Geleceğin sağlık eğitimi ve hizmetlerini sunmak için hazırlanan asistan hekimlerle sorunlarını dinlemek için bir araya geldik. Bir dokunduk, bin ah işittik. Yoğun mesaiden şiddette, mobbingden eğitimlerin yetersizliğine kadar onlarca sorunla boğuştuklarını söyleyen asistanlar “Tükendik, artık ilaçlarla ayakta duruyoruz” diye konuşuyor.
MOBBING DE VAR ŞİDDET DE
Sorunlarını dinlemek için bir araya geldiğimiz asistanların isimleri, eğitim aldıkları hastaneler bizde gizli. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi oldukları ve eğitimcilerinden korktukları için deşifre olmak istemiyorlar. Gece – gündüz çalışarak tıpfakültesinde okumaya hak kazanan, altı yıllık zorlu eğitimden sonra, uzman olmak için tekrar TUS’a (Tıpta Uzmanlık Sınavı) giren asistanların hayatı hiç de kolay değil. En büyük sorunları iş yoğunluğu. Yeterli eğitim alamadan, hizmet odaklı çalışmak zorunda kalıyorlar. Uzun saatler süren nöbetler, kalitesi giderek düşen eğitim, eğiticilerin mobbingi, hasta ve yakınlarının şiddeti asistanların hayatını daha da zorlaştırıyor.
BİR Sağlık Bakanlığı hastanesinde kadın hastalıkları ve doğum kliniğinde asistanlığının üçüncü senesinde olan C.D., 30 yaşında. Tanımlanmış eğiticilerin, eğitim sürecinde çok az rol aldığını söylüyor ve “Bizde eğitim ‘akrandan akrana’ oluyor. Eğitim görevlisinin bize anlattıkları şeyler sayılı. Herhangi bir uzmandan daha fazla şeyi yaşıtım veya benden daha küçük asistanlardan öğrendim” diyor. Özellikle cerrahi kliniklerde katı bir hiyerarşi bulunduğunu, eğitici ya da daha kıdemli asistanların şiddete varan davranışlarıyla karşılaştıklarını anlatan C.D. şöyle konuşuyor:
34 SAAT KESİNTİSİZ ÇALIŞMAK
“Eğitim süreci olduğu için bu normal karşılanıyor. Üç ay boyunca yöneticimden psikolojik şiddet gördüm, hiçbir şey söyleyemedim. Çünkü yerimi, nöbetlerimi belirleyen o. Asistanlar yalnızlar. Eş kıdemliler kendi içinde dayanışır. Asistanlar arasında depresyon oranı çok yüksek. Hemen hemen herkes antidepresan alıyor. Uyuyamıyoruz. 34 saat kesintisiz çalıştığımız oluyor. Nöbet ertesi izin yapmıyoruz. Poliklinikler ve acillerde sözel şiddet neredeyse rutinleşti. Hastanede fiziksel şiddet hemen her gün yaşanıyor. Hastalar bize ne yapacağımızı söyleyerek geliyor. Yapamayacağımız şeyler için onları ikna ederek göndermek zorunda kalıyoruz. Genç olmak, kadın olmak dezavantaj.”
EĞİTENLER DE ASİSTANLAR!
Araştırma ve eğitim hastanesinde acil asistanı olan S.K. (29) da pratik eğitimlerin yetersiz olduğunu söylüyor ve şunları anlatıyor: “Eğitimcilerin başka kliniklerden görevlendirmeyle geliyor. Bizden 1-2 yıl önce başlayan asistanlar eğitiyor bizi. Uzmanlar ortada yok. Uzman ya da öğretim görevlisinin fark etmediği bazı yanlış uygulamalar bize aktarılabiliyor. Özellikle araştırma ve eğitim hastanelerinde asistanlar eğitim alan kişi olarak değil de hizmet sunucu olarak görülüyor. Hastaneler hizmet sunumu odaklı. Bu yaklaşım eğitimlerimizi aksatıyor.”
AYDA 380 SAAT MESAİ
Yine bir araştırma ve eğitim hastanesinde aile hekimliği uzmanlığı almaya devam eden 30 yaşındaki doktor M.E.’nin anlattıkları şöyle: “Hastanenin döner sermaye havuzundan, sabit bir döner alıyoruz. O kadar düşük ki aldığımız tutar, yıl sonunda aylık 400 liraya kadar düşüyor. 320 saatin (Yasal düzenlemeler ayda 320 saatin üstünde nöbeti yasaklıyor) üstündeki mesai için ücret ödenmiyor. Mesai saatlerimiz ayda 360-380’e çıkabiliyor. Asistan hekim ucuz iş gücü olarak görülüyor. Hocalarımıza karşı ses çıkaramıyoruz. Tepki gösterdiğimizde tüm hayatımız sıkıntıya giriyor. Eğitimden ziyade hekim açığını kapamak için rotasyona gönderiliyoruz. Gittiğimiz kliniklerde geçici görüldüğümüz için angaryalar bize yükleniyor.”
AĞLAYARAK ANLATTI: SEKRETER GİBİ ÇALIŞIYORUM
BİR tıp fakültesinde asistan olan Dr. A.K. (29) Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir araştırma ve eğitim hastanesinde cilt hastalıkları uzmanlığı eğitimi almaya devam ediyor. A.K., şunları anlatıyor: “Başlarken ideallerim vardı ama şimdi ‘sekreter’ olarak çalışıyorum. En fenası hocamın uyguladığı mobbing. Bu yüzden birkaç kez depresyon tedavisi gördüm. Polikliniklerde randevusuz gelen hastaları da muayene etmemiz isteniyor. Bu kez randevulu gelenlerin muayeneleri aksayınca kargaşa ve kavga oluyor. Gerilenler, sinirlenenler saldırganlaşıyor, bize şiddet uyguluyor. Akademik çalışmalar yapma hayalim çok geride kaldı. Eğitim almak ve akademik temeller atmaktan çok hasta sayısı odaklı çalışıyoruz. Örnek alabileceğim bir hoca bulamıyorum. Eğiticilerin nitelikleri düşük. Kaderimiz onların iki dudağı arasında. Sistem bizi korumuyor. Kendimi çaresiz ve yalnız hissediyorum. Tıpta uzmanlık yönetmeliğinde asistanları koruyan maddeler var ama eğiticiler uygulamıyor. Çalışanların içinde hakaret ediliyor, olmayacak işler veriliyor. Bir asistanın tezi iki yıllıkken belirlenir. Ama benim eğitimcim daha belirlemedi bile. Tezimi hazırlayamıyorum.”
TIBBİ HATA YAPMAKTAN KORKUYORUM
tamamı için kaynağa bakınız