Ana Sayfa Eczacılık Bilimsel eczacılığın kuruluşunun 180. yılını kutluyoruz

Bilimsel eczacılığın kuruluşunun 180. yılını kutluyoruz

Bugün bizler bu topraklarda bilimsel eczacılığın kuruluşunun 180. yılını kutluyoruz.

14 Mayıs 1839 tarihinde Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane içerisinde açılan eczacılık sınıfı ile ülkemizde eczacılık akademik bir mesleğe dönüşmüştür. O günden bu yana, yaklaşık iki yüz yıldır, mesleğimizi ileriye taşımak, insan ve toplum sağlığına değer katmak için adımlar atıyoruz. “Önce zarar vermeyeceksin” ilkesiyle, halkın sağlığını merkeze alan bir perspektifle hizmet veriyoruz.

Eczacılık tarihini, insanlığın tarihinden ayıramayız. Tıpkı eczaneleri mahallelerimizden, yani yaşamın içerisinden ayıramayacağımız gibi. Halka en yakın sağlık danışmanı olan biz eczacılar; köylerden kentlere, ülkenin her köşesine yayılmış hizmet ağı ile en kolay ulaşılan sağlık çalışanları olarak, kesintisiz ilaç ve sağlık hizmeti veriyoruz. Eczanelerimizin kapısından giren, derman arayan hastalarımızın dertlerine ortak oluyor, çözüm bulmak için her koşulda, canla başla çalışıyoruz. Önleme, tarama gibi koruyucu sağlık hizmetleri, farmasötik bakımın yanı sıra ilaç suiistimali ve yanlış ilaç kullanımında denetim mekanizması işlevi görüyor, bir nevi toplum için güvenlik ağı oluşturuyoruz. Bebek, çocuk, genç, yaşlı… toplumun her kesiminde, yaşamın her aşamasında sağlıklı yaşamın öncelendirilmesi, ilaç tedavisi sonuçlarının iyileştirilmesi için çabalıyoruz.

14 Mayıs, mesleğimiz ve mesleğimizin geleceği açısından önemsediğimiz simgesel bir tarih. Her sene temalar belirliyoruz ve 14 Mayıs’ı bu temalar çerçevesinde, tüm Bölge Eczacı Odalarımızla birlikte çeşitli etkinliklerle bir hafta olarak kutluyoruz. Bu yıl da anne ve bebek sağlığına odaklandık. Biz eczacıların bu alandaki rolünü pekiştirmek amacıyla temamızı “Anne Bebek Dostu Eczane” olarak belirledik.

Toplum sağlığını ve kamu yararını her şeyin üstünde tutan sağlık çalışanları olarak hastalarımızın daha iyi bir sağlığa ulaşmaları her zaman öncelikli hedeflerimizden olmuştur. Ne yazık ki son dönemlerde tarafımızca asla kabul edilemeyecek uygulamalara üzülerek şahitlik ediyoruz. Bugüne dek eczanelerde, eczacı danışmanlığında halkımıza sunulan ürünlerin, eczane dışından satılmaya başladığını; ticari kaygılar ile hareket edildiğini, toplum sağlığının hiçe sayıldığını görüyoruz. Bu tarz plansızca atılan adımların toplum sağlığı açısından geri dönüşü olmayan ve istenmeyen sonuçlara yol açabileceği uyarımızı yineliyor, sağlık gibi hassas bir konuda reklamın ve pazarlamanın gücünün değil, sağlık çalışanlarının bilgi ve deneyiminin önemini vurguluyoruz. O nedenle de sizlerin aracılığıyla tüm Türkiye’ye sesleniyoruz:

İnternetten pek çok şeyi alabilirsiniz, ancak anne bebek ürünlerini internetten almayın; ilacınızı, ilaç dışı sağlık ürünlerini internetten almayın. Bu ürünleri, bebeğinizin ve  sizin hak ettiği şekilde, en güvenilir yer olan eczanelerden, bu konuda kapsamlı bir eğitim görmüş eczacınızın danışmanlığında alın.

Sizlerin de bildiği üzere ilaçta kur değişimi sırasında pek çok ilaç piyasadan çekiliyor ya da piyasaya kısıtlı bir şekilde veriliyor. Bunun yanı sıra döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar da ilacın bulunabilirliğini etkiliyor. Sizler de bu sürecin yakından takipçisi olarak bizlerle bu dönemde sıklıkla iletişime geçiyorsunuz.

Yaşanan tüm bu süreç ilaçta dışa bağımlılığın ülkemiz için kabul edilebilir olmadığını, güçlü ve etkin bir ilaç sanayisine sahip olmamızın elzem olduğunu kanıtlıyor. Türk Eczacıları Birliği olarak ilaçta yerelleşmeyi destekliyor, konunun önemli bir paydaşı olarak işbirliklerine hazır olduğumuzu her fırsatta dile getiriyoruz. Bu konuda da ilaç dahil sağlığa ilişkin ürünlerin üretiminde elimizi taşın altına koyduk, bundan sonra da koymaya devam edeceğiz.

Türk Eczacıları Birliği olarak tüm ilaçların reçete ile halka sunulması gerektiğini her fırsatta dile getiriyor, sağlık sistemimizin ve sağlık okuryazarlığı oranı düşük toplumumuzun reçetesiz ilaç kategorisinin genişletilmesine hazır olmadığını ifade ediyoruz. Pek çok ülkede örneğini gördüğümüz gibi reçetesiz ilacın beraberinde ilaçta reklamı, ilaçta fiyat artışını ve ilacın eczane dışına çıkmasını getireceğinden endişe duyuyoruz.

Geçtiğimiz yıl, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, reçetesiz ilaç listesinin tüm paydaşlarla mutabakat sağlanana dek görüşten kaldırıldığını duyurmuştu. Sağlık otoritesine halk sağlığından yana karar verdiği için, bu tutumunun arkasında duracağına duyduğumuz inançla bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Reçetesiz ilaçlarla ilgili yapılacak çalışmaların, konuyla ilgili tüm tarafların görüşleri alınarak ve ortak akıl doğrultusunda çözümlenmesinin toplum sağlığı açısından faydalı olacağını vurguluyor; Birlik olarak konuya ilişkin üzerimize düşen görev ve sorumluluklara hazır olduğumuzu tekrarlıyoruz.

Aşı karşıtlığı, Son dönemlerde gerek dünyada gerek ülkemizde ivme kazanmış durumda. Aşılara, aşıların içeriğine ilişkin bilimsel dayanağı olmayan söylemler her yerde karşımıza çıkıyor. Aşılama ile önlenebilir hastalıklara ilişkin salgın riski günden güne artmaktadır. Açıkça ifade etmek gerekir ki halk sağlığının sürdürülebilirliği tehdit altındadır.

Sayısal veriler de tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir:

Ülkemizde;

2011 yılında aşı reddi 183

2013 yılında 913

2015 yılında 5 bin 91

2017 verilerine göre 23 binin üzerinde

Bugün geldiğimiz noktada ise 40 binlerin üzerinde.

Bu oldukça vahim ve halk sağlığı açısından, geleceğimiz açısından kabul edilemez bir tablodur. Ülkemizde tüm dünyada en gelişmiş kapsamlı aşılama politikalarından biri uygulanmaktadır. Biz eczacılar da o ulusal aşılama politikalarının başarıya ulaşabilmesi ve sürdürülebilir olması için sorumluluk bilinciyle çalışıyoruz. Aşıların savunuculuğunu yapıyor, aşı ile ilgili doğru bilgilendirmeler yapıyor, aşıların güvenilir bir şekilde teminini gerçekleştirmek adına çalışmalar yürütüyor; danışanlarımıza aşı ile ilgili tavsiye ve hatırlatmalarda bulunuyoruz.

Bir kez daha vurgulamak isteriz, aşıların güvenilir ya da gerekli olup olmadığı tartışmaya açık bir konu değildir. Etkinliği kanıtlanmış aşıları tartışmaya açmaya çalışmak, halkı yanlış yönlendirmek abesle iştigaldir ve açıkça söylemek gerekir ki halk düşmanlığıdır, bilim düşmanlığıdır, bu ülkenin geleceğine yapılabilecek en kötü şeylerdendir. Aşı olmayan her çocuğun diğer çocukları ve dolayısıyla ülkemizin geleceğini tehlikeye attığı asla unutulmamalıdır.

Toplum sağlığının medyatiklikten önemli olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Kimi “bilim insanlarının”, toplum sağlığını yakından ilgilendiren konularda medya aracılığıyla bilimsellikten uzak açıklamalarda bulunduğunu ve Türk Eczacıları Birliği olarak sorumsuzca yapılan açıklamaların karşısında olduğumuzu sizlerle paylaşıyoruz. Bu noktada da RTÜK’ün medya yoluyla sağlığa dair açıklama yapacak kişilerin, yapılan programların denetimini yapacak, yaptırımlar uygulayacak mekanizmalar geliştirmesi çağrısında defalarca bulunmuştuk.

RTÜK, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak sağlık programlarını mercek altına almak için “Sağlık Masası” kurulacağını açıkladı. Halk sağlığını önceleyen bu yaklaşımından ötürü başta RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin olmak üzere katkıda bulunan herkese teşekkür ediyoruz ve Türk Eczacıları Birliği olarak destek olmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.

Halk sağlığı ancak nitelikli sağlık meslek mensuplarının elinde yükselebilir. Bunun koşullarından birisi de şüphesiz sağlık profesyonellerinin aldığı eğitimdir. Ancak bizler, mesleğimizin geleceği adına endişeliyiz. Eczacılık fakültelerinin, plansız ve kontrolsüz bir biçimde açıldığına şahitlik ediyoruz ve mesleğimizin geleceği adına kaygı duyuyoruz.

  • Son 7 yılda, eczacılık fakülteleri kontenjanları %71,7 oranında artırıldı.
  • 2001 yılında eczacılık fakültesi sayısı 8’di ve bugün geldiğimiz noktada bu sayı 49.
  • Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun Eylül 2018 verilerine göre eczane açılabilecek yer sayısı 1800 civarında.
  • Eczacılık fakültelerinden her yıl 2000’e yakın üzerinde öğrencimiz mezun oluyor.
  • Sağlık Bakanlığı Sağlıkta İnsan Kaynakları 2023 Vizyonu, 2023 yılında eczacı ihtiyacını 900 olarak gösteriyor.
  • Şu anda ise 000’in üzerinde eczacı bulunuyor.

Gördüğünüz üzere veriler de endişelerimizi haklı çıkarıyor. Gerek Türk Eczacıları Birliği gerek Eczacılık Fakülteleri olarak sorunlarımızı, endişelerimizi aktarmak adına Yükseköğretim Kurulu nezdinde defalarca girişimde bulunduk. Ancak yeni eczacılık fakülteleri açılmaya, kontenjanlar artırılmaya devam etti.

Bu konu Birliğimizin sürekli gündeminde. Endişelerimiz günden güne artıyor. Sorumluluğumuzun bilinci, mesleğimizin geleceğine, ülkemizin yarınlarına verdiğimiz önem doğrultusunda konunun bir an önce çözüme kavuşmasını istiyoruz. YÖK’ün yeni açılacak fakültelere dair tek sorumluluğunun onay vermek olmadığını hatırlatıyoruz. Fiziki, sosyal koşulları yetersiz, laboratuvarları ve öğretim elemanları eksik fakülteler ile bir yere varılamayacağının altını çiziyor; YÖK’ü ülkemizin kaynaklarını ve insan gücünü etkin kullanmak adına adımlar atmaya davet ediyoruz.

23 Haziran’da tekrarlanacak olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin ülkemiz adına güzel sonuçlanmasını, seçimlerin toplumda ayrışmaya ve kutuplaşmaya yol açmamasını diliyoruz. Yapılacak olan seçimin cumhuriyet, laiklik, demokrasi, evrensel insan hakları gibi bizi birleştiren değerlerin çatısı altında geçmesini temenni ediyoruz.

Tüm meslektaşlarımızın 14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Günü’nü sizlerin nezdinde bir kez daha kutluyor, katılımlarınızdan dolayı sizlere teşekkür ediyoruz.