Son yıllarda mesleğimizin sorunlarının başında yeni dişhekimliği fakülteleri ve kontrolsüzce artırılan kontenjanlar geliyor. 2005’te eğitim veren fakülte sayısı 15’ken geçtiğimiz yıl bu sayı 91’e yükseldi. O yıl 960 olan kontenjan toplamı ise geçtiğimiz yıl 11.254’e çıkmış durumda.
Bu fakülte açma çılgınlığının yol açtığı birden fazla olumsuz sonuç var. Bunların başında dişhekimliği eğitiminin kalitesinin düşmesi geliyor kuşkusuz. Bu-gün itibariyle eğitim veren 91 fakültenin hepsini aynı kefeye koymamız mümkün değil tabii ama YÖK’ün açıkladığı istatistiklerden de kolayca görüleceği gibi birçok fakültemizin eğitim kadrosunda ciddi boşluklar var. Birçoğu araştırma görevlisi düzeyinde bir kadroyla eğitimi götürmeye çalışıyor. Türkiye’de akademik kadronun % 67’si 17 fakültede, kalan 74 fakülte % 33’ü paylaşıyor. Vakıf üniversitelerinin birçoğunda sadece haftanın bir günü görev yapmak üzere anlaşma yapmış ama kadroda görünen hocalarımız var. Bazı fakülteler ise ücretli doktora programlarıyla bu işi ticarete çevirmiş durumda.
YÖK’ün Türk dişhekimliğinin yüz yılı aşkın bir zamanda kazandığı saygınlığı adım adım yok eden bu sürece bir an önce dur demesi gerekiyor. Bunun ilk adımlarından biri akreditasyon kriterlerini yerine getiremeyen fakültelerin öğrenci almasının engellenmesi, belli bir sürede bunları tamamlayamayanların tedrici olarak kapatılması olacaktır. 15 öğrenciye bir araştırma görevlisi, 40 öğrenciye profesör düzeyinde bir öğretim üyesi düşmesi gibi temel bazı kriterlerin sağlanması dişhekimliği eğitiminin biraz daha ciddiye alınmasını sağlayacaktır.
Diğer taraftan, insan kaynaklarımızı doğru kullanmak zorundayız. Dişhekimliğine giren öğrenciler 80 bin başarı sıralamasının üzerinde kalan son derece parlak zihinler. Fakat ilk 80 bin öğrencinin yedide birinin dişhekimliği fakültesine yerleştirilmesi hiçbir insan gücü planlama ilkesiyle bağdaşmayacak bir olgu.
Ağız diş sağlığı hizmeti talebinin ciddi bir artış göstermediği, nüfus artışının son derece yavaşladığı ülkemizde yedi yıl içinde dişhekimi sayısının 40 binden 80 bine çıkması, ciddi bir dişhekimi işsizliği ve dolayısıyla bugün örneklerini gördüğümüz, dişhekimlerine önerilen sefalet ücretlerinin bir kaide haline gelmesi olarak tezahür edecektir. Bugün bunun sonuçlarından birini en yüksek puanlı fakültelerden mezun olmuş meslektaşlarımızın her yıl artan oranda gelişmiş ülkelere göç etmesi şeklinde görüyoruz. Bu ülkenin ciddi bir yatırım yaptığı en parlak gençler başka ülkeleri tercih etmek zorunda kalıyor. Bu akıl dışı gidişe dur demek zorundayız.
Sayın YÖK Başkanından defalarca randevu talep ettik. Sanırım duymak istemedikleri gerçeklerle karşılaşmamak için randevu talebimize yanıt vermiyorlar.
Geçtiğimiz günlerde bir mahkeme kararıyla sağlık alanında reklam meselesi tekrar gündemimize geldi. Ankara Bölge İdare Mahkemesi kararıyla poliklinik, merkez ve hastanelerin mesul müdürlerinin yapılan reklamdan sorumlu olduğu teyit edilmiş oldu. Reklam konusunda TDB olarak tavrımız net, geçtiğimiz yıl yayımlanan tanıtımla ilgili Yönetmeliği de sağlık alanından reklamın önüne geçilmesiyle ilgili olumlu bir adım olarak görüyoruz. Meslektaşlarımızın da bilgilendirmeyle reklam arasındaki farka daha fazla dikkat etmesi gerekiyor.
12-15 Eylül 2024 tarihlerinde İstanbul’da organize edeceğimiz FDI Dünya Dişhekimliği Kongresi daha şimdiden 2013’teki rekor katılım sayısını yakalamış görünüyor. Bu yıl Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin de organizasyona dahil edilmesiyle ciddi bir kapasite artışı sağladık. Organizasyon Komitemiz heyecanla çalışmalarını sürdürüyor; tüm meslektaşlarımızı ayaklarına kadar gelmiş bu dünya Kongresini kaçırmamaya davet ediyorum.
A.Tarık İşmen
Türk Dişhekimleri Birliği
Genel Başkanı