Araştırmacılar “Bir kişinin yaşadığı olayların, DNA’sının ifade edilme şeklini nasıl değiştirebileceği ve bu değişikliğin bir sonraki nesle nasıl aktarılabileceği” sorusuna yanıt arıyor.
Yaşanılan travmaların verdiği etkiler epigenetik yoluyla nesiller boyunca dağılabileceği konusunda birçok çalışma bulunuyor.
Los Angeles’taki California Üniversitesi’nde ekonomist olan çalışmanın yazarı Dora Costa, babaları savaş esiri olan yaklaşık 4 bin 600 çocuğun sağlık verilerini inceledi ve bu veriler ile gazilerin çocukları arasında kıyaslama yaptı (15 bin 300’den fazla).
Verilere göre savaş esiri babaların çocukları, gazi çocuklara göre yüzde 11 daha yüksek ölüm oranına sahipti. Bu ölüm oranı genellikle ölüm yüksek beyin kanamasından kaynaklanıyordu.
Bu gibi travma yankılarının nesilden nesile aktarıldığı bilinse bile, epigenetik kalıtım araştırmalarının önünde büyük bir engel var. Kimse bu durumun tam olarak nasıl gerçekleştiğinden emin değil. BBC
Travmadan kaynaklı genetik değişimin saptanmasıyla, insan deneyimlerinin sonraki kuşakları kalıtım yoluyla da etkileyebileceği tezi, şu ana kadarki en açık kanıtını bulmuş oldu.
New York’daki Mount Sinai (Sina Dağı) hastanesinin Rachel Yehuda başkanlığındaki ekibi, bu sonuca, İkinci Dünya Savaşı döneminde Nazi toplama kamplarına konmuş, işkenceye uğramış veya tanık olmuş ya da saklanmak zorunda kalmış 32 yahudi erkek ve kadın üzerinde yürüttükleri genetik çalaşmalar neticesinde varmışlar.
Araştırma ekibi sadece toplama kamplarına atılan ve işkenceye uğrayanlar değil, onların çocuklarının genlerini de incelemeye almış ve bunları, aynı tarihsel dönemi Avrupa dışında geçirmiş Yahudi ailelerin çocuklarının genleriyle karşılaştırmış.
Rachel Yehuda, Avrupa Yahudilerinin çocukların genlerinde, diğer gruptan farklı olarak strese bağlı bozukluk ihtimalini artıran özellikler belirlendiğini söylüyor ve “Bunu ebeveynlerinin soykırım deneyiminden başka bir şekilde açıklamak mümkün değil” diyor.
Psikolojik Travmanın Aktarımı / Mona Psikoloji
Bir önceki kuşağın veya ailenin yaşadığı travmanın ağır etkilerinin bir sonraki kuşaklara ya da çocuklara iletilmesi ve bunlarla psikolojik olarak baş etmesidir (Rudden, 2009). Travmanın kuşaklararası aktarımı terimi ilk olarak soykırımdan kurtulan kişilerin çocuklarıyla yapılan çalışmalarda kullanılmıştır. Travmaya maruz kalan ebeveynlerin çocuklarında zamansallıkta yanılsama, gerçekle hayali ayırt etmede güçlük gibi belirtilerle hafıza ve kimlikte ciddi zedelenmeler yaşadıkları ortaya çıkmıştır.
Bireysel Travmalarda Aktarım
Ayrıca, sadece büyük toplumsal yıkım veya katliamlarda travmanın kuşaklararası aktarımı gerçekleşmez, aynı zamanda bireysel travmalarda da kuşaklararası aktarım gerçekleşebilir. Kuşaklar arası aktarımlar yaşamda rüyalarda, davranışlarda veya eyleme geçerken, aile tarafından verilen ‘hayat derslerinde’ yer alır. Örneğin; psikolojik bir bozukluğa sahip olan babanın tedavi olmadığını ve kendi çocuğuna da psikolojik ve duygusal şiddet uyguladığını düşünelim. Yıllar boyunca bu tarz şiddete maruz kalmış bir çocuğun, büyüyünce kendi ailesine sahip olduğunu ama bu psikolojik ve duygusal istismarın etkilerinden de kendini kurtaramadığını hayal edelim. Yetişkin olunca babasının kendisine uyguladığı aynı davranışların birçoğunu çocuklarına sergilemeye başladı. Bu da kendi çocuklarının da büyüyünce kendi ailelerine benzer davranışları sergilemesine yol açtı. Bu sağlıksız davranışlar nesiller boyu devam etti ve bu aile için çocuk yetiştirmenin ‘normal’ bir yolu haline geldi. Bu travma örneğinden yola çıkarsak, yaşamda her türlü travmaya maruz kalabiliriz. Fakat travmanın türüne, oluş şekline ve uzunluğuna bakılarak etkileri sadece bireyi etkilemekle kalmaz, aynı zamanda sonraki nesilleri de etkiler. Bir bakıma travma, farkına varılmadığı ve çözümlenmediği sürece o döngüde donup kalacaktır.
Travmaların Genetik Aktarımı Mümkün mü?
Fareler üzerinde yapılan bir çalışmada, kiraz çiçeği aromasına maruz kalan farelere hafif bir elektrik şoku verildi. Zamanla fareler şok gelmese bile kiraz çiçeği aromasını kokladıklarında korkmaları için eğitildiler. Sonraki nesillerde ise bu farelerin yavrularında kiraz çiçeklerinin aromasına maruz kaldıklarında stres belirtileri gösterdikleri görüldü. Soykırıma maruz kalıp kurtulanların çocukları üzerinde yapılan genetik çalışmada da benzer sonuçlar elde edilmiştir.
II. Dünya Savaşı sırasında işkence gören, toplama kamplarında bulunan veya işkenceye tanık olan insanlar üzerinde yapılan çalışmada, soykırımdan kurtulanların çocuklarının genleri ile hiç travmaya maruz kalmamış kişilerin çocuklarının genleri karşılaştırıldığında belirgin bir fark gözlemlenmiştir. Araştırmacılar bu genetik değişikliğin ebeveynlerin yaşadığı ciddi travmaya bağlı olduğunu belirttiler.
Bilim adamları hala travmanın DNA’mızda ebeveynden çocuğa nasıl geçtiğinden veya travmanın stres hormonlarını nasıl etkilediğinden emin değiller. Epigenetik olarak bilinen yeni çalışma alanı bu sorulara cevap aramaktadır.
Bu konu hakkında daha fazlasını merak ediyorsanız, Mark Wolly’nin ‘Seninle Başlamadı’ adlı kitabını öneriyorum. Keyifli okumalar…
Son olarak kuşaklararası travma konusunu Mark Wolly’nin sözüyle özetlemek istiyorum..
“Seninle başlamadı… ama seninle bitebilir.”