W- Bir Hekim ve Sanatçı olan Op.Dr.Bülent Şavkın ile söyleşi yapacağız Bülent Bey sizi tanıyabilir miyiz?
B.Ş.- 1958 Ankara doğumlu Harita Mühendisi/Seramikçi bir baba ile Bankacı/Seramikçi bir annenin Ankara Koleji ve Ankara Tıp Fakültesi mezunu evladıyım. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinde Genel Cerrahi Uzmanlık Eğitimini tamamlayıp İzmir ve İstanbul’da Devlet ve özel sektör hastanelerinde çalıştım 2011 den beri emekli olarak sadece Seramik Sanatı ile uğraşıyorum.
W- Sanatçı bir aileden geliyorsunuz fakat hekimliği tercih etmişsiniz, kariyer tercihinizi ve sanatla birlikteliğinizi aktarır mısınız?
B.Ş.- Maalesef bizim gibi ülkelerde sanata hakkettiği değer verilmiyor. Güzel Sanatlar mezunu hepsi birbirinden değerli sanatçılar da bu bağlamda mağdur oluyor ve meslekten uzaklaşmak zorunda kalıyor. Aksi halde geçimini teminde zora giriyor ve bu bağlamda sanatlarını adeta bir yan iş gibi icra etmek zorunda kalıyorlar. Seramik üç boyutlu toprak ve tozla harmanlanmış bir iş ve her alanda uygulamak güç. Bu nedenle atölyede yetişmiş olmama rağmen hekimlik dönemimde seramikten hep uzaktım. O yüzden daha çok resim ve eskizler ile hobi bazında sanatla ilgileniyordum. Emeklilik ise yeniden seramik sanatı ile ilgilenecek iyi bir imkan oldu. Tabii bu sanatın çeşitli mercileri tırmalamadıkca maddi pek getirisi yok. Ben de zaten getiri olsun diye değil sevdiğim için aşk ile seramik yapıyorum. Bu bir yerde önceki hekimlik getirilerinin sanat yolunda tüketimi oluyor. Ancak sanat her şeye değer diyorum.
W-“Bildiğin Gibi Değil – Ameliyat Kursları” seramik sergisi oldukça güzel bir serginiz oldu. Serginizin özelliklerini, hekimliğin yaratıcılığınıza, sanatınıza etkisini ve dünyaya nasıl bir iz bırakmak istediğinizi öğrenebilir miyiz?
B.Ş.- Somut insan ve uygarlık kavramları, soyut hayat kavramı olmadan var olamaz. Ben tarihi çok seven bir insanım . Sanatı da sevince bu ikisi arasında bir bağlantı olmadan olmuyor.Ben de bir Genel Cerrahi Uzmanı olarak kafamda; her gün bu çeşitli uygarlıkların simgeleşmiş kavramlarını ameliyat ediyorum. Bıraktıkları izlerini takip edip buluyor ve her birinden bir parça alıp kesiyor, dikiyor birleştiriyor, ameliyat masam yerini alan atölyemde çamurdan yoğurup sanata dökmeye çalışıyorum. Tabii hekim ve cerrah olmam da eserlerime medikal yorumlar ekleyebilmemi sağlayarak sanatımı olumlu yönde besliyor. Dünyaya sanatımla bir iz bırakmak hırsım yok ancak uygarlıklar gibi her üreten kişinin de bir izi vardır tabii. Bir gün hekimlik dışında sanatım ile de anılabilmek tabii ki hoşuma gider.
W- Tarih ve felsefeye dair izler olan serginizin oluşum hikayesini paylaşır mısınız?
B.Ş.- Anadolunun tarihinde yer tutan eski medeniyetlerin izleri hep ilgimi çekmiştir. Bunlar içinde de Hatti ve Hititlerin Güneşi simgelediği düşünülen, zaman zaman hayvan figürlerinin de kullanıldığı, halka şekilli ve sıklıkla ayakları olan ve kutsal törenlerde kullanılan kurs adı verilen sembollerin yeri ayrıdır bende. Ben şu anki deneyim bilgi ve becerimle o dönemde yaşasaydım ne tip kurslar üretirdim yaklaşımıyla oluştu bu sergi. İşim cerrahi olunca da ameliyatın yapılan işler anlamına gelmesinden hareketle bu ismi verdim. Bilgi faydaları dışında ön yargılara da yol açabilen çok zengin bir birikimdir. İnsanların tüm yaşadıklarını ön yargısız yani bir yerde bilgi kirlenmesinden uzak değerlendirmedikçe doğruya ulaşmalarının zor olduğuna inanırım. Bu nedenle de ”Bildiğin gibi değil’ büyük olasılıkla tüm sergilerimin başına ekleyeceğim bir ibare olarak kalacak gibi görünüyor.
W- Önümüzdeki dönem ne gibi etkinlikleriniz olacak?
B.Ş.- Artık emekliyim ve beni besleyen her konuya daha rahat zaman ayırıyorum. Belli bir program ile çalışmak Cerrahi geleneği ile yıllarca yaptığım bir iş olduğundan artık kendimi planlamak istemiyorum. Neyi seversem onun üzerine çalışıyorum. Ama Tarih ve Felsefe’nin yer alacağı yeni sergilerim olacağına inanıyorum.
W- Sanat yaşamınızda başarılar dileriz.
‘Bildiğin Gibi Değil”
Hayat çok yaygın olarak bir sanıdan, ön yargıdan, ibarettir.
Oysa çoğu şey ”Bildiğin Gibi Değil” dir.
Bilgilerimizin, bizim düşünce sistemimizde yarattığı bilgi kirliliği bu önyargının tek sebebidir.
İnsanoğlu Algı Körlüğü ile Sanılardan kurtulmadıkça yanılmaktan da kurtulamayacaktır.
Sergi eğer bir Genel Cerrahi Uzmanı tarafından açılıyorsa ve ‘’Ameliyat Kursları’’ ismini taşıyor ise zihinlerde oluşturduğu algı da bu işin Cerrahi bir mesele ile ilgili olduğu ve büyük olasılıkla bir eğitimi kapsadığıdır.
Kurs yaygın bilinen eğitim türü anlamı dışında; en ilginç örneklerini Hatti ve Hitit Uygarlıklarının verdiği, Güneşi simgelediği düşünülen, zaman zaman hayvan figürlerinin de kullanıldığı, halka şekilli ve sıklıkla ayakları olan ve kutsal törenlerde kullanılan sembollerdir.
‘’Ameliyat’’ ise bir çoğul kelimedir. Amel; yani günlük anlamda amaçlı olarak yapılan işin çoğuludur. Anlamı ise amaçlı olarak, bir takım kurallar zincirine uyularak ve bir takım aletler kullanılarak yapılan eylemler dizisidir.
Bu kuralların ilki; teşhisin doğru ve ameliyatın yapılmasının fayda sağlayacağına kanaat getirilmiş olmasıdır ( Doğru Endikasyon).
İkincisi; ameliyat için iyi hazırlanılmış olması ( Preoperatif evre).
Üçüncüsü; beceriyle ve usulüne uygun olarak yapılması (Peroperatif evre),
Dördüncüsü; de ameliyattan sonraki bakım meseleleridir. (Postoperatif evre).
Başarısız veya kötü netice veren ameliyatlarda bu şartların bir ya da bir kaçının etkisi vardır. Nadiren bütün şartlar tam olarak bulunduğu halde beklenmedik ya da bilinmedik sebeplerle bir ameliyat başarısızlığa uğrayabilir.
Sonuçta her ameliyat baştan sona sürprizler içerebilir. Tıpkı hayatın kendisinin sürprizlerle dolu olduğu gibi.
Hayat ise ‘’yaşam’’, ‘’dirim’’, ‘’ömür’’, ‘’doğumdan ölüme değin geçen süre’’ olarak tanımlanır. Yani onun da bir öncesi, kendisi ve sonrası söz konusudur. Dünyada kurulmuş devletlerin, yer almış medeniyetlerin de bir oluşum süreci, bir süresi ile bir de yok oluşları ve sonrası olmuştur ki hayata çok benzer, buna da tarih denir.
Bir ülkenin, bir medeniyetin ezelden gelip ebede giden hayattaki yeri de bir insanın yaşamındaki ameliyat süresi gibidir. Önemli, ancak geçici ve kısadır. Baki, yani kalıcı olan bırakabildikleri izleridir.
Endikasyon ‘ u asla kendisi koymayıp preoperatif evresi ise ebeveynlerimizde geçen biz insanlar; kısa hayatımız olan peroperatif evre dışında etkisiz yaşıyoruz. İnsan olarak oluşmadan önce geçen endikasyon, preoperatif evreye hiç ve ölümümüz sonrasındaki postoperatif evreye ise sadece üretebildiklerimizin etkisi dışında önemli bir katkımız yok .
Amelimiz kendimizden kaynaklanıyor. Sadece kendimizi yani peroperatif evremizi yaşıyoruz.
Bu bağlamda Medeniyetler, devletler gibiyiz. Hayatımız, bu evrende insan yaşamındaki ameliyat kadar, hatta kıyas kabul etmeyecek kadar daha kısa kalıyor, milyonlarca sperm ve birkaç ovum arasındaki şampiyon değilsek hayatta bile olmayabiliyoruz.
Somut insan ve medeniyet kavramları, soyut hayat kavramı olmadan var olamaz. Ben sanatcı olmaya çalışan, bir Genel Cerrahi Uzmanı olarak kafamda; her gün bu kavramları ameliyat ediyor, bıraktıkları izlerini takip edip buluyor ve her birinden bir parça alıp kesiyor, dikip birleştiriyor, ameliyat masam yerini alan atölyemde, çamurdan yoğurup, gerektikçe başka maddelerle de harmanlayarak, deneyimlerime gözlemlerimi katarak üretiyor ve kendi çapımda da olsa insanın ve evrenin tarihinde geçmişi unutturmamaya çalışan bir iz bırakmaya çalışıyorum.
Bu ilk kişisel sergimde eski uygarlıkların amellerini (Ameliyatı) ve bunların izlerini yansıtan tasarımlarımı yeniden doğan bir güneş’e benzettiğim için Kurs sembolünü seçtim.
Ne mutlu bana, bir gün ben de ‘’anılabilirsem’’.
Op. Dr. Bülent ŞAVKIN
10 Mayıs 2018
ÖZGEÇMİŞ
1958 yılında Ankara’da doğdu
1965-1970 Harita Mühendisi ve Seramikçi olan babası Kemal Şavkın’ a (1924-1970) ait Atölye’de seramikle tanıştı ve ilk eğitimlerini aldı.
1970-1979 Şavkın Seramik Atölyesini annesi ve ağabeyi ile çalıştırdı
1976 TED Ankara Koleji’nden mezun oldu.
1984 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu.
1991 Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinde Genel Cerrahi Eğitimini Tamamladı.
1991-2011 İzmir Atatürk Eğitim Hastanesi, Bergama Devlet Hastanesi ve İstanbul’da çeşitli hastanelerde Genel Cerrahi uzmanlığı ve Başhekimlik yaptı.
2011 Emekli olarak yeni yaşam şeklini Seramik ve Sanat olarak belirledi.
2011 Ayfer Karamani ve Yıldız İbram atölyelerinde bir süre çalıştı
2012 Kendisine ait İstinye İstanbul ‘daki Seramik Rölyef Atölyesini açtı. Halen bu atölyede üretmektedir.
KARMA SERGİLER:
- 7 – 15 MART 2015 Sanatçı Hekimler sergisi Basın Müzesi Cağaloğlu İstanbul
- 11 – 20 MART 2016 Sanatçı Hekimler sergisi Basın Müzesi Cağaloğlu İstanbul
- 16 Mayıs – 6 Haziran 2016 3. İstanbul Seramik Sanat Günleri Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi İstanbul
- 11-19 MART 2017 Sanatçı Hekimler sergisi Basın Müzesi Cağaloğlu İstanbul
- 18 Mayıs – 8 Haziran 2017 4. İstanbul Seramik Sanat Günleri Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi İstanbul
- 8-27 Şubat 2018 10. 360 dereceden Aşk festivali Bir Hayalim Var sergisi Nur-i Ziya Suits Taksim İstanbul
KİŞİSEL SERGİLER
- 10- 26 Mayis 2018 Bildiğin gibi değil / Ameliyat Kursları. D’art Sanat Galerisi Galata İstanbul