Ağrı, oluşmuş veya oluşmakta olan bir doku hasarından kaynaklanan, hoş olmayan bir duyu ve duygusal bir deneyimdir. Vücudun her yerinde yaygın olarak hissedilebileceği gibi, tek bir yerde bölgesel olarak da hissedilebilir.
Günlük yaşamımızı olumsuz etkileyerek, yaşam kalitesini düşürebilen ağrıların, oluşabilecek rahatsızlıklara karşı durdurucu etki sağlaması için mutlaka hekime danışılması ve tedavi sürecini destekleyecek ilaçların kullanılması uygundur. Ancak, doğru kullanılmayan ve her ağrıda ilaca yönelenler için bu tehlikeli ve istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi İç Hastalıkları Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Şeref Kamil Basmacıoğlu, ‘Ağrı kesicileri akıllıca kullanalım. Aksi takdirde kalp krizi, felç, karaciğer, böbrek ve kalp yetmezliği, hipertansiyon, gastrit vb. hastalıkları konusunda riski attırabilir, ayrıca vücutta bağımlılık oluşturabilir. . Bu sebeple endikasyon olmadan kullanılmaması ve mutlaka hekim kontrolünde kullanılması gerekir.’ dedi.
Baş ağrısı, diş ağrısı, adet ağrısı, eklem veya kemik ağrısı gibi ağrının yeri ve şiddeti değişkenlik gösterebilir. Ağrının şiddetini daha önce yaşadığımız ağrı tecrübeleri üzerinden kıyaslama yaparak değerlendirebiliriz. Ağrı çeken bireylerde ağrının yeri ve şiddetine göre stres, gerginlik, hareket sınırlanması, solunum kısıtlanması, idrar tutulması, barsak hareketlerinde kısıtlanma, bulantı, kusma, tansiyon yükselmesi, kalp damar sistemi ile ilgili sorunlar da görülebilir. Tekrarlayan ağrı kesicilerle cevap alınamayan uzun süreli ağrılar depresyona da neden olabilir.
Ağrının nedeninin araştırılması ağrının tedavisinden önce gelir. Doktor kontrolü dışında bilinçsizce kullanılan ağrı kesiciler, ağrıyı baskılayarak hastalık tanısının konulamamasına veya atlanmasına neden olabilir. Kişinin ve hastalığın durumuna, beraberinde olan hastalıklarına ve kullandığı ilaçlara göre tercih edilecek ağrı kesici grubu ve dozu değişmektedir. Bilinçsizce kullanılan ağrı kesicilerin kişiye zarar verebileceği unutulmamalıdır. Reçeteleme sırasında ilacın diğer ilaçlarla ve kendisinin mevcut sağlık durumuyla nasıl etkileşebildiğini, ilacın ne tür yan etkilerinin olabileceğini, hangi yan etkilerle karşılaşırsa, neler yapması gerektiğini, ilacı kullanırken uyması gereken özel kurallar olup olmadığı konusunda yeterli açıklama yapılmamışsa mutlaka doktora sorulmalıdır.
Ağrıyı dindirmek için bölgesel uygulamalar yapılabileceği gibi, ağrı kesici ilaçlara da başvurabiliriz. Bu ilaçları genel olarak ağrı kesiciler anlamında analjezikler olarak adlandırırız. Ağızdan tablet, dil altı , damla veya şurup şeklinde alınabilecekleri gibi tüm vücuda etki etmeleri için damardan , kas içi , cilt üzeri uygulanabilecekleri gibi fitil şeklinde uygulanabilirler. Bölgesel etkili olanlar ise yine cilt altı, sinir yakınına iğne, bel sinirleri yakınına iğne, yakı, cilt üzerine uygulanan sprey, krem ve jel gibi çok farklı yöntemlerle uygulanabilirler.
Ağrı kesiciler arasında en sık kullanılanlar arasında aspirin, parasetamol içeren ilaçların yanı sıra kas ve eklem ağrılarına etkili olan steroid yapısında olmayan kas iskelet sisteminin iltihabi olaylarını azaltan (nonsteroid antiinflammatuar) ilaçlar gelir. Bu ilaçların yaygın olarak kullanılmalarına rağmen hiçbiri tam olarak herkes için masum değildir. Bu nedenle gerekli durumlarda, öncelikle doktor önerisi ile önerildiği biçimde alınmalıdır. Tek doz olarak başlanılmalı, dozlar artırılması gerektiğinde basamaklı olmalıdır. Herhangi bir ağrıkesicinin ağrımızı kesmesi durumunda onun en uygun tedavi olarak düşünülmemelidir. Başkası için çok etkin bir ağrı kesici sizin için birçok problemin başlangıcı olabilir. Ağrı tedavisinde önerilen ilaçların doktorunuzun belirttiği süre ve dozda kullanılması, ilaç alım aralıklarına aç veya tok alınma özelliklerine dikkat edilmesi tedavinin etkinliği açısından da çok önemlidir.
Parasetamol çok yaygın olarak kullanılan nezle grip ilaçlarının içinde de olan bir ağrı kesici, ateş düşürücü etkileri olan bir ilaçtır. Çocuklarda ve gebelerde kullanılabilmekle birlikte uygun olmayan dozlarda karaciğer ve üriner sistem üzerinde ciddi yan etkileri olabilir. Alkol kullanan kişilerde normal dozlarda bile karaciğer üzerine olumsuz etkilere sahiptir. Uzun süreli kullanımda özellikle uygun olmayan dozları ciddi yan etkilere yol açabilir.
Aspirin başta olmak üzere anti romatizmal dediğimiz ilaçlar özellikle, mide ve onikiparmak barsağı ülseri olanlarda mide kanamasına ve ülserin derinleşmesine neden olabilirler. Daha önce benzeri mide barsak hastalığı olanlarda da hastalığı yeniden başlatabilirler. Aspirin ile birlikte kullanılmaları durumunda bu yan etkilerin daha ciddi boyutlarda gelişebilir. Kanama-pıhtılaşma sorunları olan kişilerde hayatı tehdit edebilecek kanamalara, hayati organlarla ilgili damalarda pıhtı oluşmasına ve bunlara bağlı damar tıkanıklarına neden olabilirler. Astım krizlerini tetikleyebilir, böbrek bozukluğu olan kişlerde durumun kötüleşmesine yol açabilirler, mesane yapısını etkileyebilirler. En önemli yan etkilerinden biri de kan hücrelerini ve özellikle kemik iliğini kan hücrelerini yapabilme açısından olumsuz etkileyebilmeleridir. Ağrı kesicilerin yan etkilerine bağlı olarak kanımızdaki kırmızı kürelerin , beyaz kürelerin veya pıhtılaşmaya yardımcı trombosit denilen pulcukların biri, birkaçı veya hepsinin sayı ve işlevleri bozulabilir.
Ağrı kesicilerin hemen hemen çok önemli bir kısmı gebelerde kullanılmaz. Yaşlılarda kullanılırken düşük dozlarla başlanmalı hastanın kullanmakta olduğu diğer ilaçlarla birlikte kullanımları değerlendirilmelidir. Karaciğer ve böbrek hastalarında kullanılacak ilaçların gerektiğinde kullanılacak şekilde ve dikkatle seçilmeleri önemlidir. Daha önce bu ilaçlardan biri ile allerji öyküsü olanlarla alerjik yapıya sahip kişilerde ağrı kesicileri kullanırken çok dikkatli olunmalıdır.
Ağrı tedavisinde beklenen yeterli cevap alınamadığında sık olarak kullanılan bu ilaçların yanı sıra özellikle kronik ve şiddetli ağrısı olanlarda 2. Grup adı verilen ayrıca depresyon, anksiete ve epilepsi tedavinde de kullanılan bazı ilaçları eklemek gerekebilir. Bu grup ilaçlar ağrının hissedilme eşiğini artırararak ağrıdan rahatsız olma derecesini azaltırlar. Sakinlik, hareketlerde yavaşlama, uyku hali, kabızlık gibi bazı yan etkilere yol açabilirler. Bu grup ilaçlar genelde bağımlılık yapmazlar. Ama zaman içerisinde aynı etkinliği korumak için doz artımı yapılması gerekebilir. Yine bu grup ilaçları ağrı ile ilgili branş doktorların başlamaları, gereğinde dozlarını düzenlemeleri ve uygun şekilde sonlandırmaları gerekir. Bu grup ilaçlardan bir kısmı farklı amaçlarla kullanılmaları, bazen de suistimal edilmeleri nedeni ile yeşil reçete ile alınabilmektedir.
Şiddetli ve diğer tedavilere cevap vermeyen ağrılar ekonomik ve sosyal sorunlar oluşturması nedeniyle major bir sağlık problemidir. Kronik ve veya şiddetli ağrılarda, cerrahi operasyonlar sonrası veya travma sonrasında ağrıların devam etmesi durumunda, kanser hastalarının ağrılarının bir kısmında morfin benzeri opioidler denilen ilaçların kullanımına ihtiyaç duyulmaktadır. Opioidlere “narkotik analjezikler” de denilir. Güçlü ağrı dindirici etkileri vardır. Opioidler genellikle nonsteroidal antiinflamatuvar ve diğer analjezik ilaçlarla tedavi edilemeyen akut ve kronik ağrıları gidermek ve kanser ağrılarının oluşturduğu çözümsüzlüğü gidermek için kullanılırlar. Yeni başlayan veya çok uzun süredir tedavi edilemeyen ağrılarda ve kanser ağrılarının kontrol altına alınmasında, öksürüğü azaltmada antitüssif olarak, diyarenin tedavisinde, aşırı stres altındaki insanları sakinleştirmede ve sedasyonu sağlamada kullanılmaktadırlar. Bu ilaçların bağımlılık yapma potansiyeli olmaların yanı sıra suiistimal edilebilecekleri bilinmelerine rağmen klinisyenler tarafından bu ilaçlar daha etkin bir çözüm olmaması nedeni ile sıklıkla kırmızı reçete ile reçetelendirilmektedir .
Narkotik analjeziklerin hepsinde az veya çok, ilaç bağımlılığı yapma potansiyeli vardır. Yaygın depresif etkileri nedeniyle verilen dozun büyüklüğüne göre narkoz hali oluştururlar. Narkotik analjeziklerin antipiretik veya antiinflamatuvar etkileri yoktur. Analjezik tesirleri tamamiyle santral sinir sistemi üzerindeki etkilerinin bir sonucudur. Solunum durmasına, komaya, kabızlığa, tansiyon düşmesine kaslarda sertlik gelişmesine , idrar tıkanıklığına, safra kesesi kasılmalarına , bulantı ve kusmalara yol açabilir. İmmün direnci bozabilirler, yara iyileşmesini geciktirir.
Genç yaşlardaki hastalarda bu grup ilaçlar tedavi amacıyla verildiğinde dahi kötüye kullanımı ve yanlış kullanımı riskinde bir artış eğilimi söz konusudur. . Gençlerin de bu ilaçların yan etkileri, bağımlılık yapma potansiyelleri ve diğer olumsuz etkileri yönünden de iyi eğitilmeleri gerekmektedir. Çok gerekmedikçe alternatif yollar denenmeli, kullanacak hastanın özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Bunun yanı sıra doğru kullanımları ile ağrı kesicilerin hayatımızı kolaylaştıran, sıkıntılarımızı azaltan, zor dönmelerimizi rahat atlatmamızı sağlayan yaygın olarak ta kullanılmakta olan güvenilir ilaçlar oldukları da yadsınamaz bir gerçektir, Yeter ki onları akıllıca kullanalım.