Yağmacı dergiler bilimin başında bir musibettir. Yayın ücretini alırlar ve yeterli (veya bazen hiç) hakem değerlendirmesi olmadan makaleleri yayımlarlar. Sonuçta araştırmacıların zamanını ve parasını boşa harcarlar ve halkın bilime olan güvenini baltalarlar. Bununla beraber, yazarları bu dergilere makale göndermeye iten şeyin ne olduğunu anlamaya çalışan çok az çalışma vardır.
Bu yıl bir ön baskı çalışmada, meslektaşlarım ve ben, 2018’de ABD federal yargıcı tarafından yanıltıcı iş uygulamaları nedeniyle 50.1 milyon ABD doları tazminat ödemeye mahkum edilen ve buna rağmen faaliyetini sürdüren yayıncı OMICS’in dergilerine makale yazan 2200 araştırmacıyla anket yaptık; 86’sı yanıt verdi.
NATURE / Profiles, motives and experiences of authors publishing in predatory journals: OMICS as a case study
Öğrendiklerim, yağmacı dergilere dair görüşümü önemli ölçüde değiştirdi ve kurumların bu dergilerin zararlı etkilerini sınırlamak için atması gereken adımları ortaya çıkardı.
Yanıt verenlerin çoğunun düşük ve orta gelirli ülkelerden (LMIC) gelmesine veya bazılarının yağmacı dergileri acımasız ve adaletsiz olarak algıladıkları bir akademik sistemde ilerlemenin bir yolu olarak görmelerine bile şaşırmadım.
Cezayirliyim, bu yüzden düşük ve orta gelirli ülkelerde araştırmacıların zor çalışma koşullarıyla karşı karşıya olduğunu biliyorum. Birçoğu, özellikle yayıncıların açık erişim modellerine geçiş yaptığı günümüzde, bilimsel yayıncılığın karmaşıklığında gezinmeyi zor buluyor. Bu yazarların genellikle İngilizce becerileri zayıf, bilimsel yayın standardları konusunda bilgileri sınırlı oluyor.
Öyle bile olsa, birçok yazarın bilimsel yayıncılık işleyişiyle ilgili bu kadar avare olması beni şok etti. Çoğu, yağmacı bir yayıncının tuzağına düştüklerinin farkında değildi. Birkaç araştırmacı beni bir dergi zannetti ve anket e-postama makaleler ekleyerek, “bir sonraki hızlı yayınları” için şimdiden teşekkür eden veya “dolar olarak ne kadara mal olacağını” soran yanıtlar verdi.
Bilimsel yayın normları hakkında temel eğitim sağlama işinde araştırma kurumları da başarısız oluyor; özellikle Orta Doğu ve Afrika’daki bilim insanlarına.
Yağmacı yayıncılar bu boşluktan yararlanıyor ve bilgisiz araştırmacıları hızlı ve engelsiz bilimsel yayına alıştırıyorlar. Bazı yazarlar bir kez bağımlı olduklarında, hızı kaliteyle karıştırarak yağmacı dergilere geri dönüp duruyorlar. Bir anket katılımcısı “OMICS, açık erişimdir, diğerlerine göre basit ve hızlıdır. Muhafazakar topluluğun dergilerinden çok daha az güçlük çıkarır ve daha az kibirlidir.”diye yazdı.
Diğer yazarlar sahtekarlığı fark ettiler, ancak çok geç kaldılar. Makalelerini yayımlanmadan önce geri çekmeye çalıştılar, ancak dergiler yine de yayınladılar. Bu tür tanıklıklar, bu yazarların “yayınla ya da yok ol” kültürüne karşı ne kadar savunmasız olduklarını anlamama yardımcı oldu. Bu deneyimlerini utançtan kendilerine saklamaları alışılmadık bir durum değil.