Sedef sadece deriyi değil, tüm bedeni etkileyebilen sistemik bir hastalık
Sedef hastalığı (psoriasis) derideki döküntülerin yanısıra karaciğer yağlanması, diyabet, kalp hastalıkları, obezite gibi sistemik hastalıklarla birlikte de görülebiliyor. Hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren sedef; depresyon gibi psikolojik sorunlara yol açabildiği gibi işgücü kaybından intihar eğilimine kadar çok farklı bireysel ve toplumsal etkiler de yaratabiliyor. 29 Ekim Dünya Sedef Hastalığı Günü nedeniyle görüş bildiren Psoriasis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Uludağ Üniversitesi Dermatoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan sağlıklı beslenme, egzersiz, ideal vücut ağırlığını koruma, sigara ve alkolden uzak durma, stresten ve enfeksiyonlardan kaçınmanın, tedavinin başarıya ulaşmasında çok önemli olduğunu belirtti.
Deride keskin sınırlı ve üzerinde sedef rengi pullanmalar bulunan kızarıklıklarla seyreden kronik seyirli inflamatuvar bir hastalık olduğunu belirten Psoriasis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Uludağ Üniversitesi Dermatoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan şunları söyledi: “Klinik belirtilerini deride göstermekle birlikte başta eklemlerde tutulum yapabilir ve özellikle şiddetli seyrettiği dönemlerde daha belirgin olmak üzere karaciğer yağlanması, diyabet, kalp hastalıkları, obezite gibi sistemik hastalıklarla veya durumlarla birliktelik gösterebilir. Sıklıkla diz, dirsek ve saçlı deri olmak üzere vücudun birçok yerinde ve her yaşta ortaya çıkabilir. Sedef hastalığı yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür, depresyon gibi psikiyatrik sorunlara yol açabilir. İşgücü kaybından intihar eğilimine kadar görünenin çok ötesinde bireysel ve toplumsal etkileri olabilen bir hastalıktır.”
Topuk, el veya kalça eklemlerinde ağrı ve sabah tutukluğu gibi belirtilere dikkat
Sedef hastalığının sedef romatizması için en önemli risk faktörü olduğunu belirten Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan şunları söyledi: “Hastalık belirtileri yüzde 80 oranında deriden başlar ancak yıllar içinde artan oranda sedef romatizması gelişebilir. Hastaların yüzde 15-20’sinde başvuru anında eklem tutulumu görülür. Sedef romatizmasını dermatologlar olarak taramak ve erken yakalamak hatta tedavilerle belirtilerini engellemek önemlidir. Topuk ağrısı, el parmak eklemleri veya kalça eklemlerinde ağrı, sabah tutukluğu gibi belirtilerin varlığında mutlaka romatoloji uzmanına danışılmalıdır. Eklem belirtilerinin bazen sessiz seyredeceği ve hasarın geç fark edilebileceği unutulmamalıdır. Ancak sedef hastalarının hissettiği her ağrı sedef artriti belirtisi olmayabileceği gibi, artriti olan hastalardaki her döküntü de sedef olmayabilir. Bu durum ancak ilgili branş hekimlerinin birlikte değerlendirerek ortaya çıkarabileceği bir işbirliğini gerektirir.”
Sedef hastalığı bulaşıcı değil
Sedef hastalığının bulaşıcı olmadığını ve aile içinde birden fazla kişide sedef görülmesinin genetik geçişle ilişkili olduğunu belirten Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan şöyle konuştu: “Sedef hastalığında genetik geçiş bilinmektedir. Özellikle çocukluk döneminde başlayan sedef hastalarında genetik geçiş ön plandadır. Anne veya babanın birinde sedef varsa çocukta sedefin ortaya çıkma ihtimali yüzde 10’a, ikisinde de sedef varsa çocukta sedef olma ihtimali yüzde 50’ye kadar yükselmektedir. Halk arasında inanılanın tersine bu hastalık bulaşıcı değildir. Sedef hastalığı üst solunum yolları veya benzeri bazı enfeksiyon hastalıkları sonrası ortaya çıkabilir veya kötüleşebilir, ancak lezyonlarda şimdiye kadar bulaşıcı bir mikroorganizmanın varlığı gösterilememiştir. Aile içinde birden fazla bireyde görülmesi ise daha ziyade genetik geçişle ilişkilidir.”
Bilimsel olmayan sözde “çözümlere” itibar edilmemeli
Sedef hastalığının tedavisinde amacın, derideki döküntülerin ve inflamasyonun ortadan kaldırılarak yaşam kalitesinin düzeltilmesi ve gelişecek ikincil problemlerin ortadan kaldırılması olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan şu bilgileri verdi: “Sedef tedavisinde topikal tedavilerden (kremler vb) fototerapiye, ağızdan alınan ilaçlardan enjeksiyon veya serum şeklinde verilen biyolojik ilaç tedavilerine kadar değişen spektrumda seçenekler mevcuttur. Önemli olan hastanın risk faktörleri ile birlikte bütünsel değerlendirilip doğru zamanda doğru tedavinin başlanması ve hastanın, iyi bir hasta-hekim ilişkisi çerçevesinde uzun soluklu izlenmesidir. Vücudunun geniş alanını kaplayan veya yüz, özel bölge, el ayak gibi yerleşimi olan ve hatta eklem belirtilerinin varlığında sadece topikal tedavi vermek ve iyileşme beklemek yanlış bir uygulamadır. Benzer şekilde çocuklukta, gebelikte, emzirme döneminde ve çocuk planlayan eşlerde tedavi seçenekleri değişir. Sedef hastalarına uygulanan tedavilerin birçoğuna sağlık güvencesi ile ulaşmak mümkündür. Hastalık şiddeti arttıkça tedavi maliyetinin yükseldiğini düşünürsek erken tedavi ile hastalığı kontrol altına almak önemlidir. Ancak yine de bir şekilde doğru tedaviye ulaşamayan ve kremlerle oyalanan özellikle şiddetli sedef hastalarının internet ve medya aracılığı ile bilimsel kanıtı olmayan ve sedefi kökten çözdüğünü iddia eden kişilerin elinde mağdur olduklarına şahit oluyoruz.”
Sağlıklı bir yaşam tarzı sedef tedavisini destekliyor
Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan sedef hastalarına şu tavsiyelerde bulundu: “Sağlıklı beslenme ve egzersiz, ideal kiloya yakın vücut ağırlığını korumak, sigara ve alkolden uzak durmak, stresten kaçınmak, yazın güneş ışınlarından faydalanmak ve özellikle sonbaharda gelişecek gribal enfeksiyonlar başta olmak üzere enfeksiyonlardan korunmak sedef tedavisinde başarıya ulaşmada çok önemlidir. İyi bir tedavi bilimsel etkinliği kanıtlanmış hastaya en uygun tedavi yöntemi ile birlikte sağlıklı yaşama dair ipuçlarının bireysel alışkanlıkların değiştirilerek uygulanması ile mümkündür. Yaz ayları sedef hastaları için iyi bir dönemdir. Tatilin psikolojik etkisi, güneş ışığının iyileştirici etkisi ile birlikte sedef hastaları genellikle bu dönemi belirtiler açısından sakin geçirir. Yazın güneşten yararlanırken dikkat edilmesi gereken konu güneş yanıklarından kaçınmaktır. Zira güneşin olumlu etkileri yanık gelişecek kadar çok maruz kalındığında tersine döner ve hastalığı aktifleştirebilir, diğer bir deyişle hastalık belirtileri artabilir.”