Solunum Araştırmaları Derneği TÜSAD, 8 Mart’ta yayınladığı “Ben Bir Kadınım” başlıklı videosu ile toplumsal cinsiyet ayrımcılığına dikkat çekti. Hekimler, kadın kimliğine sahip çıkarken aynı zamanda anne, eğitmen, bilim insanı, araştırmacı, aktivist gibi özellikleri ile de “Ben bir insanım” mesajı verdi.
TÜSAD Başkanı Prof. Dr. Ülkü Yılmaz, bu video ile kadın-erkek fırsat eşitliğine dikkat çekmek istediklerini belirtirken “Çünkü hep birlikte daha güçlüyüz” dedi.
Ülkemizde kadına, çocuğa, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin gölgesinde kutlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, bir anlamlı mesaj da solunum hekimlerinden geldi. Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği TÜSAD’da yönetici olarak görev almış 10 kadın hekimin kendi çektikleri görüntüler ve kendi yaşamlarından yola çıkarak verdikleri mesajlardan oluşan video “Ben Bir Kadınım” ismini taşıyor. Hekimler mesajlarında kadın kimliklerine vurgu yapmakla birlikte, sahip oldukları diğer özellikleri de paylaşarak cinsiyetçi tanımlamaların ötesine geçiyor.
Videoda kadın solunum hekimlerinin her biri bireysel olarak kendilerini gururlandıran işlerini dile getirirken, toplumsal gelişime nasıl katkı sağladıklarını birer cümle ile özetlemiş bulunuyor. Prof. Dr. Arzu Mirici’nin “35 yıldır bu ülke için binlerce hekim yetiştirdim. Her birine çocuğum gibi özen gösterdim. Ben bir anneyim, ben bir hekimim” sözleri ile başlayan video, “Ben bir eğitmenim, aktivistim, bilim insanıyım, araştırmacıyım, dünya vatandaşıyım” gibi mesajlar ile devam ediyor. “Ben bir hekimim, ben bir kadınım” vurgusunun öne çıktığı videoda, mesajlarını paylaşan hekimler şöyle: “Arzu Mirici, Filiz Koşar, Funda Coşkun, Güntülü Ak, Nazan Şen, Nilgün Demirci, Semra Bilaçeroğlu, Şule Akçay, Ülkü Aka Aktürk ve Ülkü Yılmaz.”
HER GÜN ÇABA HARCAMALIYIZ
“Ben bünyesinde binlerce solunum hekimini bulunduran, pandemi ile mücadelede en önde yerini alan 50 yıllık bir derneğin başkanıyım” sözleri ile videonun kapanış mesajını veren TÜSAD Başkanı Prof. Dr. Ülkü Yılmaz, bu çalışmanın amacını şöyle aktardı: “Öncelikle videoda, neden günün anlam ve önemine uygun bir şekilde 8 değil de 10 kadın olduğumuzu açıklamak isterim. 8 Mart’ı; çıkış noktası olan işçi kadınların eşitlik mücadelesi açısından çok anlamlı buluyoruz. Bununla birlikte 8, 10 ya da 30, rakamlara takılmadan kadın-erkek eşitliği için her günün önemine dikkat çekmek istedik. Ülkemizde maalesef kadın cinayetlerinin önüne geçilemiyor. Maalesef birçok alanda hala fırsat eşitliğinden, eşit işe eşit ücretten söz edilemiyor. Geçmişe göre çok iyi noktalardayız ancak hala gidecek çok yolumuz var. Bir gün değil her gün çok çaba harcamalıyız.”
Değerlendirmesinde bazı rakamlar da paylaşan Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “Yükseköğretim Kurulu (YÖK) verilerine göre, Türkiye’deki 170 bin 561 akademisyenin yüzde 45’ini kadınlar oluşturuyor. 2002’de yüzde 13,5 olan kızların yükseköğretimde net okullaşma oranı, Ekim 2020 itibarıyla yüzde 48,12’ye yükselmiş durumda. Ancak genele baktığımızda kadınların çalışma hayatına atılma oranı hala yüzde 30’larda. Türkiye’de kadın ve erkek nüfusu neredeyse eşit. Bu eşitliği her alanda görmeliyiz ki; ülkemiz daha hızlı kalkınabilsin, gelişebilsin. Çocuklarımız için daha güzel bir gelecek istiyorsak; hep birlikte elele vermeliyiz. Cinsiyetçi tutum, davranış ve düşünceleri arkada bırakıp, insan olmanın bilinci ile ailelerimiz, kurumlarımız ve toplumumuz için hep birlikte çalışmalıyız. Çünkü hep birlikte daha güçlüyüz.”
TÜSAD’ın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü videosu: