W– Dünya Aferez Birliği Başkanı, “Transfusion & Apheresis Science” Dergisi Editörü, “The Joint Accreditation Committee – ISCT & EBMT” (JACIE) Müfettişi ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fevzi Altuntaş ile akademik kapsamlı kanser merkezi, klinik araştırmalar, kök hücre nakli, aferez, hematolojik kanserler özelinde röportajımıza devam;
Bu konuda akademik kurumlara ve paydaşlarına düşen nedir?
F.A.- Akademide hem yerel hem de uluslararası duruş çok önemlidir. Ülkemiz için akademik alanda uluslararası düzeyde ilişkilerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Öğrenci, uzman ve öğretim üyelerimizin uluslararası bilim ortamlarına entegrasyonu güçlendirilmelidir. Bilim insanları olarak üretim ve çıktıya odaklanmalıyız.
Uluslararası düzeyde yetkin, kendine güvenen, üretken ancak milli ve manevi değerlerine saygılı bireyler yetiştirmeliyiz. Genç kuşaklarımızı “Dünyanın bize ihtiyacı var” düşüncesi ile yetiştirmeliyiz.
Akademik ortamlarımızı mesai saati kavramının olmadığı 24 saat üreten ve yaşanılan ortamlara dönüştürmeliyiz. Tekno-kentlerimizin işlerliğini artırarak dünya ile rekabet eder hale getirmeliyiz. Modern eğitim modellemelerine uygun köklü eğitim reformları ve kanıt temelli eğitimi yaygınlaştırmalıyız. Sanal gerçeklik teknolojisi ve simülasyon temelli eğitimlere önem vermeliyiz.
W- Merkezinizde yeterli bir Ar-GE iklimi oluştu mu?
F.A.- Akademik kapsamlı kanser merkezi projesi kapsamında klinik eczacılık uygulamaları ile ilaç uygulamaları, yan etki, takip ve eğiminde mesafe kat ettik.
İyi klinik uygulamalar merkezi ile klinik araştırmalar konusunda deneyimli hemşire, teknisyen, eczacı, asistan, hekim ve öğretim üyesi sayısını artırdık.
Multidisipliner araştırma grubu ile ortak akıl oluşturmaya çalışıyoruz.
Onkoloji ve klinik araştırmalar hemşirelik programı ile bu alanda yaptığını bilen bildiğini yapan uzman hemşire grubu oluşmasına çalışıyoruz.
Hasta okulu projemizin bir modülü klinik araştırmalara ait. Bu programda hasta ve yakınlarının klinik araştırmalar farkındalığını artırmaya çalışıyoruz.
Klinik araştırmalar merkezi ile ulusal ve uluslararası faz II/III çalışmalar konusunda hem idari hem teknik gelişmeler kat ettik.
Ayrıca klinik araştırma destek programı ile hemşireden öğretim üyesine her aşamada bilimsel çalışmalara maddi destek veriyoruz. Kongre/sempozyum ve benzeri bilimsel toplantılara katılımlar konusunda destek veriyor ve teşvik ediyoruz.
Öte yandan Faz I ilaç geliştirme merkezi ile ilaç geliştirilmesine katkı sağlayacağız. Bu şekilde araştırma yönünden de kapsamlı bir kanser araştırma merkezi hüviyetini kazanmış ve yeterli bir ARGE iklimi oluşturmaya çalışıyoruz. Bu çalışmaların yaygınlaştırılması gerekmektedir.
W- Faz- I klinik araştırmaları ne demek?
FA- Faz-I çalışması yeni bir ilacın ilk klinik başlangıç noktasını temsil eder. Çoğu kez bir ilacın veya molekülün insanlarda ilk kez test edildiği aşamadır. Ülkemiz maalesef bu alanda henüz başlangıç aşamasında bulunuyor. Günümüzde, kanser hastalarının %50’sinden fazlası standart tedavilerle tedavi edilebilir durumdadır. Bununla birlikte, standart tedaviye cevap vermeyen hastalara yeni alternatif tedaviler sunmak çok önemli. Faz-I dediğimiz kanser ilaç araştırma merkezleri kanser hastaları için yaşam kalitesini ve hayatta kalma oranını artıracak yeni kanser ilaçlarının gelişimine katkı sağlayacak merkezlerdir. Faz-I olarak adlandırdığımız çalışmalar sadece kanser araştırmalarını genişletmekle kalmıyor, aynı zamanda kanserle zorlu bir mücadele içinde olan hastalara umut ışığı da oluyor.
W- Ülkemiz içinden yeni Aziz Sancar’lar çıkması konusundaki görüşlerinizi alabilir miyim?
F.A.- İnsanlar sadece bir şeyden yorgun düşerler: kararsızlıktan.
Bilim adamı kararlı olmalıdır.
Hedef titremeyen bir el ister. Kanser, moleküler genetik, hücresel tedaviler, nörobeyin, immünoterapi, aşı, ilaç araştırmaları, robot, yapay zeka, yazılım, otomasyon, nanoteknoloji, doku mühendisliği ve veri bilimi alanlarında kararlı olmak gerekir. Bu alanlarda yoğunlaşmak lazım. Ülkemizin ihtiyaçları konusunda çözüm odaklı çalışmalar yapmak lazım. Nobel ödüllü bilim insanları çıkarmayı hedeflemeliyiz. Bunun için günlük politika, geçici hırs ve duygusal tepkilerle değil planlı programlı ve sistematik çalışmalar yapmalıyız. Çalışma, emek ve adanmışlıkla niçin olmasın!
W- İlaç firmaları için cazibe merkezi olmak adına neler yapmalıyız?
F.A.- Uluslararası ilaç araştırma sektörü ülke olarak veya kurum olarak istikrar, öngörülebilirlik, donanım, şeffaflık, kaliteli veri ve hızlı hasta alımı istiyor. Örneğin İngiltere’de kurumsal destek ile 2017 yılında NIHS hastanelerinin onkoloji kliniklerine başvuran hastaların %30’u klinik araştırmaya alınmıştır.
Ülkemizin klinik araştırmalar bakımından cazibe merkezi olması için;
- Ülke politikasında yerini alması, hedef birliği oluşturulması ve altyapının geliştirilmesi
- Verimli ve etkin çalışan klinik araştırma merkezlerinin kurulması ve yaygınlaştırılması
- Kaliteli, şeffaf ve ulaşılabilir veri sistemi oluşturulması
- Klinik araştırma onay süresi ve kontrat süreçlerinin kısaltılması
- Fiyatlandırma, faturalandırma ve ödeme süreçlerinin standardizasyonu
- Uygun ve hızlı hasta alımı için “Araştırma gönüllü havuzu” oluşturulması
- Tüm sistem ve sürecin tek bir çatı altında yönetilmesi
- Tüm bileşenlere başarı performans kriterleri konması gibi iyileştirici düzenlemeler yapılmalıdır.
W- İlaç firmaları ile ülkemizde mevcutta yürüyen projeler var mıdır?
F.A.- Hastanede klinik araştırmalar merkezi kurduk. Bir süreç içinde mükemmeliyet merkezi oluşturduk. Kanser alanında yaklaşık 60 çalışmaya çıktık. Hedef MD Anderson Kanser Merkezi düzeyine çıkmak olmalıdır. Ülkemiz bu potansiyele sahip, başarabiliriz.
W- Hematolojide yeni ilaçlar nelerdir ve yakın zamanda tedavide yer alacak ilaçlar hakkında bilgi alabilir miyiz?
İmmünoterapi’nin başarısını nasıl görmektesiniz?
F.A.- Pek çok hastalıkta olduğu gibi hematolojik kanserlerde de immünolojik ve genetik çalışmalar umut verici düzeyde devam etmektedir. Genel hastalıktan ziyade hasta bazlı tedaviler gündemde olacaktır. Artık bireyselleştirilmiş tedavi çağındayız. Hastanın ve hastalığının immünolojik ve genetik açıdan fotoğrafını çekip ona göre tedavi planlama şansımız var. Gelecek dönemde hematolojide immünoterapi’nin daha ön plana çıkacağını söyleyebilirim. İmmünoterapi bağışıklık sistemi üzerinde yapılan tedavi şeklidir. Kanserle mücadelede bağışıklık sistemimiz yetersiz kalmaktadır. İmmünoterapi’de başta T lenfositler, bir takım özel yeteneklerle donatılıyor. Laboratuvarda savaşçı hücreler haline getiriliyor. İnsana uygulandığında gidip kanser hücrelerini buluyor ve yok ediyor. İmmünoterapi uygulamaları hematolojik kanserler başta olmak üzere her tür kanserde teorik olarak kullanılabilir. Ancak, en yüksek başarı kan kanserlerinde gözükmektedir.
W- Basına sık sık kanser aşısı konusu gelmekte hatta birçok hasta yurtdışına kanser aşısı olmaya gitmekte, aşı konusunda bilimsel açıdan tablo nasıldır?
F.A.- Tümör aşıları vücudun bağışıklık sistemini tümöre karşı duyarlı hale getirip bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini öldürmesini kolaylaştıran aşılardır. Tümör aşıları tedavi sürecinde kullanıldığı gibi önlem amaçlı da uygulanabilir. Tümör aşıları kanser hücrelerinin yüzeylerindeki antijenik yapıların immün sisteme tanıtılması ve bu sayede immün sistemin uyarılması esasına dayanır.
Kanser aşıları koruyucu veya tedavi edici nitelikte olabilir. Koruyucu aşılar kanser riskini azaltmak amacıyla geliştirilmişlerdir. Son zamanlarda gündemde olan ve rahim ağzı kanserinde kullanılmaya başlanan “human papillom” virüsüne (HPV) karşı geliştirilen aşılar örnek verilebilir. Tedavi edici aşılar ise kanserin nüksünü ve/veya ilerlemesini engellemek amacıyla geliştirilen aşılardır. İlk başarılı Faz III çalışma, ileri evre hormon dirençli prostat kanserli hastalarda kullanılan ve dendritik hücre aşısı olarak kabul edilen “Sipuleucel T” ile yapılmıştır ve FDA tarafından onay almıştır. Daha sonra malign melanom aşısı ipilimumab tedavisi FDA tarafından onaylanmış diğer tümör aşısına örnektir.
W- İlaç sanayi ile hematolojik onkoloji alanında yerli ilaç geliştirmek için size gelen girişimler oldu mu?
devam edecek…..