Cep telefonu ve beyin tümörü arasında bir bağ var mı?
Baş ağrısı, bulantı ve kusma beyin tümörü habercisi olabilir
Yoğun bir şekilde cep telefonu kullanımının beyin tümörü oluşumu üzerindeki etkisi uzun yıllardır tartışılıyor ve bilim adamları tarafından araştırılıyor. Beyin tümörlerinin oluşumunda cep telefonundan çok genetik faktörlerin etkili olduğuna dikkat çeken uzmanlar, tedavide cerrahi müdahalenin gerekliliğine vurgu yapıyor. Uzmanlara göre beyin tümörü belirtileri, yerine ve büyüme hızına göre farklılık gösteriyor. Baş ağrısı, bulantı, kusma, görme – konuşma – duyu ve yürüme bozuklukları, kuvvetsizlik, epilepsi nöbetleri beyin tümörü açısından uyarıcı olabilir.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, yetişkinlerde beyin tümörleri ile ilgili son derece önemli bilgiler paylaştı.
Belirtiler tümörün yerine ve büyüme hızına göre değişiyor
Beyin fonksiyonlarının çok çeşitli olması nedeniyle klinik tablonun çok zengin olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Tümörün nerede yerleştiğine ve ne hızla büyüdüğüne bağlı olarak belirtiler de çok büyük farklılıklar gösterebilir. Baş ağrısı, bulantı, kusma, görme – konuşma – duyu ve yürüme bozuklukları, kuvvetsizlik, epilepsi yani sara nöbetleri beyin tümörü açısından uyarıcı olabilir” dedi.
Beyin tümöründe genetik faktörler etkili
Beyin tümörlerinin sonuçları bakımından son derece önemli olduğu için uzun yıllardır nedenlerinin araştırıldığını söyleyen Bozbuğa, “Neden olarak da pek çok şey ortaya kondu, iddia edildi, araştırıldı ama genetik faktörler önemli. Bazı genetik sendromik durumlar var. Bu sendromlar kapsamında görülen beyin tümörleri var. Bunların dışında beyin tümörü oluşumunu kolaylaştıran birtakım genetik bozukluklar var. Ancak burada tümörlerin tek bir kromozom bozukluğundan değil, multi genetik yani birçok genetik bozukluğun bir araya gelmesi ve hatta çevresel faktörlerin eklenmesiyle ortaya çıkmasından bahsedebiliriz. Dolayısıyla vücudun diğer organ tümörlerinde olduğu gibi çok yüksek penetrasyonda şu genetik bozuklukluk olursa, şu anormali olursa tümör ortaya çıkacaktır diye çok yüksek olasılıkta işaret edebildiğimiz bir tümör bulunmuyor” ifadelerini kullandı.
İyonizan radyasyon beyin tümörüne yol açıyor
Genetik faktörlerin dışında tükettiğimiz içeceklerden yiyeceklere ve hatta soluduğumuz havaya kadar pek çok etkenin araştırıldığını belirten Bozbuğa, “Bir dönem travmalar sorumlu tutulmuştu. Yiyeceklerdeki katkı maddeleri, birtakım besinler, enfeksiyonlar ve virüslerin beyin tümörüne neden olabileceği düşünüldü. Ancak şu ana kadar beyin tümörüne yol açtığı kesin olan sadece iyonizan radyasyon var. Bunun dışında çevresel bir faktörün beyin tümörüne yol açtığı henüz bilimsel olarak kanıtlanmadı” dedi.
Cep telefonu ile beyin tümörü arasında bağ yok
Cep telefonlarının iyonizan radyasyon grubuna girmediğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Ancak son yıllarda gündemde olması nedeniyle bilimsel olarak araştırılan bir konu olduğunu söyleyebiliriz. Literatüre baktığımızda farklı görüşte yayınları görebiliyoruz ama beyin tümörüne yol açtığını belirten yayınlarda da çok ciddi bir kanıt bulunmuyor. Sadece ihtimal düzeyindeler. Bazı yayınlarda ise cep telefonları ve diğer dijital ekipmanlarla beyin tümörü arasında bir nedensellik bağı kurulmuyor. Dolayısıyla tam olarak birbirine bağlı olduklarını şu an için söylemek zor” ifadelerini kullandı.
Baş ağrısı beyin tümörü olduğunu göstermez
Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, beyin tümörlerinin akla gelebilecek her türlü belirtiyle ortaya çıkabileceğine işaret etti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunlardan en önemlisi baş ağrısı diyebiliriz ama baş ağrısının bine yakın nedeni var. Dolayısıyla baş ağrısı beyin tümörü olan hastaların çoğunda görünmekle birlikte baş ağrısı olan bir kişide beyin tümörü çıkma olasılığı çok düşüktür. Ancak beyin tümörü olan bir kişide baş ağrısı ile klinik tablo oluşması son derece yüksektir. Yani baş ağrısı olan hastaların çok azında beyin tümörü çıkacaktır, dolayısıyla baş ağrısı olan birinin hemen beyin tümöründen endişe etmesi gerekli değildir. Tabii ki tetkiki gerektirir, bir hekime gidildiğinde görüntüleme yapılacaktır. Sonuç olarak baş ağrısından beyin tümörüne varma ihtimali çok düşüktür. Baş ağrısı yaşayan kişilerin bir önyargıya ve korkuya kapılmamalarını öneririm. Baş ağrısı kolda uyuşma da pek çok nedenden ortaya çıkabilecek bir rahatsızlıktır. Bu gibi şikayetlerde ilk akla gelen hastalığın beyin tümörü olmaması gerekir. Aynı şekilde migren de primer baş ağrıları sendromu olarak tanımlanan ve şemsiye tanılar arasında yer alan bir hastalıktır. Migrenle beyin tümörü arasında hiçbir ilişki yoktur. Birbirlerinden seyir, tedavi ve sonuç olarak tamamen farklı hastalıklardır.”
Beyin tümörlerinde cerrahi müdahale önemli
Beyin tümörlerini kategorilerine ayıran Bozbuğa, “Burada iyi huylu tümörlerden, kötü huylu tümörlerden ve ayrıca erişkin kişilerde çok yüksek oranda görülen diğer organ tümörlerinin beyne sıçramasından bahesedebiliriz. Bu tümörleri 3 grupta ele aldığımızda esas olarak hepsinde cerrahi müdahale gerekmektedir. Bazı tümörler yine cerrahi müdahale gerektirir ama eğer teknik olarak zor ve hasta için fonksiyon kaybına yol açabilecekse lemfoma ve pineal bölgenin bazı tümörlerini tamamen çıkarma konusunda ısrar etmeyebiliyoruz. Cerrahi müdahale her şeyden önce tümörün ne olduğunu anlamamıza yardımcı olduğu için çok önemli. Cerrahi müdahale sayesinde patalojik çalışmalar, genetik değerlendirmeler yapabiliyoruz. Tümörü aldığımızda kafa içi basıncına yol açan ekstra kitle yükü ortadan kalktığı için hastanın yaşam kalitesi ve nörolojik durumu düzelmiş oluyor. Kötü huylu tümör olsa dahi daha sonra yapılacak radyo terapi, kemo terapinin daha etkili olması sağlanıyor. Tümöre bağlı ödem hemen her hastada görülür. Tümörü çıkararak bu ödemi gidermek için önemli bir adım atmış oluyoruz” diye konuştu.
Hastalar hekimleri ile ileşimi koparmamalı
Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa beyin tümörü ile ilgili açıklamalarını “Her hastanın hastalığı, ameliyatı ve ameliyat sonrası tablosu farklı ama her hasta için ortak olan bir tavsiyede bulunmak gerekirse hekimleri ile hastane ile bağlantılarını koparmamaları gerekir. Çünkü bizim tedavi ettiğimiz bu hastalıklar ciddi, ağır ve tekrarlayabilecek hastalıklardır. Hastanın durumuna göre bazı kısıtlamalar getirip bazı uyarılarda bulunabiliyoruz” diyerek sonlandırdı.