Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Danışma Kurulu Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, Türkiye’nin sağlıkta tüketim malzemelerini, ilacı, cihazı, aletleri yerlileştirmek için bir karar aldığını, bu istikamette yollarına devam ettiklerini belirtti.
Demircan, Türkiye’nin ilaç üretiminde önemli seviyeye geldiğine işaret etti.
“Türkiye tükettiği 100 kutu ilacın 80 kutusunu kendisi üretiyor. Yüzde 80 yerli üretim ama önemli olan patentli üretim. Yani eş değer değil, molekülden başlayan üretim önemli. Şu anda tükettiğimiz ilacın yüzde 80’ini kendimiz üretmemize rağmen fiyat bazında bu, yüzde 50’ye tekabül ediyor. Yüzde 20’lik patentli, yani patent korumasındaki ilaçlar daha pahalı oluyor. Onlar daha fazla para tutuyor.”
Patent konusunun önüne geçmenin yolunun üniversiteler ve araştırmalar olduğunu vurgulayan Demircan, şöyle devam etti:
“Üniversitelerimiz araştırmalar yapacak, molekülden ilaç üretecek. Biz de bunu her zaman destekliyoruz. İkincisi cihazlar, aletler noktasında. Sağlıkta Türkiye, ülkede üretme hamlesini yapıyor. Bu konuda büyük cihazların, ultrason, MR, tomografi gibi cihazların Türkiye’de üretimini yaptıracak bir model çalışmamızda sona yaklaştık. Önümüzdeki haftalar içinde bunun ihalesi yapılacak. Bu cihazları üreten firmaların Türkiye’de ortaklar bularak, teknoloji transferi kaydırarak burada üretmelerini sağlamaya çalışıyoruz. İnşallah bunları başarılı şekilde gerçekleştireceğiz.”
Cerrahi el aletleri konusunda da bilgi veren Demircan, “Ülkemizin neresinde yapılırsa yapılsın, beşinci bölgede yapılmış gibi destekleniyor. Aynı zamanda fiyat bazında da yerli üretimleri destekliyoruz. Bununla ilgili yerli ürünleri teşvik edecek sistemimizi de sağlık marketi sistemi dediğimiz bir sistem çerçevesinde desteklemeye alıyoruz. Onların da üretimini artırmak istiyoruz. Sağlıkta Türkiye ciddi şekilde dışarıya döviz kaybetmemenin yolunu üretmek zorundadır. Biz bunu yapabilecek güçteyiz.” ifadelerini kullandı.
“Sağlık turizminin önünü açacak yasayı Meclis’imizden geçirmiş olacağız”
Sağlık turizmi konusunda da resmi adımların atıldığını anlatan Bakan Demircan, şunları söyledi:
“Konaklamalı fizik tedavi rehabilitasyon, yaşlı bakım ve kaplıca… Bu üçlü, üçü bir arada olabilir, ikisi bir arada olabilir, tek başına da olabilir, bunların hem yurt içi hem de yurt dışına hizmet sunabilmesini sağlayacak yönetmeliğimizi Başbakanlığa gönderdik. Birkaç gün içinde Resmi Gazete’de yayınlanır.”
Bu işin kurallarını belirlemek ve nasıl yapılacağını ortaya koymak gerektiğini bildiren Demircan, “Sağlık turizmi ile ilgili kanun tasarımızı Bakanlar Kurulu’na sunduk. Önümüzdeki günlerde Meclis’e gelecek. İnanıyorum ki muhalefet partileri de buna direnmeyecek. Çünkü sağlık hepimizin, ülkenin konusu. İnşallah sağlık turizminin önünü açacak yasayı da Meclis’imizden geçirmiş olacağız.” dedi.
“Geleneksel tıp, modern tıp diye ayırmaya gerek yok. Bunların hepsi tıptır”
Hacamatı aile hekimlerinin yapacağı yönünde iddialara değinen Demircan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunlar spekülatif şeyler. İnsanoğlu, yeryüzüne geldiği günden beri sağlık sorunları ile mücadele ediyor. Yaralanma, mikrobik rahatsızlıklar gibi bir sürü hastalığa çare aranıyor. Pek çok da çareler üretmiştir. Bir tuğlanın üzerine bir tuğla daha koyarak bugüne kadar gelinmiştir. Son 300 veya 400 yıldır deneysel tıp, deneysel bilim süreci çok hızlı gelişmiştir. Geleneksel tıp, modern tıp diye ayırmaya gerek yok. Bunlar hepsi tıptır. Şu anda geldiğimiz tıp, tabii ki bilimsel tıp ama bugüne kadar ki tecrübemizi de yok saymanın anlamı yok. İnsanoğlunun tecrübesidir. Bu tecrübeleri bilimsel zeminde değerlendiririz. Bilim rehberliğinde bunlardan istifade edebileceklerimiz varsa muhakkak çıkacaktır. Çünkü binlerce yıldır insanoğlunun ürettiği bir bilgidir bu. Elbette ondan yararlanmak kadar akılcı hamle olmaz.”
Bakan Demircan, Türkiye’nin geleneksel tıpla ilgili nisan ayında uluslararası bir kongreye ev sahipliği yapacağını aktararak, şunları kaydetti:
“19 Nisan’da Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda yapılacak ve 3 gün sürecek. Burada Anadolu’nun bir özelliği var. Anadolu, insanoğlunun tarih boyunca harmanlandığı yer. Bence insan hafızasının hard diski burada. En eski insan yerleşimi Şanlıurfa’da. Bu hafızayı, yani hard diskinde insanlığa hizmet etme imkanını vermiş olacağız. Bu konunun içinde elbette bugün bize garip gelen birtakım uygulamalar olmuştur. Hemen onlardan bir veya iki tanesini öne çekip magazinsel taraftan tutmamak lazım. Bu büyük ve ciddi bir çalışma. Anadolu’nun bitki örtüsü Avrupa’dan binlerce fazla. Florası Avrupa’dan yine çok fazla. Belki bir tanesinde insan sağlığı ile ilgili bir şey üretilebilir. Meseleye böyle yaklaşılması lazım.”