Salk Enstitüsü ve Kaliforniya Üniversitesi San Diego Tıp Fakültesi’ndeki araştırmacılar, yeni bir klinik çalışmada zaman kısıtlamalı beslenmenin (aralıklı oruç) metabolik sendromlu yetişkinlere önemli sağlık yararları sağlayabileceğini buldu.
Üç ay boyunca her gün sekiz ila on saatlik tutarlı bir aralıkta yemek yiyen hastalar, standart tedaviler görenlere kıyasla kan şekeri düzenlemesi ve metabolik fonksiyona ilişkin çeşitli belirteçlerde iyileşmeler gördüler.
Çalışmayı yürüten Profesör Satchidananda Panda. “Vücudumuz aslında günün saatine bağlı olarak şekerleri ve yağları çok farklı şekilde işliyor. Zaman kısıtlı beslenmede, vücudun doğal bilgeliğini yeniden devreye sokuyor ve metabolizmayı eski haline getirmek ve sağlığı iyileştirmek için günlük ritimlerini kullanıyoruz.”
TIMET Çalışması TIMET çalışması, metabolik sendrom için ilaç kullanan hastalarda kişiselleştirilmiş zaman kısıtlı beslenme programının faydalarını değerlendiren ilk çalışmadır.
UC San Diego Tıp Fakültesi’nde tıp profesörü Pam Taub “Birçok hasta için metabolik sendrom, diyabet ve kalp hastalığı gibi ciddi ve kronik hastalıklara yol açan dönüm noktasıdır.”
Şeker, tuz ve yağ oranı yüksek Batı diyetleri, giderek daha hareketsiz yaşam tarzlarıyla birleşince, metabolik işlev bozukluğu oranlarının artmasına katkıda bulunduğu düşünülüyor.
İlk öneri “az ye, fazla hareket et” olsa da, bu yaşam tarzı değişikliklerini çoğu insan için uzun vadede sürdürmek zordur. Araştırmacılar, zaman kısıtlamalı beslenmenin, halihazırda ilaç kullananlar da dahil olmak üzere daha geniş bir hasta yelpazesine erişilebilen daha pratik bir yaklaşım sunduğunu söylüyor.
Time-Restricted Eating in Adults With Metabolic Syndrome: A Randomized Controlled Trial
Çalışma Metodolojisi ve Bulguları
Yeni çalışmada, zaman kısıtlamalı beslenme protokolleri her katılımcının yeme alışkanlıklarına, uyku/uyanıklık programlarına ve kişisel taahhütlerine göre özelleştirildi.
Ortaya çıkan rejim, katılımcıların yeme pencerelerini günde tutarlı bir şekilde sekiz ila on saate düşürmelerini sağladı; uyandıktan en az bir saat sonra başlayıp uyumadan en az üç saat önce sona erdi. Ekip, bu kişiselleştirilmiş yaklaşımın, genellikle tüm katılımcılara aynı katı zaman aralığını atayan diğer aralıklı oruç çalışmalarına kıyasla, hastaların müdahaleyi tamamlamasını daha kolay hale getirdiğini söylüyor.
TIMET çalışması ayrıca metabolik sendrom için ilaç kullanan katılımcıları da kabul etti; bu grup genellikle bu tür çalışmalardan hariç tutulur. Bu, mevcut standart bakım farmakolojik tedavilerine ek olarak zaman kısıtlı beslenmenin faydalarını ölçen ilk çalışmadır.
Çalışmada, metabolik sendromlu 108 yetişkin rastgele zaman kısıtlı beslenme grubuna veya kontrol grubuna ayrıldı. Her iki grup da standart bakım tedavilerini almaya devam etti ve Akdeniz diyetiyle ilgili beslenme danışmanlığı aldı. Katılımcılar ayrıca Salk’ta geliştirilen mobil uygulamasını kullanarak yemeklerini kaydettiler.
Üç ay sonra, zaman kısıtlamalı beslenme rejimini tamamlayan hastalarda kan şekeri ve kolesterol gibi kardiyometabolik sağlıkla ilgili temel belirteçlerde iyileşmeler görüldü. Ayrıca, uzun vadeli kan şekeri kontrolünün bir belirteci olan hemoglobin A1c’de daha düşük seviyeler görüldü. Bu azalma, Ulusal Diyabet Önleme Programı tarafından daha yoğun müdahalelerle elde edilenle benzer ölçekteydi.
Zaman kısıtlamalı beslenme grubu ayrıca vücut ağırlığında, vücut kitle indeksinde (VKİ) ve metabolik hastalıkla yakından ilişkili bir yağ türü olan karın gövde yağında yüzde 3-4 daha fazla azalma gösterdi. Daha da önemlisi, bu katılımcılar kilo kaybında sıklıkla bir endişe kaynağı olan önemli yağsız kas kütlesi kaybı yaşamadılar.
TIMET denemesi, zaman kısıtlamalı beslenmenin kardiyometabolik sağlığı iyileştirmek için pratik ve düşük maliyetli bir müdahale olarak kullanımını destekleyen giderek artan kanıtlara katkıda bulunuyor. Umut verici sonuçlar, sağlık hizmeti sağlayıcılarının metabolik sendromlu hastalara mevcut tedavilere ek olarak yaşam tarzı müdahalesini önermeyi düşünebileceklerini göstermektedir, ancak zaman kısıtlı beslenmenin bu faydaları sürdürüp sürdüremeyeceğini ve nihayetinde kronik hastalık riskini azaltıp azaltamayacağını belirlemek için ek uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç vardır.