Wellcome Sanger Enstitüsü, Oslo Üniversitesi ve Cambridge Üniversitesi’nden araştırmacılar ve işbirlikçileri, ilk kez antibiyotik kullanımının süper mikropların tek nedeni olmadığını keşfettiler.
Birleşik Krallık ve Norveç’teki araştırmacılar, son yirmi yılda antibiyotik kullanımının tedaviye dirençli bakteri Escherichia coli (E. coli) üzerindeki etkisini karşılaştırdı.
Antibiyotik direnci, bakteri türleri evrimleştiğinde ve birçok farklı antibiyotiğe karşı direnç geliştirdiğinde ortaya çıkar ve enfeksiyonlara neden olabilir.
Dünya çapında kan dolaşımı enfeksiyonlarının en yaygın nedeni olan E. coli kan dolaşımı enfeksiyonlarının %40’ı, Birleşik Krallık’taki hastanelerde ciddi enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılan önemli bir antibiyotiğe dirençlidir.
Çalışma, E. coli’nin yayılmasını neyin etkilediğini anlamak için 700’den fazla yeni kan örneği ve önceden sıralanmış yaklaşık 5.000 bakteri örneği kullanarak bakterilerin yüksek çözünürlüklü bir genetik karşılaştırmasını gerçekleştirdi.
Sonuçlar tedaviye dirençli bakterilerdeki artışın kullanılan geniş spektrumlu antibiyotiğin türüne bağlı olarak değiştiğini gösterdi. Spesifik olarak, E. coli’nin neden olduğu idrar yolu enfeksiyonlarını tedavi etmek için yaygın olarak kullanılan bir antibiyotiğe karşı direnç oranı, ülkeye bağlı olarak %8,4 ila %92,9 arasında değişiyordu.
Ayrıca ülke genelindeki antibiyotik kullanım düzeyleri de direnç oranını etkiledi. Birleşik Krallık’ta, Norveç’e kıyasla kişi başına ortalama üç ila beş kat daha fazla penisilin dışındaki beta-laktamlar kullanıldı ve bu da belirli bir E. coli suşunun neden olduğu çoklu ilaca dirençli enfeksiyonların görülme sıklığının daha yüksek olmasına yol açtı.
Çoklu dirençli bakterilerde hayatta kalma, çevrede hangi E. coli suşlarının bulunduğuna bağlıydı; bu da, bir tür antibiyotiğin farklı ülkelerde antibiyotiğe dirençli bakterilerin yayılması üzerinde aynı etkiye sahip olup olmayacağının belirlenmesini imkansız hale getiriyordu.
Wellcome Sanger Enstitüsü ve Oslo Üniversitesi’nden kıdemli yazar Profesör Jukka Corander, “Eğer süper mikropların yayılmasını kontrol etmek istiyorsak, bakteriyel başarının altında yatan itici güçlerin ayrıntılı bir şekilde anlaşılması için genomiği kullanmaya devam etmek çok önemlidir” dedi.