Vücudumuzdaki damar yapısını bir ağaca benzetirsek; bu ağacın ana gövdesini oluşturuyor aort damarı. Bir yandan vücudumuza temiz kanı taşıyarak hayat veriyor ama bir yandan da sinsi ve ölümcül bir tehlikeyi içinde gizliyor! Hastalığın adı, aort anevrizması! Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Rıza Türköz, özellikle 59-59 yaşları arasındaki erkeklerde çok daha fazla görülen hastalığın genellikle hiçbir şikayete yol açmadan tesadüfen fark edildiğini belirterek “Damarda yırtılma oluşmadan önce ameliyat edilen hastalarda hayati risk yüzde 1-3 olurken, yırtılma sonrası yapılan ameliyatlarda ise yüzde 90’ın üzerine çıkıyor. Bu ani ölüm riskini almak yerine modern görüntüleme yöntemleriyle erken tanı konulup tedaviye başlanması mümkün” diyor. Prof. Dr. Rıza Türköz bu sinsi ve ölümcül hastalığı ve korunmanın yollarını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Aort damarı, kalbin sol karıncığından çıkan ve tüm damarların köken aldığı vücudumuzun en büyük damarının adı. Bu damarın genişlemesine ‘Aort Anevrizması’ deniliyor. Özellikle 59-69 yaş arasındaki erkeklerde çok daha fazla görülen ve çoğunlukla damar aniden yırtılıncaya kadar belirti vermeyen bu hastalığı “Beklenmedik, sinsi ve ölümcül bir hastalık” olarak tanımlayan Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Rıza Türköz“ Erişkin bir insanda göğüs duvarının içindeki aort damarı çapı yaklaşık 3 cm’dir. Bu çap kişinin boy, kilo ve yaşına bağlı olarak 3.5-4.4 cm’ye kadar normal kabul edilir. Ancak sıklıkla aort damarı çok genişlemiş olsa bile (5 cm ve üzeri) hiçbir bulgu ve yakınmaya yol açmayabilir ki anevrizmanın büyümesi ile yırtılma riski orantılıdır!” diyor.
Erken teşhis ve tedavi hayat kurtarıyor!
Sinsice ilerlediği ve aniden yırtılana dek hiçbir belirti vermeyebildiği için aort anevrizması genellikle başka bir sebeple yapılan tetkikler sırasında tesadüfen saptanabiliyor. Bu tesadüfi teşhisin tam anlamıyla hayat kurtarıcı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Türköz “Çünkü genellikle 5 cm çapında bir genişleme aortun aniden yırtılmasına ve ölüm riskinin artmasına neden olur! Bu nedenle düzenli muayene ve tetkiklerle hastalığın erken teşhis edilip tedaviye başlanması hayati öneme sahiptir. Hiçbir yakınması ve hastalık bulguları olmayan kişilerde rutin tetkikler sırasında ekokardiografide kalpten çıkan aortanın normalden büyük olarak görülmesi ile ön tanı konulabilir. Yine akciğer grafilerinde aortun genişlemesi saptanabilir. En kesin ve doğru tanı bilgisayarlı tomografi ile konulur. Eğer aort damarında genişleme tespit edilirse, belirli aralıklarla radyolojik incelemeler tekrarlanarak hasta takip edilir. Genellikle bilgisayarlı tomografi ile takip edilir. Çap kritik düzeye ulaşıyorsa veya çapta yıllık hızlı büyüme varsa bu önemlidir. Günümüzde çıkan aort çap kritik düzeye geldiği zaman elektif dediğimiz uygun şartlarda ameliyat edilen hastalarda ameliyat riski yüzde 1-3 arasındadır. Aort damarının yırtılması sonrası ameliyat edilen hastalarda ise hayati risk yüzde 90’ın üzerine çıkmaktadır! diye konuşuyor.
Sigara içenler ve hipertansiyon hastaları dikkat!
Aort damarının ileri genişlemesine (anevrizmanın büyümesi) tansiyon yüksekliği eşlik ediyorsa hastalığın hipertansiyona bağlı bulgularla ortaya çıkabildiğini belirten Prof. Dr. Türköz, bazen de damarın genişlemesi sonucu çevre dokulara bası oluşturup ağrı şikayetleri ile kendini gösterebildiğini söylüyor. Sigara içilmesi ve hipertansiyonu olup tedavi görülmemesinin anevrizmanın hızlı büyümesine ve yırtılma riskinin artmasına neden olduğunu söyleyen Prof. Dr. Türköz erken teşhis ve tedavi sayesinde aortun tehlikeli çapa ulaşmadan uygun şartlarda ameliyat edilmesinin, aort anevrizmalarına bağlı ani ve beklenmedik ölümleri önleyebildiğini vurguluyor. Önde gelen bilim insanlarından Albert Einstein’in 1955 yılında anevrizmaya bağlı aort yırtılması nedeniyle hayatını kaybettiğini söyleyen Prof. Dr. Türköz ailesinde aort anevrizması öyküsü veya akrabalarında açıklanamayan ani ölüm olanların da yakından takip edilmesi gerektiğini söylüyor.