Yeni doğandan ergenliğe her yaşta ortaya çıkabilen kanser, 10 yaş ve altındaki çocuklarda daha sık görülebiliyor. Ancak iyileşme şansının yüksek olduğu pediatrik onkolojik vakalarda tedaviye uyum ise daha zor olabiliyor. Örneğin; halk arasında ışın tedavisi olarak bilinen radyoterapi esnasında sağlıklı bir hedefleme yapılabilmesi, yani gereken dozun – doğru bölgeye verilebilmesi için hastanın bir süre hareketsiz kalması gerekiyor. Çocuğun doğasına uygun olmayan ancak tedavi için elzem olan bu durumu sağlayabilmekse anestezi uygulamalarıyla mümkün olabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Bölümü’nden Doç. Dr. Ayşen Aydın, pediatrik onkolojik vakalarda radyoterapi süreçleri hakkında bilgi verdi.
Uzman ellerde, güvenli uygulamalarla, başarılı bir radyoterapi süreci mümkün
Lösemi, lenfoma, santral sinir sistemi tümörleri, nöroblastom, Wilms tümörü ve yumuşak doku sarkomları çocukluk çağında en sık rastlanan kanser türlerindendir. Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da erken teşhiş ve doğru tedavi hayat kurtarır. Hastalığın evresine göre değişmekle birlikte tüm pediatrik kanser türlerinde radyoterapi uygulaması gerekebilmektedir. Kimi hastalarda neoadjuvan olarak yani ameliyat öncesi tümörü küçültme ve ameliyat kalitesini ve kolaylığını arttırma amacıyla başvurulan radyoterapi yöntemi, bazı hastalarda kemoterapi ile birlikte, kemoterapiye yanıt alınamayanlarda ise ağrı gibi istenmeyen yan etkilerin giderilmesi için palyatif olarak uygulanmaktadır. Uygulama alanı ve dozuna Türkiye Pediatrik Onkoloji Çalışma Grubu (TPOG) tarafından belirlenen esaslar doğrultusunda uzman hekimlerce karar verilmektedir. Yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanserleri hücrelerin yok edilmesini hedefleyen radyoterapide amaç hasta hücrelere odaklanarak çevresindeki sağlıklı hücrelerin göreceği zararı azaltmaktır. Ancak yetişkinlerde olduğu gibi çocuk hastalarda da bazı yan etkiler görülebilmektedir. Tedavi bölgesinde kaşıntı, kızarıklık ve soyulma, yorgunluk, iştah kaybı ve saç dökülmesi en sık rastlanan yan etkiler arasındadır. Ailelerin büyük küçük demeden tüm yan etkileri sağlık ekibine bildirmeleri ve çocukları için önerilen tavsiyelere harfiyen uymaları gerekmektedir.
Üç yaş altındakilere genel anestezi, daha büyüklere sedasyon
Radyoterapi seansları ile süreleri hastaya ve hastalığa göre değişmekle birlikte tedavi esnasında en önemli unsur kişinin hareketsiz kalmasıdır. Sabit durması mümkün olmayan çocuk hastalarda ise bu durum ideal anestezi yoluyla sağlanmaktadır. Hafif sedasyondan genel anesteziye kadar değişen bir çerçevede uygulamaların yapıldığı pediatrik onkolojik vakalarda anestezinin türü konusunda yaş unsuru belirleyici olmaktadır. Özellikle hafif sedasyonla radyoterapi alması mümkün olmayan 3 yaşın altındakilerde genel anestezi tercih edilmektedir. Bu noktada tedavi için seçilen merkezde pediatri konusunda tecrübeli bir anestezi ekibinin ve gezici bir anestezi ünitesinin olması gerekmektedir. İşlem 10 dakika bile sürecek olsa ünitenin radyoterapi cihazına getirilerek çocuğun monütörize edilmesi ve anestezi sırasında hayati verilerinin takip edilmesi büyük önem taşımaktadır. Anestezi kelimesi anne babalara ürkütücü gelebilse de, çocuk hastalarda ayılması uzun süren, karaciğeri ve böbrek fonksiyonlarını olumsuz etkileyen ilaçlar değil, solunabilen anestezikler kullanılmaktadır. Radyoterapi öncesi çocuğa maske yoluyla koklatılarak verilmekte, hareketsiz kalması gereken süre sonunda ise maske uzaklaştırılarak kendiliğinden uyanmaları sağlanmaktadır.
Çocuk kanser hastaları için multidisipliner yaklaşım şart
Çocuk kanser hastaları hassas bünyelerinin ve ağır tedavilerin bir sonucu olarak genellikle kanserle eş zamanlı başka sıkıntılar da yaşayabilmektedir. Bu nedenle tedavi gördükleri merkezde pediatrik onkoloji doktorunun yanı sıra pediatrik yan dal uzmanları tarafından da değerlendirilmeleri çok önemlidir. Örneğin; çocuk tedavi sırasında çok ciddi bir alerji ile karşı karşıya kaldığında sorumlu hekimin, pediatrik alerji yan dalından görüş alması gerekmektedir. Benzer şekilde çocuk hastanın tedavilere kardiyak bir yanıtı olması halinde de pediatrik kardiyolog ile işbirliği içinde yan etki yönetimi yapılması gereklidir.
Çocuk hastanın konforu da en az tedavi kadar önemli
Karşılaşılan her problemde çok sayıda doktor ve hastane gezmek zaten yeterince yorgun olan çocuk hastalar için çok güç olmaktadır. Oysa tanı koyulma aşamasından ameliyata, kemoterapi döneminden radyoterapiye kadar tüm ihtiyaçları tek bir çatı altında karşılandığında tedavi süreci çocuğun yıpranmasını minimum düzeye indirmektedir. Büyüme ve gelişiminin olumsuz etkilenmemesi ve tedavi süresince zihinsel ve fiziksel anlamda desteklenmesi iyileşme sürecini de hızlandıracağından, hekimlerin işbirliği içerisinde olduğu merkezlerde görülen tedavi çocuk hastanın yaşam kalitesini yükseltmektedir.