Yeni bir araştırma, fast food ve abur cubur tarzı yiyeceklerle beslenmenin beyne olan etkisiyle ilgili çarpıcı bulguları ortaya koydu. Yapılan çalışmada, erken yaşta bu tür yiyeceklerin tüketilmesinin, ileride kalıcı hafıza problemlerine neden olabileceği belirlendi ve Çalışma, abur cuburla beslenen farelerde, daha sağlıklı bir diyete geçmelerine rağmen yetişkinlikte de devam eden önemli hafıza eksiklikleri sergilediğini buldu!!!
Bozulmuş asetilkolin sinyali, Batı Diyeti Tüketimi (WD)’nin neden olduğu hafıza eksikliklerinin temelini oluşturur.
Western diet consumption impairs memory function via dysregulated hippocampus acetylcholine signaling
Genel olarak işlenmiş gıdalar, doymuş yağlar ve basit şekerler açısından yüksek bir diyet olarak tanımlanan Batı diyetinin (WD) tüketimi, aşırı kalori alımı, obezite ve metabolik fonksiyon bozukluğu ile ilişkilidir ( Heinonen ve diğerleri, 2014 , Luo ve diğerleri. 2014). , 2016 , Shively ve diğerleri, 2019 , Wilson ve diğerleri, 2007 ). Bu sonuçlardan bağımsız olarak, WD tüketimi , özellikle gelişimin erken yaşam dönemlerinde tüketildiğinde bilişsel işlev bozukluğuyla da bağlantılıdır ( Francis ve Stevenson, 2013 , Kanoski ve Davidson, 2011 , Noble ve diğerleri, 2017b ) ( Hsu ve diğerleri, 2015 ). , Kendig ve diğerleri, 2013 , Tsan ve diğerleri, 2021 ). Beynin erken yaştaki beslenme bozukluklarına karşı özellikle savunmasız olan bir bölgesi hipokampustur!
Mevcut bulgular toplu olarak, yaşamın erken döneminde bir WD’ye maruz kalma, uzun süreli bağlamsal epizodik hafıza bozuklukları ve ACh nörotransmisyonu arasındaki mekanik bağlantıyı ortaya koymaktadır. α7 nikotinik reseptörünün, WD’nin neden olduğu bozulmuş hafıza fonksiyonunda önemli bir aracı olduğu bulundu ve değişen metabolik sonuçlardan veya genel davranış anormalliklerinden bağımsız olarak kalıcı hafıza eksiklikleri gözlemlendi ve özellikle bağırsak mikrobiyomundaki değişikliklerle bağlantılı değildi. Genel olarak bu çalışma, erken yaşam diyeti ile HPC’deki bozulmuş ACh nörotransmisyonu arasındaki bağlantıyı tanımlamaktadır. Bu bulguların insan demansının etiyolojisi ile çevirisel ilişkisinin olup olmadığı daha fazla araştırmayı gerektirmektedir.