Kök nedenler belirlenip üzerine gidilmeli!
Okula uyum ve akademik başarı arasında önemli bir ilişkinin bulunduğunu belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuğun okula severek ve isteyerek gitmesinin başarısı üzerinde etkili olduğuna dikkat çekiyor. Akademik başarısızlığın altındaki kök nedenlerin mutlaka araştırılması ve bu sorunların çözülmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Akademik başarısızlık sadece çocukla ilgili değildir. Aile tutumlarından ve okuldan kaynaklanan sorunlar da tespit edilip çözülmelidir.” Dedi. Tarhan, ‘Sen yaparsın, başarırsın’ gibi motivasyon amaçlı söylemlerin de sakıncaları olabileceğini hatırlatıyor…
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, okula uyum ve akademik başarı arasındaki ilişkiye dair değerlendirmede bulundu. İlkokul, ortaokul ve liselerde eğitim gören öğrencilerin ara tatilde olduklarını ve 21 Kasım Pazartesi günü yeniden okula başlayacaklarını hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, akademik başarının bu süreçte yeniden gözden geçirildiğini söyledi.
Okula severek ve isteyerek mi gidiyor?
Akademik başarı ve okula uyumu etkileyen birçok faktör olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, anne ve babanın tutumları, öğrencinin okula bağlılığının en önemli belirleyiciler olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuk okula severek mi gidiyor, okula bağlılığı yüksek mi, değil mi? Akademik başarı ve okula uyumda bunu bilmek önemli. Çocuk okulu seviyor ama bazı korkuları varsa bunun nedenlerinin araştırılması gerekir. Çocuk okula giderken sanki birçok sıkıntı varmış ya da bir mahkemeye gidiyor gibi bir duygu içindeyse zorla götürmek yerine, bunun sebebini bulmak lazım.” dedi.
Evde sorun varsa çocuk okula gitmek istemeyebilir
Evde var olan sorunların çocukta bu tip olumsuz düşünceler oluşturabileceğinde dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Örneğin evde bir problem vardır, çocuğun aklı evde kalır. ‘Anneme bir şey olur, annem hasta’ diye endişelenebilir. Ya da evde sıcak, huzurlu ortam yoktur veyahut anneye çok bağlı olur. Okul korkusu ya da okul fobisi dediğimiz durum oluyor. Aslında okul fobisi değil o, okulu yabancı gezegen gibi görüyor ve orada yalnız kalıyor. Anneye bağlı çocuklar da okula uyumda zorluk çekiyorlar, akademik başarıda zorlanırlar. Bazı anne ve baba modellerinde gözlemleriz. Özellikle birinci sınıfta anne – baba fazla yufka yürekli davranıp çocukla birlikte okula gider, çocuğu kapıda bekler. Bu durum uzarsa ciddi bir sorundur. Okula uyum olduktan sonra anne ve baba geri çekilmelidir. Çocuğa okula gitmesi gerektiği, güzellikle ikna edilerek söylenmelidir.” dedi.
Akademik başarısızlığın “kök” nedenleri belirlenmeli
Çocuğun akademik başarısızlığı varsa bunun da nedenlerinin araştırılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Akademik başarısızlığın nedenlerini belirlemeyle ilgili birçok ölçme değerlendirme sistemleri var. Rehber öğretmenlerin yaptığı bu ankette başarısızlığın nedenleri belirlenmeye çalışılır. Başarısızlığın bireysel nedenleri mi var, ailevi nedenleri mi var, okuldan kaynaklanan ya da öğretmenden kaynaklanan nedenler mi var, bütün bunlar araştırılır, ona göre çözüm aranır. Mesela öğrenciye derslerden düşük not alma sebebini test etmek için sana yardımcı olmak amacı ile anket hazırladık denir ve öğrenciden sorulara yanıt vermesi istenir. Öğrenci sorulara ‘Ailem çok kalabalık’ ya da ‘Ailemden ayrı kalıyorum’, ‘Öğretmenimin anlattıklarını anlamıyorum’, ‘Dikkatimi derse veremiyorum’, ‘Sınıfta öğreniyorum ama hemen unutuyorum’ ya da ‘Bu derslere ilgi duymuyorum’, ‘Bu derste verilen bilgiler benim işime yaramıyor’, ‘Okulda oyun oynamayı çok seviyorum’ gibi maddeleri işaretleyecek. Rehber öğretmenler değerlendirir ve kök nedeni bulur.” diye konuştu.
Sorunun nedenleri çözülmeli
Kök nedenlerin belirlenmesinin ardından sorunun kaynağına göre çözüm üretilebileceğini ifade eden Tarhan, “Eğer sorun okuldan kaynaklanıyorsa okul yönetimi ve ilgili öğretmen gerekli düzeltmeleri yapar. Aile ile ilgili ise aileye bilgi verilir. Kök sebepler bulunmadan sadece çocuğa baskı yapılması sorunu çözmeye yetmez.” uyarısında bulundu.
Mükemmelliyetçi yaklaşım, çocuğu pes ettirebilir
Sadece çocuğun eksikliği olduğu düşünülerek özel ders aldırılması, çocuğa sürekli ‘Sen yaparsın ya da başarırsın’ şeklinde pozitif motivasyon sağlanmasının da sakıncaları olabileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu durum bir süre sonra çocukta bıkkınlık oluşturabilir. Bazen yüksek motivasyon da geri tepiyor. Çocuğun sorumluluk duygusu yüksekse, çocuk 97 aldığı zaman ‘Niye 100 alamadın?’ diye soran mükemmelliyetçi anneler ya da öğretmenler var. Çocuk böyle durumlarda ‘Nasılsa öğretmenimi, annemi dinlemiyorum’ der ve bırakıverir. 97 almayı bile önemli bulmayan aile ya da öğretmen varsa çocuğun motivasyonu kırılır. Yüksek motivasyon olduğu için hiç yapmama yani siyah beyaz düşünce dediğimiz iki uçlu düşünce ortaya çıkar. Oysa gri alanlar da vardır.” dedi.
Sosyal ve duygusal başarı ön plana çıkıyor
Akademik başarının yanı sıra sosyal ve duygusal başarının da günümüzde öne çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Okula uyum ve akademik başarı 20. Yüzyıl becerisiydi, teknik ve akademik başarı ön plandaydı. 21. Yüzyıl becerileri değişti. Hayat başarısı için, akademik başarının yanı sıra sosyal ve duygusal başarı ön plana çıkıyor. Sosyal ve duygusal başarıda çaba ve motivasyon var. Kişinin bir şekilde tutum ve davranış, strateji geliştirme, hedef belirleme, oto kontrol becerileri var. Kişinin kendine hedef belirlemesi yani duygusal zekasını geliştirebilmesi, karar vermeyi öğrenebilmesi gibi özellikler var. Bunları öğrenemezse, insan ilişkilerini öğrenemezse başarılı olamıyor. Sadece bilgi seviyesini ölçerek bir insanın hayatıyla ilgili başarılı ya da başarısız olduğunu söylemek son derece sakıncalı. Okuldan kaçmalar, okul terkleri artıyor. Şiddet olayları artıyor, intihar girişimleri artıyor.” uyarısında bulundu.
Okuldaki sosyal ortam da gelişime katkı sağlıyor
Okul ortamının da okula bağlılığı etkilediğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Okul ortamında öğretmen arkadaş ilişkilerinin hepsi önemli. Mesela okul dışı etkinlikler, okul bağlılığını arttırıyor. Takım sporları çeşitli yarışmalar çocuğun okula bağlılığını önemli ölçüde etkiliyor. Çocuğun akademik becerinin yanında diğer sosyal becerileri öğrenebilmesi için muhakkak sosyal ortamın içinde olması gerekiyor. Arkadaş arasında olacak, burada hata yapacak öğrenecek, tartışacak öğrenecek. Çocuğu sürekli koruyarak adeta bir fanus içerisinde büyüttüğümüz zaman, o çocuk devamlı bir yüksek bir güce bağlanma ihtiyacı hisseder. Birine sığınarak ayakta kalmayı tercih eder. Bu çağda bencillik olmadan bireyselliğin olması lazım. Diğer taraftan hayır diyebilmeyi öğrenmesi gerekir. Hayır diyebilmek bir entelektüel beceridir. Çocuk gerektiği zaman anne ve babasına gerekçeyle birlikte hayır diyebilmelidir.” dedi.
Çocuğun motivasyonu sağlanmalı
Akademik başarı ve okula uyumun sadece çocuğa bağlı olmadığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Burada öğrenci ayağı, aile ayağı, öğretmen ayağı vardır ve bu ayakların hepsi önemli. En önemli şey, öğrencinin dersi sevmesini ve motivasyonunu sağlamak geliyor. Aile tutumları da burada çok önemli. Çocuğa olumlu model olunmalı ve bireysel ihtiyaçları iyi belirlenmeli.” dedi.