Demans, travmatik beyin hasarı, Parkinson, ALS ve inme gibi beyin hastalıkları sonucunda bilişsel, dilsel, iletişimsel güçlükler, konuşma bozuklukları, ses ve yutma bozuklukları görülebiliyor. Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, beyin hastalıkları sonucunda dil ve konuşma alanında afazi, dizartri ya da konuşma apraksisi olarak adlandırılan bozukluklar ortaya çıkabileceğini söyledi. Hastalara yaklaşımın önemine işaret eden Yılmaz, “Konuşma esnasında karşı tarafın daha iyi anlayacağı düşüncesiyle seslerini yükseltmemeli, bunun yerine kullandıkları dili daha basit tutmalılar. Açık uçlu sorular yerine evet-hayır soruları tercih edilmelidir. Konuşma esnasında karşı tarafın sözcükleri bulup ifade etmesi için zaman tanımalılar.” tavsiyesinde bulundu.
22 Temmuz, Dünya Nöroloji Federasyonu tarafından “Dünya Beyin Günü” olarak kabul edilliyor. Bu özel günde beyin sağlığının önemine dikkat çekilmesi hedefleniyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, beyin hastalıkları sonucunda ortaya çıkan dil ve konuşma bozukluklarına ilişkin değerlendiremede bulundu.
Dil ve konuşmada bozukluklar ortaya çıkabilir
Demans, travmatik beyin hasarı, Parkinson, ALS ve inme gibi beyin hastalıkları sonucunda bilişsel, dilsel, iletişimsel güçlükler, konuşma bozuklukları, ses ve yutma bozuklukları görülebileceğini kaydeden Ayşegül Yılmaz, “Dil ve konuşma alanında afazi, dizartri ya da konuşma apraksisi olarak adlandırılan bozukluklar ortaya çıkabilmektedir.” dedi.
Afazinin beynin dilden sorumlu alanlarının hasarlanmasından kaynaklanan edinilmiş bir dil bozukluğu olduğunu kaydeden Ayşegül Yılmaz, “Bu duruma sahip olan bireylerde konuşma, anlama, tekrarlama, adlandırma, okuma ve yazma ile ilgili beceriler etkilenmektedir. Dizartri; dil, dudak, yumuşak damak, yüz, gırtlak gibi konuşmada kullanılan kasların ve yapıların güçsüzlüğü ve koordinasyonundaki bozulmalar sonucu konuşmanın anlaşılırlığını etkileyen konuşma bozukluğudur. Dizartride solunum, fonasyon, rezonans, sesletim ve konuşmanın prozodik özellikleri etkilenir.” dedi.
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, “Konuşma apraksisi ise konuşma seslerinin üretimini sağlayan yapılarda herhangi bir bozukluk olmamasına rağmen konuşma üretimini gerçekleştiren hareketlerin açığa çıkmasını sağlayan komutların plan veya programlamasındaki hasarlanma ile istemli olarak seslerin üretilmesindeki güçlük olarak ortaya çıkar.” dedi.
Kişiye özel konuşma terapisi uygulanabiliyor
Ortaya çıkan bu bozukluklarda detaylı bir dil ve konuşma değerlendirmesi yapılarak kişiye özel konuşma terapisi yaklaşımları ile müdahale programı uygulandığını belirten Yılmaz, bu programlarla kaybedilen becerilerin kazanılması ve kişinin iletişiminin artırılmasının hedeflendiğini söyledi. Yılmaz, “İyileşmenin düzeyi hasara ve buna bağlı olarak etkilenen becerilere göre değişiklik göstermektedir.” dedi.
Afazi terapisinde dil becerilerinin geliştirilmesi hedefleniyor
Bu bozuklukların tedavisine ilişkin yöntemlerden de bahseden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, şunları söyledi:
Afazi terapisinde; etkilenen dil becerilerinin geliştirilmesi için anlama, konuşma, okuma ve yazma becerileri desteklenmekte, sözel iletişimi olmayan ya da sınırlı olan bireylerde hayata katılımı ve kişilerle iletişimi artırmak için jest, mimik kullanımı veya alternatif ve destekleyici iletişim yöntemleri kullanılarak iletişimi sağlamak amaçlanmaktadır.
Bozulmuş konuşma üretiminin düzeltilmesi amaçlanıyor
Dizartri terapisinde; bozulmuş konuşma üretimini düzeltmeyi amaçlayan, iletişim stratejilerinin kullanılmasını artıran ve alternatif iletişim sistemlerinin kullanıldığı yöntemler yer almaktadır. Bu amaçlarla konuşma hızının düzenlenmesi, dil, dudak ve yüz kaslarının güçlendirilmesi ve koordinasyonun sağlanması, solunum egzersizleri, konuşma anlaşılırlığının artırılması ve kişinin ve aile üyelerinin iletişim kurmasına yardımcı olacak stratejiler gibi yöntemler kullanılmaktadır.
Konuşma apraksisi terapisinde; konuşma üretimi ve anlaşılırlığı iyileştirmeyi amaçlayan yaklaşımlar, motor planlamanın yeniden oluşturulmasına yönelik yaklaşımlar ve alternatif iletişim stratejileri kullanılmaktadır.
TMU ve tDCS tedavileri de uygulanabiliyor
Edinilmiş dil ve konuşma bozukluklarının tedavisinde dil ve konuşma terapisi ile eş zamanlı olarak Transkranyal Manyetik Uyarım (TMU) tedavisi veya Transkranyal Doğru Akım (tDCS) tedavisi de uygulanabilmekte ve terapininin etkililiğini artırmaktadır.”
Hastanın öyküsü hakkında bilgi edinilmelidir
Bu hastalara yaklaşımın önemine de işaret eden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, “Bu hastalara yaklaşırken kişisel özellikleri, bozukluk ortaya çıkmadan önceki durumu, eğitim düzeyi hakkında bilgi sahibi olunmalı, kişinin istekleri dinlenmeli ve terapi planlanırken göz önünde bulundurulmalıdır. Görevler kolaydan zora planlanmalı, yoğun, yeterli ve tekrarlı uyaranlar verilmeli ve kişinin yanıtları hakkında geribildirimde bulunulmalıdır.” dedi.
Ailelere neler tavsiye edersiniz?
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, hasta yakınlarına da önemli tavsiyelerde bulundu:
“Aileler bu bozukluklara sahip kişilerle iletişime geçmeden önce kişilerin dikkatlerinin onların üzerinde olduğundan emin olmalılar ve göz temasını sürdürmeliler. Konuşma ortamında başka bir sesli uyaran olmamasına dikkat etmeliler. Konuşma esnasında karşı tarafın daha iyi anlayacağı düşüncesiyle seslerini yükseltmemeli, bunun yerine kullandıkları dili daha basit tutmalılar. Açık uçlu sorular yerine evet-hayır soruları tercih edilmelidir. Konuşma esnasında karşı tarafın sözcükleri bulup ifade etmesi için zaman tanımalılar. Sözel üretimin sağlanamadığı anlarda kişilerden çizmek, yazmak, el hareketleri ile anlatmak gibi iletişimi devam ettirmeyi sağlayan unsurları kullanmalarını isteyebilirsiniz. Hatalı üretimler olduğunda her zaman düzeltmeyin. Kişinin konuşma bozukluğuna sahip olmasının onları günlük yaşamdan uzaklaştırmasına izin vermeyin. Aile içindeki sohbetlere, önemli kararların alındığı ortamlara dahil etmeye çalışın.”