Bu koruyucu etkiyi sağlayan proteinleri de tanımlayan araştırmacılar, beş gün yemek, iki gün orucun, karaciğer iltihabına karşı koruduğunu ve kilo alımına neden olmadığını söylüyor.
Dünya çapında en yaygın kronik karaciğer rahatsızlığı, karaciğerde ağır alkol kullanımından kaynaklanmayan bir yağ birikmesi olan alkolsüz yağlı karaciğer hastalığıdır (NAFLD).
Genetik, aşırı kilo veya obezite ile bağlantılı olan NAFLD, tedavi edilmezse, karaciğer iltihabı ve yara izi ile karakterize edilen, NASH (alkolik olmayan steatohepatit) adı verilen en şiddetli formuna ilerleyebilir.
NASH ayrıca karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanseri riskini de artırır.
A 5:2 intermittent fasting regimen ameliorates NASH and fibrosis and blunts HCC development via hepatic PPARα and PCK1
Alman Kanser Araştırma Merkezi (DKFZ) ve Tübingen Üniversitesi’nden araştırmacılar, aralıklı oruç rejiminin karaciğer hastalığı üzerindeki etkilerini inceledi.
Araştırmacılar, NASH’ı tetiklemek için fareleri 32 hafta boyunca yağ ve şeker bakımından zengin Batı tipi bir diyetle beslediler.
Bir grup fare, “yiyebildiğin kadar yiyebilirsin” Batı diyetine devam ederken, diğer grup, 5:2 aralıklı oruç rejimine tabi tutuldu.
Beklendiği gibi, sınırsız yiyeceğe erişimi olan fareler kilo aldı, vücut yağları arttı ve kronik karaciğer iltihabı gelişti.
Buna karşılık, oruç tutmayan günlerde daha fazla yemelerine rağmen aralıklı oruç tutan grup kilo almadı, daha az karaciğer hastalığı belirtisi gösterdi ve karaciğer hasarını gösteren daha düşük biyobelirteç seviyelerine sahipti.
Araştırmacılar, 5:2 diyetinin farelerin NASH gelişimine karşı dirençli olmasına neden olduğu sonucuna vardı.
Oruç dönemlerinin uzunluğu ve sıklığı üzerinde deneyler yapan araştırmacılar, 5:2 rejiminin 6:1 rejiminden daha iyi sonuç verdiğini ve 24 saatlik oruç tutmanın 12 saatlik oruç tutmaktan daha iyi olduğunu buldu.
Aç kalan ve kalmayan farelerin karaciğerlerindeki protein bileşimi, metabolik yollar ve gen aktivitesinin karşılaştırılması, koruyucu açlık tepkisinden sorumlu iki proteini tanımladı: PPAR-alfa ve PCK1.
PPAR-alfa, karaciğerdeki yağ metabolizmasının önemli bir düzenleyicisidir ve ketogenez, yağ asitlerinin keton cisimleri üretmek üzere parçalanması ve uzun süreli açlığa yanıt için gereklidir. PCK1, belirli karbonhidrat dışı karbon kaynaklarından glikoz biyosentezinin (glukoneogenez) düzenlenmesinden sorumlu bir enzimdir.
Farelerin karaciğer hücrelerinde PPAR-alfa ve PCK1 genetik olarak nakavt edildiğinde, aralıklı oruç ne kronik inflamasyonu ne de karaciğer yara izini önlemedi.
Proteinler, NASH’li insanlardan alınan doku örneklerinde de düşük seviyelerde görülüyor.