Lieber Beyin Gelişimi Enstitüsü tarafından yürütülen yeni bir araştırmada, şizofreni riskinin büyük ölçüde gelişmekte olan beyinden ziyade, plasentadaki 100’den fazla ilgili genin rolünden kaynaklandığını öne sürüyor.
Bu iddia ile, bilim adamlarının şizofreni ile bağlantılı genlerin tamamen olmasa da birincil olarak beyinle ilgili olduğu şeklindeki asırlık varsayımıyla çelişiyor.
Araştırma, plasentanın hastalığın kökeninde daha önce bilinenden daha önemli bir rol oynadığı vurgulandı.
Şizofreninin genetiğinin sırrı göz önünde saklanıyor
Araştırmayı yürüten Daniel Weinberger, “Şizofreninin genetiğinin sırrı göz önünde saklanıyor. Doğum öncesi gelişimi desteklemede kritik organ olan plasenta, gelişimsel risk yörüngesini başlatıyor”
Araştırmacılar, şizofreni genlerinin, plasentanın oksijen dahil annenin kan dolaşımındaki besinleri algılama ve bulduklarına göre besin alışverişi yapma gibi kritik bir işlevini etkilediğini buldular.
Plasentada diyabet, bipolar bozukluk, depresyon, otizm ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu veya DEHB’ye neden olan birkaç genin tanımlamaktadır, ancak bilim adamları, şizofreni genleri ile bu diğer bozukluklardan çok daha fazla genetik ilişki buldular.
Araştırmacılar ayrıca, plasentada bulunan şizofreni risk genlerinin kalıtım, yani atalardan miras alınan hastalık olasılığı üzerinde beyinde bulunan risk genlerinden nispeten daha büyük bir etkiye sahip olabileceğini keşfettiler.
COVID-19 olan annelerde plasenta örneğini inceledi
Araştırmacılar ayrıca COVID-19 gebelikleriyle ilgili sonuçları da ortaya çıkardı. Bilim adamları, hamilelik sırasında COVID-19 olan annelerden alınan küçük bir plasenta örneğini incelediler ve plasenta riski için şizofreni genlerinin bu plasentalarda önemli ölçüde aktive olduğunu buldular.
Lieber Enstitüsü araştırmacıları, plasenta genleri üzerinde devam eden çalışmalarının bir gün yeni tedavi ve tanı araçlarına yol açacağını ve belki de doğum öncesi tıp alanında devrim yaratacağını umuyor.