktarılacağı düşünülen bu atık su yönetimi her şeye rağmen Marmara Denizi’nin dibinde büyük bir kirlilik birikimine sebep olmaktadır. Buna Tekirdağ, Yalova, İzmit ve kısmen de Çanakkale’nin atık sularının deşarj sonucu eklenmesi Marmara’daki yoğun kirlilik yükünü göz önüne sermektedir.
Bu durum ekolojik açıdan en kısa zamanda ele alınmalıdır.
Marmara Denizi’ndeki kirlilik, yanlış atık su arıtma politikalarından ötürü ciddi şekilde artmıştır.
Ancak görülen musilajın büyüklüğü ve tepit edilen olağandışı mikroorganizmalara bakıldığında yoğun bir gemi trafiği olan Marmara Denizi ve Türk Boğazları’nda seyreden gemilerden, müsilaj oluşturabilecek bir mikroorganizma, iyi niyetli yaklaşımla kazaen, kötü niyetli yaklaşımla ise kasten Marmara Denizi’ne bırakılıp bırakılmadığı araştırılmalıdır.
Günümüzde Covid 19 virüsünün bile genetiği değiştirilmiş bir laboratuvar virüsü olma ihtimali konuşulurken, deniz salyasındaki mikroorganizmaların dışarıdan getirilmesi olasılığı dikkatle incelenmelidir.
Mikroorganizmaların yayılması durdurulamaz ve Karadeniz’e yayılırsa, Karadeniz’de biyolojik acil durum yaratılıp, “bilimsel amaç” la pek çok geminin Karadeniz’e girme talepleri gündeme gelebilir.
Müsilaj bir besiyeri olarak bakteri ve virüs çekebilecek nitelikte olduğundan, salgın hastalıklara neden olma riskinin olup olmadığı da araştırılmalıdır.
Müsilaj fenomeni eğer bir tasarımsa, netice itibariyle hazırlıklı olmadığımız bir biyolojik saldırıyla karşı karşıya olabilir miyiz? 27 Nisan 2022.
Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof.Dr.İ. Hamit HANCI
Adli Bilimciler Derneği Adli Yöneylem Komisyon Başkanı Dr. Alp Aslan