Gerçekten inanılır gibi değil…
Nasıl bir ülke olduk biz?
Ya da hep mi böyleydik?
Kadınlar anlatmıyordu da şimdi mi dile geliyor bütün bu rezillikler?
Nedir bu kadınların çektiği…
Sokakta, toplu taşımada, iş yerinde, evde ve aklınıza gelecek her yerde bitmez tükenmez bir cinsel istismar ve cinsel taciz…
Yetmezmiş gibi bir de hastanede!
İnsanın en savunmasız olduğu yerde!
Ayşe Arman
49 yaşındaki Filiz Erdem, spinal anestezi esnasında cinsel tacize uğradığını iddia ediyor ve 4 yıldır bir hukuk savaşı veriyor.
Tesettürlü, iki oğlu, bir torunu olan kendi halinde bir ev kadını.
En kolayı bu meseleyi unutup gitmesiydi ama o, bunu onur meselesi yapmış. “Bana oluyorsa, yüzde yüz eminim ki başka kadınlara da oluyordur. Ben susmayacağım. Yeter artık cezalarını çeksin bu sapık adamlar!” diyor.
Sanık Ali Çavuşoğlu, iki yıl cezaya çarptırıldı. İtiraz etti, bir üst mahkemeye gitti. Şimdi de Filiz Erdem itiraz edecek. Bakalım bu davanın sonucu ne olacak. Filiz Erdem bana aşağıda okuyacaklarınızı anlatırken ara ara ağladı. Onu susmadığı, bu olayı hasıraltı etmediği için kutluyorum…
Sizi tanıyabilir miyiz…
Ben Filiz Erdem. 49 yaşındayım. Ev hanımıyım. Torun büyütüyorum. 3 yaşında bir kız torunum var ve cinsel istismar mağduruyum.
Ameliyat öncesi, anestezi esnasında cinsel tacize uğradım.
Akıl alır gibi değil…
Aynen öyle! Üstelik bir hastanede oldu bu rezillik. İnsanın en savunmasız olduğu yerde. O kadar ağrıma gitti ki, bütün psikolojim bozuldu. Susmadım, sineye çekmedim. Rezil olma pahasına davacı oldum. Sapık iki yıl ceza aldı ama bir üst mahkemeye itiraz etti, ceza bozuldu. Şimdi biz de itiraz edeceğiz, temyize gideceğiz…
Ben doğru mu anlıyorum: 4 yıl önce, Haseki Devlet Hastanesi’nde anestezi esnasında, “basit cinsel saldırı” olarak tanımlanan cinsel şiddete maruz kaldınız. Sanık, önce iki yıl hapis cezası aldı ama itiraz etti ve karar bozuldu, öyle mi?
Evet.
DOKTOR BELİME İĞNEYİ SAPLAMIŞTI Kİ…
Peki en başa dönelim. Rahatsızlığınız neydi?
Daha önce miyom ve kist ameliyatları olmuştum. Bu ameliyatlar neticesinde oluşan karın içi yırtıklarını giderme ameliyatıydı. İlk defa spinal anesteziyle, yani belden aşağı uyuşturma şeklinde yapılacaktı. Çünkü benim diğer 5 ameliyatım genel anestezi altında gerçekleşti. Beşincide uyanamama problemi ve akciğer sorunu yaşayınca bu karar alındı. Gerekli işlemler yapıldı, cihazlar bağlandı, damar yolu açıldı vs. Bunun üstüne anestezi doktoru, bana anestezinin nasıl yapılacağı bilgisini verdi ve sonra da şikâyetçi olduğum sapık hastane personeline seslendi. Ona beni konumlandırmasını söyledi…
Nasıl yani?
O anestezinin yapılması için, kişinin belli bir konuma gelmesi gerekiyor. Ben ameliyat masasında oturur pozisyondaydım. Bacaklarım yere sarkıyordu. Ve bu kişi geldi, omuzlarımdan tutarak beni konumlandırdı. Yani kafamı, omuzlarının arasına aldı. Beni iyice kendini çekti. Ve vücudunu dizlerime yasladı. O sırada doktor da arkamda, belime iğneyi sapladı…
Ben o pisliğin cinsel organını dizimde hissettim. Kendimi geri çekmeye çalıştım ama doktorun, “Kıpırdamayın lütfen, iğne soktum!” uyarısıyla karşılaştım. Nefesi de kulaklarımdaydı. Resmen adamın solukları hızlandı, belimde iğne varken adam tatmin oldu. Kıpırdamamam gerektiği için, hiçbir şey yapamadan çaresizce durmak zorunda kaldım. Çünkü ani bir hareket yapıp, sakat kalmak var…
Siz emin misiniz o sırada tatmin olduğundan?
Ben evli bir kadınım, neyin ne olduğunu biliyorum. Durumdan müthiş iğrendim. Zafiyetimden faydalanıldığı için de çok kızdım. Yüzde 100 eminim ki, bu pisliğin öncesinde de böyle sapıklıkları var. O hastaneye pek çok tesettürlü kadın gidiyor. Ben de de tesettürlüyüm ama ben, bana yapılan bu iğrençliği dile getirebildim. Herkes getirebiliyor mu emin değilim…
Siz, olayı yanlış anlamış olabilir misiniz?
Bakın, birine iftira atmak benim inancıma aykırı. Bir de sorarım size, torun-torba sahibi kadınım, niye böyle rezil bir şeyin mağduru olduğumun yalanını söyleyeyim? Olan biten bununla da sınırlı değil. Ameliyat bittikten sonra, personeli tekrar çağırıyorlar. Sizi ayılma odasına götürmeleri için. Sonuçta, o yeşil önlük üstünüzden çıkarılıyor ameliyat esnasında. Sadece pike örtmüş oluyorlar. Ayılma odasına, o pislik yeniden geldi. Üstümden örtüyü çekti. Doğal olarak göğüslerimi elimle kapattım ve bağırdım, “Defol git, üstümü niye açıyorsun!” diye. Ortadan kayboldu ve bir başka kadın görevli gelip üstümü örttü, beni içeri götürdü…
Tüm bunları eşinize anlattınız mı?
Korktum, bir süre anlatamadım. Öfkeden şeker komasına mı girer, kalp krizi geçirir mi bilemedim, o yüzden. Ama iki ay sonra o kadar gergindim ki evde, resmen depresyona girdim. Sonunda, “Ben ameliyatta böyle böyle şeyler yaşadım!” diye anlattım. Tabii, “Bana daha önce niye anlatmadın!” diye kıyameti koparttı. Ama sonra dava süreci başladı…
KADIN HAKİM, O PİSLİĞİ YERİN DİBİNE SOKTU!
Bir sağlık personelinin, hastaya cinsel tacizde bulunması nasıl açıklanabilir?
Hiçbir şekilde açıklanamaz! Siz, bu ülkedeki istismarın boyutunu düşünün. Bakın, mahkemede kararı veren bir hâkime hanımdı. Ona hep dua ediyorum, o beni anladı. Hâkime hanım, o pisliği yerin dibine soktu. “Keşke cezayı almadan tedavi görseydiniz bulunduğunuz hastanede!” dedi. Ekledi: “Bu toplum nereye gidiyor?”
BEN SÖYLEMEZSEM, SEN SÖYLEMEZSEN, O SÖYLEMEZSE… KİM SÖYLEYECEK?
Davacı olmaya nasıl karar verdiniz?
Eşimden sonra ablamla konuştum. Ablam emekli bir sağlık personeli. “Hastanelerde böyle olaylar o kadar çok oluyor ki!” dedi ve yıllar içinde şahit olduklarını anlattı. Meğer hep hasıraltı edilirmiş. Ben, benim olayımın hasır altında kalmasını istemedim…
4 yıldır mücadele veriyorsunuz, esas olarak neden?
Çünkü eminim ki sadece bana olmuyor! Bu ülkede sokaklarda, toplu taşımalarda, her yerde kadınlara karşı taciz ve istismar suçu işleniyor. Hastanelerde de işleniyor. Bunlar artık konuşulsun, su yüzüne çıksın. Mücadelem bu yüzden…
Mahkeme 2 yıl ceza verince, “Hak yerini buldu!” dediniz mi?
Hayır çünkü iki yıl ceza verilmesi şu anlama geliyormuş: Taş çatlasa, iki hafta yatar çıkarmış! Başkalarına yeniden yapabilsin diye! İnanın bu adam, bir kadının sırtında iğne varken bunları yapıyorsa, denk düşürse kim bilir neler yapar! Potansiyel tecavüzcü! Ve elini kolunu sallayıp dolaşabiliyor. Resmen adalete inancımı kaybettim. Bir de avukatının itiraz dilekçesini okuduğum zaman, iyice delirdim. Adam benim kilomdan bahsetmiş. Kilomdan dolayı beni sıkı sıkı tuttuğunu söylemiş. Güya kilosu, benim kilomun üçte biriymiş. Evet, ince bir kadın değilim, 85-90 kilo arasında oynuyorum çünkü kortizon kullanıyorum. Ama bu adam da 30 kilo değil!
Neden “Susayım!” demediniz?
Ben söylemezsem, sen söylemezsen, o söylemezse, kim söyleyecek? Bu adamlar yaptıklarının suç olduğunu nasıl bilecek? Ben resmen paranoyak oldum. Bakın torunum dünyaya geldiğinde, herkes torunumu bebek odasında pencereden izlerken, ben ameliyathane kapısında gelinim Yasemin’i bekledim. Çıkar çıkmaz onun gözlerine baktım, acaba o da bir şey yaşamış mıdır korkusuyla. Bu kadar derinden etkiledi yaşadıklarım beni… Ama hastane personeli, birbirini korudu. “Halüsinasyon görüyor” dediler. Neyse ki avukatımız öyle olmadığını, aldığım ilaçların buna yol açmayacağını kanıtladı. Şimdi bir üst mahkemeye itirazımızın sonucunu bekliyoruz.
HASTANE PERSONELİ AĞIZ BİRLİĞİ YAPTI
Olay esnasından odada kaç kişi vardı?
Arkası dönük bir hemşire hanım vardı. Masada ameliyat malzemelerini hazırlıyordu. Bir de anestezi uzmanı doktor vardı arkamda, belime iğne sokuyordu, önümde de o sapık… Hastane personeli ise o anda odada 7-8 kişi olduklarını söyledi. Ama bir devlet hastanesinde keşke sizinle 7-8 kişi ilgilenebilse… Ne yazık ki böyle bir şey yok. Türkiye’deki gerçeği yansıtmıyor.
Hepsi çalıştıkları hastaneyi ve meslektaşlarını korumak için ağız birliği yaptı…