Türk Toraks Derneği (TTD) Merkez Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Doç. Dr. İpek Candemir, Aliağa Limanı Gemi Söküm Tersanesi’nin uzun yıllardan beri varlığını sürdürmekte ve bölgede ciddi derecede hava-su-toprak kirliliği yaratmakta olduğuna, ayrıca tehlikeli çalışma koşullarıyla da iş kazası ve meslek hastalıkları ile ilgili endişe verici riskler barındırmakta olduğuna dikkat çekti.
Doç. Dr. İpek Candemir, “Bu tesislerdeki süreçlerde kullanılan, yan ürün ya da atık şeklinde ortama salınan başta asbest lifleri olmak üzere arsenik, kurşun ve diğer ağır metaller; poliaromatik hidrokarbonlar, tributiltin oksit ve dieldrin gibi toksik maddeler; parçacık maddeler, kısa ve uzun sürede, geniş alanda çevre kirliliğine neden olma potansiyeline sahiptir. Ayrıca, gemi sintinelerinden çıkan petrol bazlı katı ve sıvı atıklar da kıyı kirliliğine neden olmaktadır. Hem bölge halkında hem de tesis çalışanlarında başta solunum sistemi olmak üzere çoklu vücut sistemini ilgilendirebilecek geri dönüşü olmayacak ve ölüme varabilecek kadar ciddi sağlık etkilerine neden olabilir.” diye belirtti. Doç. Dr. Candemir, sözlerine şöyle devam etti:
“Bölgedeki işçiler gün içinde soludukları asbestin solunum zorluğuna yol açtığını, verilen toz maskelerinin yetersiz kaldığını, vücutlarındaki kurşun değerlerinin sürekli yükseldiğini ve kendilerine bu konularda eğitim verilmediğini belirtmektedir. Bu tehlike dolu yerde her an ölebilecekleri düşüncesi ile çalışmaktadırlar. Özellikle de bu bölgede asbest yönetimi üzerinden, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda ciddi eksikliklerin ve düzensizliklerin olduğu bilinmektedir. Öyle ki gemi parçaları açık alanda kesildiği için herkesin asbeste maruz kalma riski mevcuttur. Asbest, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansının (IARC) kanserojen maddeler listesinde “insan için kesin kanserojen” tanımladığı Grup 1’de yer almakta, akciğer kanseri ve akciğer zarı kanseri başta olmak üzere çok sayıda kansere neden olmaktadır.”
TTD Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Sekreteri Uzm. Dr. Selin Çakmakcı Karakaya ise, “Brüksel merkezli NGO Shipbreaking Platform (STK Gemi Söküm Platformu) tarafından Aralık 2023’te yayınlanan “Türkiye’de Gemi Geri Dönüşümü: Sorunlar ve İleriye Dönük Hedefler” adlı bir raporda belirtilen bulgular ışığında, gemi geri dönüşüm tesisleri, kapatılması gereken tehlike kaynakları olarak görülmektedir.” dedi.
Tesislerin, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinden muaf tutulmakta, ayrıca Sağlık Etki Değerlendirmesi (SED) de yapılmamakta olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Selin Çakmakcı Karakaya, şunları söyledi:
“Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ve Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliğinin getirdiği yükümlülükler tam olarak uygulanmamakta, tehlikeli madde envanter raporları (IHM) eksik gösterilmekte, çevresel sıkı denetim ve takip mekanizmaları etkin bir şekilde işlememektedir. Tam da bu boşluklardan yola çıkarak bu tesisler, çalışma izinlerini aktif olarak ellerinde bulundurmaktadırlar. Çok ilginçtir ki, tüm bu çıplaklığıyla görünen resimde varlığını hala bu şekilde devam ettiren Aliağa Gemi Söküm Tesisleri, aralıklı olarak birçok ülkenin sökümünü reddettiği okyanus aşırı çeşitli ülkelerden söküm için ülkemize gelen gemi haberleriyle ve karşılığında ortaya çıkan kamuoyu tepkisiyle sürekli olarak gündeme gelmektedir. Son zamanlarda Fransız bandıralı tehlikeli atık ve asbest yüklü Raymond Croze gemisi getirilmiş, tepkiler nedeniyle Aliağa açıklarında bekletilen “ölüm gemisi” daha sonra söküm tesislerine alınmıştır. Norveç firması Grieg Green Sao Paulo’da 9 ton asbest olduğunu iddia etmiş, 2010 yılında sökümü tamamlanan Sao Paulo’nun ikizi Clemenceau gemisinin söküm öncesi hazırlanan raporunda ise 760 tonu asbest olmak üzere 1300 ton tehlikeli zararlı kimyasal madde tespit edildiği belirtilmişti. İzmirlilerin yoğun tepkisi üzerine uçak gemisi Atlantik Okyanusu’nda batırılmıştı. Son olarak asbest ve zehirli kimyasal madde barındırdığı iddia edilen İtalyan Deniz Kuvvetleri’ne ait iki devriye gemisi (Bersagliere ve Artigliere) ile eski iki firkateynin (Maestrale ve Scirocco) geçen yıl Aliağa’ya nakledilmesinin ardından, bu yıl 1970’li yıllarda inşa edilen üç denizaltı (Carlo Fecia di Cossato, Leonardo da Vinci ve Guglielmo Marconi), gemi sökümü için İzmir Aliağa Limanı’na ÇED yapılmadan demirlemiştir (Fotoğraf). Söz konusu gemilerin IHM raporları kamuoyuyla bir türlü paylaşılmamıştır. Nitekim, AB standartları nedeniyle birçok ülkenin sökümünü reddettiği deniz araçları için İtalya Savunma Sanayi Ajansı’nın düzenlediği ihaleyi 1,7 milyon Euro ile Ege Çelik adlı şirket almıştır. Söz konusu tesis de AB mevzuatına uymamaktadır. Yalnızca 8’inin AB mevzuatlarına uygun şekilde söküm işlemi gerçekleştirdiği toplamda 22 gemi söküm tesisi bulunan Aliağa’da son 5 yılda 714 gemi sökümü yapılmış, bu gemilerden 241 ton asbest atık çıkmış ve Aliağa’da bertaraf edildiği belirtilmiştir.”
Çevre ve insan sağlığı için optimum koşullar sağlanmadan bu tesislerin çalıştırılması, halk, işçi ve ekosistem sağlığını ciddi derecede kötü yönde etkilemeye devam edeceğini ve bu durumun kabul edilemez olduğunu belirten Uzm. Dr. Karakaya, “Türk Toraks Derneği olarak her zaman çevreyi ve dolayısıyla halk sağlığını korumanın önemine inanıyoruz. Ülkemizde üretilmemiş olan bu ölüm gemilerinin, üretildikleri ülkeler yerine sökülmek üzere ülkemize gelip uygun prosedürler izlenmeden sürecin işlemesini doğru bulmuyoruz ve bu konuda gerekli önlemlerin hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.” dedi.