Yerel Mahkeme, özel bir hastanede uygulanan endoskopik üreter taşı tedavisisırasında meydana gelen üreter avülsiyonunun (idrar borusu kopmasının) bu tür ameliyatlarda ortaya çıkabilen, herhangi bir tıbbi kusur ya da ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olduğuna karar verdi ve hastanın tazminat istemini reddetti. Yapılan itiraz üzerine dosyayı inceleyen Ankara İstinaf Mahkemesi de davanın reddine ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığına hükmetti.
Dr. Erkin Göçmen
Bir özel hastanede sağ yan ağrısı, terleme ve geceleri idrara çıkma şikayetleri ile başvuran hastaya yapılan tetkikler sonucunda “böbrek ve üreter taşı” tanısı koyuldu ve ilaç tedavisi verilerek takip önerildi. Hasta beş hafta sonra aynı hekime tekrar başvurduğunda böbrekteki taşın düşmediği tespit edilince endoskopik üreter taşı tedavisi onamı alınarak hasta opere edildi.
Ancak endoskopik girişim sırasında “üreter avulsiyonu” meydana geldi. Bunun üzerine hasta suprapubik ameliyata alındı. Yapılan bir dizi işlemden sonra ameliyata son verildi. Hasta daha sonra kendi isteği ile İstanbul’da bir özel hastaneye nakledildi.
Burada “üreter avülsiyonu” tanısı ile yapılan tetkikler sonucunda hastanın sağ böbreğine bağlanan idrar borusunun hem böbrek tarafından hem de mesane tarafından koptuğu ameliyat sonrası takılması gereken nefrostomi torbasının takılamadığısöylendi ve daha sonra nefrektomi (böbreğin alınması) işlemi uygulandı.
Hasta tarafından hastane ve hekime karşı açılan tazminat davasında Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan raporda, dava konusu olayda sağlık çalışanlarının uygulamalarının tıp bilimince genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olduğu, dolayısıyla ilgili sağlık çalışanlarına atfı kabil kusur bulunmadığı bildirildi.
Mahkemece, üniversite öğretim görevlilerinden oluşan bilirkişi kurulundan alınan bir başka raporda da hastada meydana gelen durumun bir komplikasyon olduğu, ilgili hekimin ve kurumun komplikasyonun oluşmasında bir ihmalinin görülmediği, tedaviye yönelik girişimlerde bir eksiklik ya da hata bulunmadığı ifade edildi.
Mahkeme tarafından, meydana gelen komplikasyonu gidermeye yönelik müteaddit operasyonların yapılabileceği, komplikasyonun erken dönemde tespit edilip gerekli girişimlerin yapılmış olduğu, komplikasyon yönetiminin uygun olduğu, sonraki süreçte hastanın davalı sağlık kuruluşuna tekrar başvurusunun olmadığı, dava konusu olayda hekimin uygulamalarının tıp bilimince genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olmakla davalılara atfı kabil kusur bulunmadığına karar verildi. Karar Ankara İstinaf Mahkemesi tarafından onandı.
İletişim için: [email protected]