Bu yıl 31 Mayıs – 4 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen ve Amerikan Klinik Onkoloji Derneği (ASCO) tarafından düzenlenen Uluslararası Kanser Kongresi’nde geçen sene olduğu gibi yine İmmüno-Onkolojik tedaviler ön plana çıktı. ASCO Kongresi’ne katılarak açıklanan çalışmaları yakından takip eden Hacettepe Üniversitesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Şuayib Yalçın ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Umut Demirci, İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyon seçeneklerinin sınırlı ve karşılanmayan tıbbi ihtiyacın olduğu bazı kanser türlerinde ön plana çıktığını belirttiler.
31 Mayıs – 4 Haziran 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilen ve Amerikan Klinik Onkoloji Derneği (ASCO) tarafından düzenlenen Uluslararası Kanser Kongresi’nde geçen sene olduğu gibi yine İmmüno-Onkolojik tedaviler ön plana çıktı.
Tüm dünyadan onkoloji uzmanları ve kanser tedavisi sürecine dahil olan diğer branşlardan doktorların katıldığı ve kanser klinik çalışmalarının ilk kez açıklandığı ASCO Kongresi Chicago’da gerçekleştirildi. 31 Mayıs – 4 Haziran 2019 tarihleri arasında düzenlenen ve 30 binden fazla kişinin takip ettiği kongrede, pek çok kanser türünde uygulanan yenilikçi yaklaşımlar ve tedavi olanakları onkologlara sunuldu.
ASCO Kongresi’ne katılarak açıklanan çalışmaları yakından takip eden Hacettepe Üniversitesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Şuayib Yalçın ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Umut Demirci tedavi seçeneklerinin sınırlı ve karşılanmayan tıbbi ihtiyacın olduğu bazı kanser türlerinde İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyonlarının ön plana çıktığını belirttiler. Dünya genelinde görülen kanserler arasında önemli bir ölüm nedeni olan Hepatoselüler Kanser (karaciğer kanseri) tedavisindeki İmmuno-Onkolojik tedavi kombinasyonlarının ümit vadeden verileri açıklandı.
Sindirim sistemi kanserleri konusunda uzman olan Hacettepe Üniversitesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Şuayib Yalçın “Karaciğer kanseri dünya genelinde kansere bağlı ölümlerin en yaygın nedenlerinden dördüncüsüdür ve mevcut durumda tedavi olanakları çok sınırlıdır ve geliştirilmesi gerekmektedir” dedi
Prof. Yalçın sözlerine şöyle devam etti: “Hepatosellüler Karsinom genellikle ileri evrede tanı almaktadır ancak bu aşamada etkili tedavi seçenekleri sınırlı kalmaktadır. Birinci basamak standart tedavinin plaseboya kıyasla sağladığı sağkalım yararı maalesef istenen düzeyde değildir. Çoğu hepatosellüler karsinom vakasında hepatit B ya da hepatit C enfeksiyonları bulunmaktadır. Bunların dışında alkol, yağlı karaciğer ve obezite de hepatosellüler karsinom oranlarını ileride daha da yükseltmesi beklenmektedir.
Daha önce sorafenib tedavisi almış ileri evre hepatoselüler karsinomlu hastalarda İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyonlarının değerlendirildiği bir klinik çalışmada, İmmüno-onkolojik tedavi kombinasyonu ile objektif yanıt oranı %31 olarak kaydedildi. Analiz tarihinde medyan yanıt süresi ise 17.5 ay olarak bulundu.
Bu çalışmada hastalar, İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyonları için üç farklı doz üç ayrı kolda değerlendirildi. Tüm tedavi kolları genelinde anlamlı yanıtlar elde edildi. Gruplar arasında en uzun medyan genel sağkalım 22.8 ay olup, 30 aylık genel sağkalım oranı %44’tür. Tedaviye yanıt, başlangıçtaki tümör PD-L1 durumundan bağımsız olarak elde edildi. İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyonlarının yönetilebilir bir güvenlik profili sergilediği görüldü.
Tedavi seçeneklerinin sınırlı olması ve bu seçenekler arasında eskiden İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyonlarının etkililiğinin gösterilmemiş olması nedeniyle hepatoselüler karsinomda etkili tedavi karşılanmayan önemli bir ihtiyacı temsil ediyordu. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyonlarının tedavi seçeneklerine eklenmesinin ileri evre hepatosellüler karsinomlu hastalarda umut vadeden klinik yarar sağlayabileceğini göstermektedir.”
İmmüno-Onkolojik Tedavi Kombinasyonlarına İlişkin Uzun Dönem Verileri, İleri Evre Melanom Tanılı Hastalarda Kalıcı Sağkalım Yararı Gösterdi
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Umut Demirci “Melanom, derideki pigment üreten hücrelerin (melanositler) kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla karakterize olan bir tür deri kanseridir. Metastatik melanom, hastalığın en ölümcül formudur ve kanser deri yüzeyinin ötesinde başka organlara yayıldığı zaman ortaya çıkar” dedi.
Doç. Dr. Umut Demirci sözlerine şöyle devam etti: Melanom insidansı son 30 yıldır sürekli artış göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü dünya genelinde melanom insidansının 2035 yılına kadar 424.000’ün üstüne, hastalıkla ilişkili ölüm sayısının da 94.000 üstüne yükseleceğini öngörmektedir. Melanom çok erken evrelerinde müdahale edildiğinde tedavi edilebilen bir hastalıktır ancak lenf nodları tutulumu gerçekleştiğinde sağkalım oranları neredeyse yarı yarıya azalmaktadır.
ASCO’da bu konuda sonuçları yayınlanan iki ayrı klinik çalışma olduğunu ifade eden Doç. Dr. Umut Demirci, “Her iki çalışmada da sonuçlar, bu hastalarda İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyonlarının bırakılmasının ardından elde edilen yanıtın sürdürülebilirliği ve uzun dönem sağkalım yararı göstermiştir.”
Doç. Dr. Umut Demirci ayrıca; Daha önce tedavi almış ya da almamış ileri evre melanom hastalarında İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyonu kullanımına ilişkin en uzun süreli takip çalışmasının beş yıllık analizleri sağkalımı uzatma konusundaki kalıcılığını ortaya koyduğunu ifade etti.
Analize göre, tüm hastalar için ortanca 43.1 aylık izlemde, 4.5 yıllık genel sağkalım %57 oranında stabil seyretti. Tedavinin sonlandırılmasını takiben üç yıllık genel sağkalım oranının ise %56 olduğu gösterildi. Çalışma ayrıca kombinasyonun BRAF mutasyon durumu ya da LDH düzeyinden bağımsız olarak uzun dönem genel sağkalım sonuçları elde edildi.
Sonuçları açıklanan 813 hastada yapılan İmmüno-Onkolojik tedavi kombinasyonlarının klinik çalışmasının 4 yıllık analizinde, uzun dönem yaşam kalitesi ve semptom yükü analiz edilmiştir. Daha önce tedavi almamış rezeke edilemeyen ya da metastatik melanom hastalarında İmmüno- Onkolojik tedavi kombinasyonlarının sonlandırılmasından sonraki tedavi uygulanmayan aralıkta yaşam kalitesinin korunduğu belirlenmiştir. Birinci yılda üç ayda bir, ardından altı ayda bir yapılan sağkalım takip ziyaretlerinde değerlendirilen yaşam kalitesi (EQ-5D-3L; hareketlilik, kişisel bakım, sıradan faaliyetler, ağrı/rahatsızlık ve anksiyete/depresyon) ölçütüne göre 2. takip sonrasında tesbit edilen skorlar stabil olarak seyretmiştir.
Bu çalışmada hasta tarafından bildirilen başlangıçtaki yaşam kalitesi ve semptomların tedavi boyunca korunduğu görülmüş ve hiçbir tedavi kolunda klinik açıdan anlamlı kötüleşme kaydedilmemiştir.
İmmüno-Onkolojik tedavi nedir?
Kanser, halen en ciddi halk sağlığı sorunlarından birisi olup, tüm dünyada görülen en yaygın ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. 2015 yılı Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl kanser nedeniyle yaklaşık 8,8 milyon kişi hayatını kaybetmektedir. İmmüno-Onkolojik tedavi, üzerinde çok büyük Ar-Ge araştırmaları yapılan kansere karşı geliştirilen yeni bir tedavi yöntemidir. Kelime anlamı olarak, “immüno” bağışıklık sistemini, “onkoloji” ise kanseri temsil etmektedir. Geleneksel tedavi yöntemlerinde süreç, doğrudan kanserli bölge üzerine odaklanmaktadır. İmmüno-Onkolojide ise tedavi, vücudun doğal savunma sistemi olan bağışıklık sistemininin kanserle mücadele etmesi prensibi üzerine kuruludur. Farkındalığı artmış bağışıklık sistemi, kanser hücrelerinin yok edilmesinde daha etkili bir rol oynayarak iyileşme sürecini destekler. Gerçekleştirilen klinik araştırmaların sonuçlarına göre, kanser tedavisinde İmmüno-Onkolojik ilaçlar kullanıldığında uzun dönem sağkalım oranları artmaktadır. Bununla birlikte bu ilaçların yan etkileri de diğer kanser ilaçlarına göre daha yönetilebilir olduğundan hastaların tedavi sürecindeki yaşam kalitesi de artmaktadır.