Ana Sayfa Görüşler AstraZeneca’nın 25. Yılında Türkiye’ye Etkileri

AstraZeneca’nın 25. Yılında Türkiye’ye Etkileri

Ecz. Serkan Barış, AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı

W- AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış ile sürekli yenilik içinde olan AstraZeneca Türkiye’yi konuştuk.

AstraZeneca’nın Türkiye’ye ekonomik ve sosyal katkılarını rakamlarla birlikte aktarır mısınız?

 

Ecz. Serkan Barış- AstraZeneca Türkiye’nin 25. yılı vesilesiyle ülkemize ekonomik, sektörel ve sosyal katkılarımızı inceleyen bir rapor hazırladık. EY Türkiye ile birlikte hazırladığımız “AstraZeneca’nın Türkiye’ye Etkileri” Raporunu paydaş ekosistemimiz ile birlikte ülkemizin kalkınmasında üstlendiğimiz rolü ortaya koyması açısından oldukça önemli buluyorum.

Ekonomik etkilerimize baktığımızda oldukça çarpıcı rakamlara ulaştığımızı söyleyebilirim. Örnek vermek gerekirse AstraZeneca’nın 2023 itibarıyla Türkiye gayri safi yurtiçi hasılasına (GSYH) doğrudan katkısı 4,6 milyar TL oldu. AstraZeneca’nın 25 yıllık faaliyet sürecinde Türkiye’ye doğrudan GSYH katkısının reel değeri ise 78 milyar TL düzeyine ulaştı. Değer zincirimiz üzerinden gerçekleşen çarpan etkileri ile bu değer 195 milyar TL’ye ulaştı. Ayrıca istihdam etkilerimize baktığımızda, 500’ü aşkın çalışanımız ile Türkiye ilaç sektörü istihdamının yüzde 1’ini karşılarken değer zincirinde gerçekleşen çarpan etkileri ile toplam 6 bin 270 kişilik istihdama katkı verdiğimizi; dolayısıyla AstraZeneca’nın sağladığı 1 kişilik istihdamın, ekonomi genelinde 11 kişilik istihdamı desteklediğini söyleyebiliyoruz.

AstraZeneca, sağlık ekosisteminin bir parçası olmaktan öte, bu ekosistemde bir çözüm ortağı. Sağlık sonuçlarını güçlü ilaçlarımızla iyileştirirken, sağlık hizmetleri süreçlerinin de gelişimi için paydaşlarımızla birlikte aktif rol alıyoruz. Bu yaklaşımımız neticesinde değer zincirimiz sağlık sektöründe çok geniş bir etki alanına sahip. Türkiye’de uluslararası ilaç şirketleri arasında en büyüklerden biriyiz. Tedavi alanlarımız doğrultusunda ve coğrafi olarak 29 bölgedeki yapılanmamızla hizmet veriyoruz. Türkiye’deki ürünlerimiz yaklaşık 35 ecza deposu ve 200’den fazla ecza deposu şubesi ile 28.000 eczane ve 2.000’den fazla hastane ile sağlığın hizmetine ulaşıyor. Ayrıca bilimsel iş birlikleri ve diğer projelerimizle bugüne kadar hekim ve sağlık çalışanı dernekleri başta olmak üzere 250’nin üzerinde  sivil toplum kuruluşuyla iş birliği yaptık.

Ekonomik ve sektörel katkılarımızın yanı sıra, son 10 yılda 100’den fazla sosyal etki projesine dâhil olduk ve sosyal etki çalışmalarına reel değeri 160 milyon TL düzeyinde yatırımlar yaptık.

W- AR-GE ve klinik araştırmalara yaptığınız yatırımların kapsamından ve iş birliklerinizden bahseder misiniz?

S.B.- Bugüne kadar elde ettiğimiz başarımızın ardında kurum DNA’mız olan AR-GE’ye verdiğimiz önemin katkısı yadsınamaz. Global vizyonumuz 20 yeni ilacı 2030 yılına kadar küresel çapta sağlığın hizmetine sunmak. Bu amaçla AR-GE’ye sadece geçen yıl toplam global gelirlerimizin yüzde 25’ine denk gelen yaklaşık 11 milyar dolarlık yatırım yaptık.

Ülkemizde de istikrarlı şekilde klinik çalışmalarımızı ve bu alandaki yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’de 2022 ve 2023 yıllarında en fazla klinik araştırma başlatan şirketiz. Yaklaşık 100 kişilik klinik araştırma ekibimizle 90 aktif klinik araştırma çalışması yürütüyoruz. 2020 yılından bu yana klinik araştırma yatırımlarımızda ciddi bir artış gerçekleştirdik ve toplam yatırım tutarımızı 1,1 milyar TL’ye çıkardık. AstraZeneca’nın ülkemizde sürdürdüğü klinik araştırmaların yüzde 65’ini onkoloji alanındaki çalışmalar oluşturuyor. Bu sayede kanser gibi zorlu hastalıkların tedavisinde yeni gelişmelerin takip edilebilmesine, hastaların yenilikçi tedavilere erken erişimine ve daha iyi sağlık sonuçlarına ulaşmasına önemli bir katkı sağlıyoruz. Klinik araştırmalar alanında ülkemizde ilk sırada olmayı ve Türkiye’nin bölgede lider konuma gelmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz.

Son yıllarda artan klinik araştırma yatırımlarımızın yanı sıra yaptığımız iş birlikleri ile bu alandaki kararlılığımızı da ortaya koyuyoruz. Üniversiteler ve hekim dernekleri başta olmak üzere ülkemiz sağlık ekosisteminde klinik araştırmalara pek çok destekte bulunuyoruz. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile gerçekleştirdiğimiz stratejik ortaklık ile klinik çalışma sayısının artırılmasını ve daha fazla hastanın klinik çalışmalara dâhil edilerek yenilikçi tedavilere ulaşabilmesini hedefliyoruz. Ülkemizde 27 ilde 70 hastanede aktif klinik araştırma çalışmalarımız devam ediyor.

Ayrıca Türkiye genelinde 38 ilde bulunan toplam 95 merkez ile iş birliği yaparak gerçek yaşam verisi üretilmesine destek olmak üzere de çalışmalar yapıyoruz. Son 5 yılda kalp yetersizliği, kronik böbrek hastalığı, astım, akciğer kanseri gibi pek çok hastalık alanında 20’nin üzerinde gerçek yaşam verisi çalışması yapılmasına katkıda bulunduk. Türkiye’nin bilimsel bilgi üretimine katkılarını artırmak üzere uzmanlık dernekleri ve sağlık alanında fikir liderleri ile iş birlikleri gerçekleştiren AstraZeneca’nın ülkemizdeki bilimsel iş birliklerine son 5 yılda yaptığı yatırımların reel değeri ise 13 milyon TL’nin üzerine çıktı.

W- Teknolojiye çok önem veren bir şirket olarak dijital teknolojileri sağlık ekosistemine nasıl entegre ediyorsunuz?

S.B.- Bilim ve dijital teknolojilerin yönlendirdiği, hasta sonuçlarının iyileştirilmesine odaklanan, entegre, bireyselleştirilmiş sağlık çözümleri sunmak için çalışıyoruz. Bilimsel çalışmalarımızı hızlandırmak ve etkimizi en üst seviyeye çıkarmak için ileri düzey yapay zekâ ve makine öğrenimi yaklaşımlarını uygulayarak hem ilaç keşif ve geliştirme süreçlerimizde başarıyı artırmayı hem de tanı ve tedavi süreçlerinin daha etkin hale gelmesini hedefliyoruz. Yenilikçi çözümler alanında yapay zekânın hastalık tanısı ve takip süreçlerine entegrasyonunu hedefleyen ve bu sayede hastalık yönetimini iyileştirmeye katkı sağlayan projelere de destek sağlıyoruz. Bu kapsamda kalp yetersizliğinin tanısı ve takip süreçlerinde ülkemizin AstraZeneca Türkiye’nin de bağlı bulunduğu AstraZeneca Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nde dijital çözümler ile örnek olmasını hedefliyoruz. Bunun için de hekim dernekleri ve üniversitelerin bilimsel araştırma projelerini destekliyoruz. Örneğin Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin hayata geçirdiği “Sağlıkta Yapay Zekâ ile Dijital Dönüşüm” projesine koşulsuz destek veriyoruz. Bu projede yapay zekâ teknolojisinin kalp yetersizliğinin erken tanısında kullanıldığı yenilikçi bir tanı protokolü uygulanıyor. Ayrıca global iş birliklerimiz ve ülkemizde üniversite ve kamu hastaneleri ile gerçekleştirdiğimiz iş birlikleri ile akciğer grafilerinin yapay zekâ ile okunarak anomalilerin tespit edilmesini sağlayan projeleri hayata geçirmekteyiz. Bu çalışmaların özellikle akciğer kanseri ve tüberküloz gibi ülkemizde toplum sağlığı açısından kritik önemde olan hastalıkların erken tanısına katkı sağlayacağını değerlendiriyoruz. Akciğer kanserinde tanının çoğunlukla ileri evrelerde konulduğu ve sağ kalım oranlarının oldukça düşük olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu konudaki çalışmaların önemini görmek mümkün.

Öte yandan Marmara Üniversitesi ile de giyilebilir teknoloji kullanılarak kalp yetersizliğinin kötüleşmesinin yapay zekâ ile daha erken tespit edilmesini sağlayacak “PROHEART-AI” projesine ilişkin iş birliği protokolü imzaladık. İmzalanan iş birliği protokolü kapsamında, giyilebilir teknoloji kullanılarak kalp yetersizliği tedavisi alan hastaların hastalıklarının kötüleşmesinin yapay zekâ ile daha erken tespit edilmesini hedefliyoruz. Projede ortaya çıkacak sonuçlar sadece Türkiye’de değil dünyada da bir ilki gerçekleştirme potansiyeline sahip. Kalp yetersizliği alanında Türkiye’yi Orta Doğu Afrika bölgesindeki bir ana merkez haline getirmeyi amaçladığımızdan bu kapsamda Marmara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi ile birlikte, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’ndeki sağlık çalışanlarının kalp yetersizliğinin tanı ve yönetimi konusundaki bilgi ve becerilerini artırmaları ve yapay zekâ teknolojisine odaklı yöntemleri benimsemeleri için Mükemmeliyet Merkezi Programlarını hayata geçirdik. Programlar kapsamında, Türk hekimler Marmara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde Gana, Mısır, Kenya, Fas, Ürdün, Nijerya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak gibi ülkelerden gelen kardiyologlarla kalp yetersizliği ve yapay zekâ teknolojileri konusunda uygulamalı olarak deneyimlerini paylaşıyor.

W- Sürdürülebilirlik alanında son zamanda hayata geçirdiğiniz uygulamaları ve sürdürülebilirlik hedeflerinizi paylaşır mısınız?

S.B.- Toplumun ihtiyaçlarına yönelik programların geliştirilmesi ve sürdürülebilir sağlık sistemlerine erişim için iş birlikleri gerçekleştiriyoruz. Birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, halk sağlığına ilişkin bilinçlendirme ve tarama gibi faaliyetlerin yaygınlaştırılmasına destek vermek amacıyla çalışmalar yapıyoruz. Bu kapsamda şubat ayında Sağlık Bakanlığı’na mobil sağlık merkezi bağışı gerçekleştirdik. Röntgen odası, laboratuvar, solunum fonksiyon test cihazları, acil durum sedyesi ve doktorların birinci basamak sağlık hizmeti vermesini sağlayan diğer temel cihazlara sahip olan mobil sağlık merkezinin Bakanlığın ihtiyaç ve öncelikleri doğrultusunda tüm Türkiye’de sağlığa erişimin kolaylaştırılmasına destek olmasını amaçlıyoruz.

Ayrıca, toplumun ve gezegenin sağlığına ilişkin sorumluluklarımızı bir bütün olarak ele alıyor, çevresel etkilerimizi en aza indirmek ve karbon emisyonlarımızı sıfırlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Global Sıfır Karbon Taahhüdümüz kapsamında 2025’e kadar emisyonu sıfıra indirmeyi ve 2030’a kadar tüm tedarik zincirinde karbon negatif olmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda, Türkiye’de 2024 sonu itibarıyla araç filomuzun yüzde 77’sini ve 2025 yılının sonuna kadar filonun tamamını elektrikli araçlarla yenilemeyi amaçlıyoruz. Haziran ayı itibarıyla Türkiye’nin farklı illerinde yaklaşık 300 kişiden oluşan saha çalışanlarımızın araçlarını yüzde 100 elektrikli araçlarla yeniledik. Bu değişim ile Türkiye’de bu kadar yüksek sayıda elektrikli araç değişimi yapan ilk firma olmanın yanı sıra AstraZeneca Türkiye olarak bağlı bulunduğumuz Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nde bu geçişi gerçekleştiren ilk ülke olduk.

W- İnovasyon için çalışanlara uygun ortamlar sunmak da büyük önem taşıyor. Bu anlamda siz çalışanlarınız için nasıl bir ortam oluşturuyorsunuz?

S.B.- AstraZeneca’da herkesin kendisini açıklıkla ifade edebildiği, aidiyet duyduğu, eşitlikçi, çeşitlilik ve kapsayıcılığın bulunduğu bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Çünkü inovasyonun çeşitlilik, kapsayıcılık ve özgürlüğün olduğu ortamlarda filizlenebileceğine inanıyoruz. Sadece bilimsel çalışmalarımızla değil, aynı zamanda çalışanlarımıza yaptığımız katkı ve sunduğumuz gelişim fırsatlarıyla istihdam dünyasının da liderleri arasında olduğumuzun teyit edilmesinden mutluluk duyuyoruz. İnsanı merkeze koyarak çalışanlarımızın iş-özel yaşam dengesini ve çalışan bağlılığını sağlama odaklı esnek çalışma ve esnek yan haklar gibi pek çok uygulamayı Türkiye’de hayata geçiren ilk firmalardan birisiyiz. Bu bağlamda sektörde öncü niteliğinde uygulamalar hayata geçirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bu uygulamalara örnek vermek gerekirse çalışan bağlılığını artırma ve sürdürme hedefimizle bağlantılı olarak çalışanlarımıza kendi yan haklarını çevrimiçi bir platform üzerinden seçebilme olanağı sağlayan Esnek Yan Haklar uygulamamızı her yıl daha da geliştiriyoruz ve olumlu geri bildirimler alıyoruz. “Esnek Çalışma Saatleri”, “Toplantısız Çarşamba”, ve “Trafiksiz Cuma” uygulamalarını da uzun yıllardır sunuyoruz. Çalışanlarımız günlük iş programlarına göre esnek saatlerle çalışabiliyor ve trafiğin en yoğun olduğu cuma günü erken saatte işyerinden ayrılabiliyorlar. Ayrıca iş yaşamında kıdemi daha az olan “genç” çalışanın kendisinden “daha kıdemli” ve genelde daha üst yönetsel konumda olan kişiye mentorluk yapması olarak tanımlanan “Tersine Mentorluk” programımız da bulunuyor. Bu proje ile yöneticilerimizin, yeni nesil iletişimine dair iç görüler edinmelerini kolaylaştırmayı amaçlıyoruz.

Sürekli gelişime inanan ve sürdürülebilir başarıyı hedefleyen AstraZeneca olarak yeni trendleri takip ederek kurum kültürümüze uyarlıyor, çalışanlarımızı iş hayatlarında destekleyerek tam potansiyellerine ulaşmalarını sağlayacak eşit fırsatlar sunuyoruz. Çalışanlarımızı dinlemenin ve onlara düşüncelerine değer verildiğini hissettirmenin öneminin farkındayız ve tüm uygulamalarımızı bu düşüncemize dayandırıyoruz.

Ayrıca, her alanda cinsiyet eşitliğinin temel alındığı bir kurum kültürü oluşturmaya da büyük önem veriyoruz. AstraZeneca’da çalışanların yüzde 50’sini, orta ve üst düzey yöneticilerin yüzde 71’ini, kariyerini bölgesel ve küresel rollere taşıyan çalışanların yüzde 67’sini kadın çalışanlar oluşturuyor. Yönetim kurulumuzdaki kadın oranı ise yüzde 60.

W- Kıymetli Serkan Bey değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür eder, başarılarınızın daim olmasını kalpten dileriz.