Besin alerjileri, günümüzde giderek artan bir sağlık sorunu haline gelmeye başladı. Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği , Alerji ile Yaşam Derneği ortaklığıyla ile online “Besin Alerjisi Farkındalık Haftası” seminerleri düzenlendi. Prof. Dr. Ayşen Bingöl, besin alerjilerini önlemek için bebekleri besinlerle erken tanıştırmanın önemine dikkat çekti.
Her besin ödül değildir, en iyi ödül farkındalıktır
AİD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Dilşad Mungan: “Az çok fark etmez, besin alerjisi affetmez” sloganı, aslında besin alerjisi olan çocuklar ve ebeveynlerin topluma bir haykırışı. Bu haykırış daha çok farkındalık sağlamak, daha çok anlaşılabilmek için. Kimi zaman paylaşımın, kimi zamansa ödüllendirmenin bir ifadesi olan besin ikramının, çocuklar için doğru degil. Çünkü biliyoruz ki “her besin ödül değildir, en iyi ödül farkındalıktır!..” diye konuştu.
Prof. Dr. Emine Dibek Mısırlıoğlu ve Alerji ile Yaşam Derneği Başkanı Özlem Ceylan katılımcılara bilgiler verdi. Çocukla oyunun bir parçası olarak alerji konusunda ise çocuğa ve ebeveyne alerjiyi anlatırken kolaylaştırıcı bilgileri paylaşan Oyun Terapisti, Klinik Psikolog Çağla Tuğba Selveroğlu da bu konuda izleyenlerin sorularını yanıtladı.
Alerjik şokta adrenalin kalemi yerine nazal spreyler
AİD Üyesi Prof. Dr. Ayşen Bingöl akıllı ilaçların artık besin alerjilerinin tedavisinde kullanıldığını söyleyerek, “Yurtdışında besin alerjisine bağlı alerjik şok (anafilaksi) tedavisi için adrenalin kalemi (otoenjektör) yerine nazal spreyler kullanılmaya başlandı. Yakın zamanda ülkemize de gelmesini bekliyoruz. Hiçbir zaman yarım diyet önermiyoruz. Bunun azı çoğu yok. Türkiye’de bebek ve çocuklarda en sık süt, yumurta ve kuruyemiş alerjisine rastlanmakta. Süt ve yumurtaya yönelik alerjinin çabuk iyileşme gösterirken, fıstık, fındık gibi kuruyemişler ve balık gibi gıdalara olan alerjiler yavaş iyileşmekte. Besin alerjisi olan bebekler için ebeveynlere ek gıda olarak önce sebze ve meyve, daha sonra ise tahıl önerilmekte.” dedi.
Akademik başarı ve sosyalleşme
Besin alerjili çocuklarda akademik başarı ve sosyalleşme konusunda merak edilenleri anlatan Psikoterapist Yasemin Meriç Kazdal, “Besin alerjili çocuklarda akademik başarı ve sosyalleşme” başlıklı konuşmasında tedavi ve terapi süresinin çocukların gereksinimlerine göre değiştiğini belirtti. Terapinin yalnızca sonuç odaklı olmadığını kaydeden Kazdal, düzenli yapılan üç ila altı aylık terapilerin çocuklarda davranışsal ve akademik olarak olumlu sonuçlandığını aktardı. Çocuklarda duygularını fark etme ve ifade etmeye ilişkin ilerleme kat ettiklerini gözlemlediğini aktardı. Kazdal, “Çocukta duygularını fark etme ve ifade etme konusunda ciddi bir ilerleme olduğunu görüyoruz. Süreci kabullenme, bu süreç içinde karşılaştığı zorluklarla başa çıkabilme psikolojik sağlamlık ve iyileşmenin temelini teşkil ediyor” dedi. Terapinin “canlı bir süreç” olduğuna değinen Kazdal, terapisi biten çocukların ergenlik döneminde yeniden terapiye ihtiyaç duyabileceklerini söyledi.
Psikologdan akran zorbalığı uyarısı
AİD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Demet Can, okullarda alerjiye karşı farkındalığın artması ile bu konuda akran zorbalığı doğurabileceğine işaret etti. Kazdal ise bu konuda hem devletin hem ebeveynlerin hem de eğitimcilerin çalışma yapması gerektiğini vurguladı. Akran zorbalığının günümüzde bütün çocuklar için geçerli olmasına karşın özel durumu olan çocukların bununla karşılaşma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtti. Kazdal, “Burada farkındalık yaratmak, bilinçlenmek çok önemli. Bunun bir oyun olmadığı gerçeğinin hem en alttan en küçük çocuklardan hem de daha eğitimcilere okul yöneticilerine kadar herkesin bu konuda bilinçlenmesi, farkındalığa ulaşması çok önemli. Bunun için de çok daha ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor.”
Çocuğun alerjisinden kendinizi suçlamayın
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Ufuk Altıntaş,annenin beslenme şekli, virüsler, annenin maruz kaldığı sigara dumanı gibi faktörlerin anne karnındaki bebeklerde besin alerjisi oluşturduğunu, besin alerjisinde genetik yatkınlıkların etkili olduğunu söyledi. Altıntaş, zamanla hafif alerjilerin bile şiddetli alerjiye dönüştüğüne dikkat çekti. Besin alerjisinin oluşumuna ilişkin “Sadece genetik yatkınlık olsa bile kişi 90 yıl yaşayıp hiç alerji görmeden hayatı sonlanabilir, genetik yatkınlığı olan kişileri alerjik yapan çevre faktörleridir. Vücudumuzdaki hücreler aralarında birtakım maddeler salgılıyorlar. Bunlar aralarında konuşuyorlar, komşuluk yapıyorlar. Birine bir şey olduğu zaman denge bozuluyor. Bu komşuların hangisinin bunu kaldırabileceği, hangisinin depresyona girebileceği, hangisinin hasta olacağını ve öleceğini önceden tahmin etmek mümkün değil. Çünkü bu bir zamanlama ve denge meselesi. O yüzden ailelere sesleniyorum, kendinizi suçlamayın” diye konuştu.