Lenf kanseri olarak bilinen lenfoma, bağışıklık sisteminin bir parçası olan lenfatik sisteme ait lenf dokusunun habis tümörüne verilen genel isimdir. Bu kanser türü lenfosit adlı kan hücrelerinin lenf bezlerinde gereğinden fazla çoğalmasıyla ortaya çıkar. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Hematoloji bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Serkan Ocakçı lenfoma hastalığına dikkat çekti.
Sabah kalktınız. Aynaya baktınız. Boynunuzun sol tarafında ağrısız bir şişlik fark ettiniz. Günler geçti. Boynunuzda yeni şişlikler gördünüz. Zamanla geçer diye düşündünüz. Birkaç hafta sonra koltuk altlarınızda dolgunluk hissettiniz. Dokununca boynunuzdakilere benzer olduğunu düşündünüz. İşler yoğun, fırsat bulunca doktora göstereyim dediniz. Haftalar sonra iç çamaşırınızı giyerken kasıklarınızda benzer şişlikleri gördünüz. Doktora başvurdunuz. Muayenede doktor lenfoma olabileceğini söyledi. Peki, nedir bu lenfoma?
En özet tanımı ile lenfoma lenf bezi kanseridir. Lenf bezleri tüm vücudumuzda yaygın olarak bulunur. Bağışıklık sistemimizin bir parçası olarak vücudumuzu korur. İltihap, mikrobik hastalık, kanser gibi birçok hastalıkta büyüme gösterir. Maalesef bazen bu büyüme reaksiyonel nedenle olmaz, normal düşü hücrelerin (kanser hücrelerinin) istilası sonucu olur.
Lenfoma hematoloji uzmanlarının tetkik, tedavi ve takip ettiği bir hastalıktır. Ancak, örnek hastada olduğu gibi şikâyetleri olan hasta dâhiliye veya cerrahi hekimine başvurabilir.
Uzun Süre Geçmeyen Kaşıntılar En Büyük Belirtisi
Hastanın şikâyetleri arasında ‘B semptomları’ dediğimiz ateş, zayıflama, gece terlemesi de bulunabilir. Lenf bezleri vücut dışından fark edilebileceği gibi, vücut boşluklarında da gözle görülmeden büyüyebilir. Göğüs boşluğunda lenfoma nefes darlığı, öksürük, göğüs ağrısı yapabilir. Karın boşluğunda kabızlık, karın ağrısı hatta böbreklerden idrar atılımını engelleyerek böbrek bozukluğu dahi ortaya çıkarabilir. Baş ağrısı, bilinç bulanıklıkları, sara nöbetleri, felçler lenfoma nedeniyle gelişebilir. Deride geçmeyen bir döküntü bile lenfoma tutulumu olabilir. Bazı hastalarda uzun süre geçmeyen kaşıntı şikâyeti aslında lenfoma hastalığının bir sonucudur.
Muayenede yapılan kan testleri yayılmış bir lenfomada bile tamamen normal olabilir. Maalesef normal kan testleri lenfoma olması olasılığını dışlamaz. Lenfoma tanısı için şüpheli lenf bezinin cerrahi olarak çıkarılması amaçlanır. Bazı hastalarda bu mümkün olmayabilir. O zaman radyoloji uzmanları tarafınca kalın biyopsi iğneleri ile örnekler alınır. Kemik iliği biyopisi de lenfoma tanısını koydurabilir. Sadece muayene, kan tetkiki veya görüntüleme yöntemi ile lenfoma kesin tanısı konulamaz. Çıkarılan lenf bezinin patoloji uzmanınca incelenerek kesin lenfoma tanısı konulur, lenfomanın tipi belirlenir. Tipin tam olarak belirlenebilmesi için tedavi için çok önemlidir. Günümüzün modern kanser tedavisi hedefe yönelik yolda ilerlediği için tam ve kesin tanı çok önemlidir.
Tanı konulunca PET-BT, MRG,BT, kemik iliği biyopsisi ile evreleme yapılır. Lenfomanın tipine, özelliklerine, yaygınlığına göre kemoterapi içeriği ve süresi belirlenir. En önemli bir başka belirteç hastanın durumudur. Hastanın yaşı, mevcut hastalıkları, kalp, böbrek, karaciğer ve akciğer fonksiyonları tedavi seçiminde çok önemlidir.
‘Tüm Hastaların İyileşme Şansı Vardır’
Dr. Ocakçı sözlerine şu şekilde devam etti: Yaşlı, düşkün, organ yetmezliği olması; ilerlemiş, geç tanı almış olması, bu hasta tedavi alamaz dedirtmez. Tüm hastaların iyileşme şansı vardır. Bu şans ek sorunu olmayan, genç, erken tanı almış hastalarda daha yüksektir. İlk tanı tetkikleri, tanı sonrası tedavi planlaması zaman alıp sıkıntı yaratabilse de çoğu hasta daha ilk tedaviden sonra kendilerini daha iyi hissetmeye başlar. Büyümüş lenf bezleri küçülür. Eşlik eden halsizlik, iştahsızlık, ağrı, terleme gibi şikâyetler geçer. İlaçların bazıları saç döker ama dökülen saçlar daha sonra tekrar çıkar. Diğer kanserlerde olduğu gibi şiddetli bulantı, kusma, yemek yememe lenfoma tedavilerinde nadirdir. Tedaviler 2-4 haftada bir ayaktan kemoterapi ünitelerinde yapılır. Bazı lenfoma tipleri yatırılarak daha uzun günlerde, daha yoğun tedavi edilir. O tiplerde de iyileşme beklentisi yüksektir.
Çaresizlik, korku, ümidini kaybetmek yerine dünyada bu tanıyı almış, tedavi olmuş ve normal hayatlarına dönmüş çok sayıda insanın olduğunu bilerek mücadele etmek gerekir.