Son yıllarda kanser araştırmacıları, tümör gelişiminin erken dönemlerinde bazı kanser hücrelerinin birincil tümörden kaçtığını, vücudun uzak bölgelerine seyahat ettiğini ve kış uykusuna yattığını, ancak yıllar hatta on yıllar sonra metastaz oluşturmak üzere uyandığını anlamaya başladı.
Kanser uyuşukluğu olarak bilinen bu olguyu neyin kontrol ettiği tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak metastazlar kansere bağlı ölümlerin çoğuna neden olduğundan uyku halinin daha iyi anlaşılması tedavide önemli gelişmelere yol açabilir.
NATURE / LncRNA Malat1 suppresses pyroptosis and T cell-mediated killing of incipient metastatic cells
Columbia Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, uyuyan hücreleri meme kanserinden uyandırmaktan ve onları metastaz oluşturmaya itmekten sorumlu bir molekül buldular. Meme kanserli farelerde Malat1 adı verilen bu molekülün susturulması, metastazı azalttı ve hayatta kalma oranını arttırdı; bu da benzer bir tedavinin hastalara fayda sağlayabileceğini düşündürüyor.
Yeni çalışmada araştırmacılar ilk olarak Malat1 aktivitesinin uyku halindeki hücreleri uyandırmak ve metastaz oluşturmak için vazgeçilmez olduğunu buldu. Farelerde meme kanseri hücrelerinden Malat1 genini sildiklerinde, hücrelerin akciğerde kolonize olma ve metastaz oluşturma yeteneğini neredeyse tamamen baskıladılar. Öte yandan artan Malat1 seviyeleri, meme kanseri fare modelinde metastazı arttırarak ve sağkalımı azaltarak tam tersi bir etki yarattı.
Araştırmacılar daha sonra Malat1’in nasıl çalıştığını incelediler.
“Malat1’in hareketsiz kanser hücrelerinde çifte etki yaptığını bulduk. Birincisi, hücreleri uyandıran ve onların çoğalma ve yeni tümörler oluşturma olasılığını artıran gen ekspresyon yollarını aktive ediyor. İkincisi, Malat1, bağışıklık sistemini bloke eden moleküllerin üretimini uyarıyor
Genetik ve gelişim alanında araştırma görevlisi ve çalışmanın baş yazarı Dhiraj Kumar, “Başka bir deyişle, Malat1, uyuyan kanserin davranışını ve onu çevreleyen tümör mikro ortamını etkiliyor”
“Malat1’e karşı ortaya çıkan antisens-oligonükleotid (ASO) tedavisini kullanarak, bunun izlenebilir ve klinik açıdan anlamlı bir terapötik ilaç hedefi olarak hareket ettiğini gösterdik.”