TÜRK Tabipler Birliği’nin Afrin Operasyonu hakkındaki evlere şenlik ve memleketin gerçeklerinden fersah fersah uzak açıklaması hayli tepki çekti, birlik daha sonra başka bir açıklama ile sözlerini yumuşatmaya uğraştı, daha doğrusu kıvırmaya çalıştı ama nâfile; millet notunu verdi!
Tabipler Birliği’nin açıklaması aklı başındaki kesime öyle bir lânet okuttu ki, şimdi etraftan “Böyle birliklere, odalara ne gerek var? Kapatılsınlar, olsun bitsin” sesleri yükseliyor.
Meslek birlikleri ile ilgili iki hususu karıştırmamak gerekir: Sözkonusu birliklerin ve bunları teşkil eden odaların muzır faaliyetleri ile o kuruluşların gereklilikleri farklı konulardır. Bugün açıklamaları ve eylemleri ile aklı başında kişileri hiddetlendiren, hop oturtup hop kaldıran Türk Tabipler Birliği yahut faydalı olan her projeye karşı çıkan Mimarlar Odası birer meslek kuruluşudur ve işleri ile ciddî şekilde uğraşmaları şartı ile mevcudiyetleri gereklidir.
Dolayısı ile milleti savaş durumu gibi en hassas zamanlarda bile galeyana getiren açıklamaların ve faaliyetlerin önüne geçmenin yolu odaların, birliklerin vesairenin kapatılması değil; militanların yerine aklıbaşında kişiler tarafından idare edilmelerinin ve böylelikle sadece meslekî meselelerle ilgilenmelerinin sağlanmasıdır.
KABAHAT ÜYELERDE
Örnek olarak Türk Tabipler Birliği’ni ele alalım:
Türkiye’de doktorların ekseriyeti sosyal demokrat ve lâik bir çizgidedir ama doktorların meslekî kuruluşu olan Türk Tabipler Birliği’nin yönetimi fırsatını bulduğunda terör örgütünün taraftarı gibi konuşan, açıklama yapan ve demeç verenlerin hâkimiyetindedir.
Bu garabetin sebebini merak mı ettiniz?
Ortada hem sebep, hem de bir kabahat var: Türk Tabipler Birliği’ne üye olan doktorların kabahati!
Zira, Birlik’e üye olan doktorların çoğu genel kurul toplantılarına katılıp oy vermeyi “güzel bir pazar gününü israf” olarak görür ve rahatlarını bozmazlar. Yönetime kimlerin geleceği umurlarında değildir.
İstanbul’da serbest çalışan doktor sayısının bugün 30 bin civarında olmasına rağmen, Tabipler Odası’nın seçimlerine dört ile beş bin arasında üye katılır. Yönetime kimlerin geleceği önceden belirlenmiştir, genel kurula katılanların çoğu yönetim ile aynı görüştedir, yani oylar önceden hazırdır! Giderler, kendileri ile aynı görüşte olan adaylara oy verirler ve neticede “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” gibisinden açıklamalar da vak’a-i âdiyyeden olur.
KAPATMA YERİNE ISLAH
Üstelik seçimlerde istenen sonucu alabilmek için her yol denenmekte, dört-beş bin kişi sadece iki veya üç sandıkta oy vermekte, saatler süren bu iş bıkkınlık getirmekte, genel kurula daha fazla üyenin katılması da bu yolla engellenmekte ve oylama diğer üyelerin gözünde “vakit kaybı” olmaktadır!
İstanbul’daki 30 bin doktorun bırakın tamamını, yarısına yakın kısmının bile gidip oy verdiklerini düşünün: Tabipler Birliği’nin bugünkü yönetiminden ortada eser meser kalmaz! Tamam, işin başına muhafazakâr yahut sağcı doktorlar gelmezler, sosyal demokrat bir yönetim teşekkül eder ama hiçbir sosyal demokrat mâlûm örgüte yakın demeçler vermeyi düşünmez; milletin muvaffakiyet haberlerini bekleyip şehidlerinin ardından gözyaşı döktüğü bir dönemde savaş ile halk sağlığı arasında bağlantı kurup aklı sıra ideolojisini savunmak gibisinden zavallılıkları da hatırına getirmez, yani uçukluk etmez!
Dolayısı ile “Odaları kapatalım, birliklerin kapısına kilit vuralım, faaliyetlerini yasaklayalım” gibisinden temennileri bir tarafa bırakmak gerekir, çünki meslek birlikleri hem o mesleğin mensupları, hem de dışarıdan olan kişilerin gerektiğinde müracaat edebilecekleri kuruluşlardır.
Bütün bu can sıkıcı hâdiseleri önlemenin ilk ve basit çaresi, meslekî kuruluşlar için Dernekler Kanunu’nda olduğu gibi “Genel kurulda üye çoğunluğunun sağlanamaması hâlinde toplantının ertelenmesi”hükmünün ciddî şekilde uygulanmasından ibarettir.
Bu yapıldığı takdirde doktor, mimar, mühendis, vesaire odalarında militanlıktan eser kalmaz, gerçek birer “meslekî birlik” ve “sivil toplum kuruluşu” hâline gelirler!