27 Mayıs 2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7406 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile sağlıkta şiddet ve malpraktis sorununa ilişkin düzenlemeler yapılmış ve bu kanunun 14. maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na ek 18. madde eklenmiştir.
3359 sayılı kanuna eklenen ek 18. madde ile sağlık mesleğinin icrası kapsamındaki işlem ve uygulamalar sebebiyle hekimler hakkında yürütülecek soruşturma süreçleri ile tazminatların rücu edilmesine ilişkin süreçlere dair yeni usuller öngörülmüştür.
Ek 18. maddede Sağlık Bakanlığı bünyesinde Mesleki Sorumluluk Kurulu oluşturulması, bu kurula Yükseköğretim Kanunu’nun 53. maddesinde yer alan soruşturma usulüne tabi olanlar hariç olmak üzere, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle yapılan soruşturmalar hakkında izin verme yetkisi, kurulun oluşturulma ve toplanma biçimi ile görev süresi, kamu kurum ve kuruluşları ve devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına, ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumu gözetilerek Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından karar verileceği hususu düzenlenmiştir.
Mesleki Sorumluluk Kurulu’nun oluşturulma biçiminin tarafsızlık ve bağımsızlık açısından güvence vermediği; meslek kuruluşları, alanın uzmanlık dernekleri, sendika ve hasta haklarının korunmasına yönelik faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına da kurulda yer verilmesi gerektiği, kurulun çalışma ve karar alma süreçlerine dair bir ölçütün kanunda düzenlenmemiş olması, mali olarak özerk olan üniversitelerin çalışanlarına yönelik rücu işlemleri konusunda da karar verme yetkisinin kurula verilmiş olmasının yerinde olmadığı ise kanun teklifinin komisyona geldiği andan itibaren komisyonda dile getirilmiş ve gündemde tutulmuştur.
Ana muhalefet partisi tarafından ise tıbbi hata iddialarına ilişkin olarak soruşturma izni verme yetkisine sahip Mesleki Sorumluluk Kurulunun bağımsız ve tarafsız olması gerektiği; ancak kurulun dava konusu kuralla belirlenen atama usulü ve oluşumu itibarıyla tarafsız olamayacağı gerekçesiyle, kanun Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır.
Anayasa Mahkemesi 30/11/2023 tarih ve E: 2022/90, K: 2023/201 sayılı kararında 7406 sayılı kanun ile 3359 sayılı kanuna eklenen ek 18. maddeyi değerlendirmiştir.
Kararda, Mesleki Sorumluluk Kurulu’nda görev alan kişilerin kanunla düzenlenmiş olmasının, kurulda kamuda görev alma zorunluluğu olmayan ancak nitelikli uzmanlık birikimi gerektiren iki üyenin bulunması hususlarının keyfî uygulamaların önlenmesi amacıyla alınan tedbirler kapsamında değerlendirildiği ve kurul kararlarına karşı etkili denetim mekanizmasının öngörüldüğünün de anlaşıldığı belirtilerek kurul oluşumuna, tarafsızlık ve bağımsızlığına ilişkin itirazların reddedildiği görülmüştür.
Kurulun devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına, ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumu gözetilerek kurul tarafından karar verileceği hükmünü ise devlet üniversitelerinde çalışan hekim ve sağlık çalışanları açısından değerlendirmeye tabi tutmuştur.
İdari ve mali özerkliğe sahip üniversitelerin yerine geçerek bu kurumların bütçe hazırlama yetkisi üzerinde doğrudan etki doğurabilecek nitelikte karar alma yetkisine sahip bir kurulun oluşturulmasının merkezi yönetimin vesayet yetkisinin sınırlarıyla bağdaşmadığını belirterek düzenlemenin devlet üniversitelerini de kapsamasını Anayasa’ya aykırı olarak değerlendirmiştir. İdari ve mali özerkliği bulunan üniversitelerde çalışan hekim ve sağlık çalışanlarının mali sorumluluğuna ilişkin ise Sağlık Bakanlığına bağlı Mesleki Sorumluluk Kurulu’nun belirleme yapmasının ise özerkliğe aykırı olduğunu tespit etmiştir.
Verilen iptal kararı ve iptal kararının gerekçesi yerinde olmakla birlikte Mesleki Sorumluluk Kurulu’na dair itirazların reddine ilişkin gerekçeler ise yukarıda da belirttiğimiz itirazlarımızı karşılamaktan uzaktır.
Ayrıca sağlık hizmeti kaynaklı zararın önlenebilmesine, hiç olmazsa en aza indirilmesine yarayacak bir mekanizma; ancak sağlık hizmeti kaynaklı zararın nasıl meydana geldiğini ortaya çıkarmaya, bunları gidermeye yönelik çalışmalarla mümkündür. Mevcut sağlık politikalarına, sağlık hizmetleri dönüşürken dönüşen hekim emeğine, karşı karşıya getirilen hasta-hekim ilişkilerine dair bütüncül bir bakış açısı geliştirilmeden meselenin tek başına cezai ve mali sorumluluklara indirgenmesi ise sonuç alıcı bir mekanizmadan söz etmemizi engellemektedir. Bu sebeple etkili yasal düzenlemelerin oluşturulabilmesi ancak bütüncül politika anlayışıyla hareket ederek, TTB’nin ve diğer meslek örgütlerinin önerilerine, eleştirilerine, kaygılarına kulak vererek mümkün olacaktır.
Öte yandan 1 Mart 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 21. maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 18. maddesinin 2. fıkrasından sonra gelmek üzere yeni fıkra eklenmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin bu maddeye ilişkin üniversitelerin özerkliğinin ihlal edildiğine dair yukarıda ayrıntılarıyla açıkladığımız iptal kararı ise bu kapsamda dikkate alınmamış ve iptal kararı doğrultusunda bir düzenlemeye madde değişikliğinde yer verilmemiştir.
Yapılan yeni düzenleme ise Sağlık Bakanlığı tarafından tıbbi uygulama kaynaklı zararların ödenmesinden sonra sigorta şirketlerinden tahsilat yapılmasına ilişkindir.
3359 sayılı kanunun ek 18. maddesine ve bu maddenin uygulanmasını göstermek üzere çıkartılan yönetmeliğe göre; hekimlerin sadece kasten gerçekleştirdiği eylemler ile hastaya verdikleri zarar dolayısıyla Sağlık Bakanlığı veya üniversite tarafından ödenecek tazminatın hekime rücu edilebileceğinden, hekimlerin esasen hastaya bu şekilde zarar vermesinin çok istisnai bir durum olduğu ve özel sigorta şirketleri eliyle yapılan zorunlu sigorta düzenlemesinden vazgeçilmediğine gözetildiğinde yapılan yeni düzenleme sigorta şirketlerine boş yere aktarılan kaynağın kamu bütçesine kazandırılmasını sağlaması bakımından olumlu değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte, temelde var olan sigorta sisteminin kamu yararına olmadığının da altını çizmek gerekir. Bunun yerine halihazırda özel sigorta şirketlerine aktarılmakta olan paranın kamusal bir fon oluşturularak burada toplanması durumunda, kendi adına bağımsız çalışan hekimler ile özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan hekimlerin benzer eylemleri nedeniyle doğan zararların da tazmin edilebileceği sürdürülebilir kaynak yaratılmış olması; hekimlerin karşılama imkanı olmayan tazminat yükleri ortadan kaldırılabilmesi ve nerede, kim tarafından verilirse verilsin kamusal niteliği olan sağlık hizmeti kaynaklı uğranılan hasta zararının tümüyle giderilebilmesi mümkün olacaktır.
Türk Tabipleri Birliği Hukuk Bürosu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi